10 Şubat 2014 Pazartesi

Yolsuzluk üzerine, Hayrettin Karaman

Yolsuzluk üzerine
HAYRETTİN KARAMAN
Kesilen birkaç ağacı bahane edip hükümeti ihtilal ile düşürmeye kalkışanların derdi nasıl 'ağaç' değilse, günlerden beri yolsuzluğu bahane ederek başta Sayın Başbakan olmak üzere Ak Parti iktidarını yıpratmaya çalışanların da dertlerinin yolsuzluk olmadığı anlaşılıyor. Eğer böyle olsaydı şüpheliler gözaltına alınmış ve tutuklanmış, yakınları bakan oldukları halde istifa etmişler ve iş yargıya intikal etmişti, hükümetin de bunların üstünü örtmek için bir şey yaptığı yoktu, Başbakan ve diğer yetkililer 'Oğlumuz olsa müsamaha etmeyiz, gereken yapılır ve yapılmalıdır' demişlerdi; bütün bunlardan sonra bu sakız çiğnenip durmazdı.
Yolsuzluğun üzerine gitmenin şekli ve hukuk dışılığı ise ayrı bir mesele idi ve bu yazıda benim konum olmadığı için bunları geçiyorum.
Ağaç ve yolsuzluk nasıl iktidarı yıpratmak, hatta düşürmek için 'birer bahane' ise, benim, aşağıda vereceğim bir yazım da beni yıpratmak ve itibarsızlaştırmak için bahane kılındı ve buna devam edenler var.
Bakın ben o yazımda ne demişim:
'Bana… birçok kişi, 'Devletten veya belediyelerden haklı ve meşru olarak ihale alıp istifade ve kâr eden kimseleri, yardımda bulunsunlar diye hayır kurumlarına yönlendirsek bunda bir sakınca var mıdır' diye sordular.
Buna verdiğim cevap şudur:
Hayır işlesin diye teşvik ve sevkettiğiniz kimseler Müslüman iseler ve siz istemeseniz bu yardımı yapmayacak idiyseler ve/veya bir daha iş ve ihale alamam diye bu yardımı yaparlarsa bundan ecir (sevap) alamazlar. Ama kayıtlı ve şeffaf olmaları şartıyla hayır kurumları bundan istifade edebilirler; çünkü onların bir zorlamaları ve baskıları söz konusu değildir, verenin de baskı altında verdiği bilgisine sahip değillerdir…'
'Bir yerlere yardım edecek diye bir kimseye 'layık, ehil, en iyisi, en hesaplısı, kamu için en yararlısı olmadığı halde' ihale verilirse yapılan ihanet olur ve elbette caiz olmaz'
Bu cevabı insaf ve iyi niyetle okuyan bir kimsenin bundan 'yolsuzluğa fetva verildiği' hükmünü çıkarması mümkün müdür?
Bu sorunun cevabını okuyanların akıl ve vicdanlarına bırakıyorum.
Talebim ise şudur: Dini bir konudan söz ederken kullanılan kelimelerin, konulan kayıtların ve şartları -virgülüne kadar- önemi vardır. Sözün bütünü değil de içinden bir parçası alınır ve nakledilirse mana bozulur ve yanlış anlama ihtimali artar. Bu sebeple yukarıdaki sözümü nakledenlerin olduğu gibi aktarmalarını isterim.
Evet, iş olmuş bitmiş, işi alan kâr etmiş, işi veren de ona -şahsi menfaati ile hiçbir ilgisi bulunmayan- bir vakfın, derneğin, hayır kurumunun adını vererek oraya yardımda bulunmasını rica etmiş, o şahıs da ya Allah rızası için veya ileride yine iş alma niyetiyle (bunu bilmemiz mümkün değildir) istenen yardımı yapmış. Ricada bulunanın, o kişi layık olmadığı halde ona tekrar -bu yardım sebebiyle- iş verme niyeti de yok.
Ben tekrar ediyor ve diyorum ki:
Bu yardım rüşvet tarif ve hükmüne girmez.
Bunun yolsuzlukla da bir ilgisi yoktur.
Din, ahlak, sosyal adalet, yoksullukla mücadele gibi alanlarda hizmet veren kurumlara ve kuruluşlara -bunların hizmetlerinden rahatsız olanlara rağmen- yardımlar devam etmelidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder