30 Eylül 2015 Çarşamba

AHMET ŞİMŞEK KOLEJİ; Yeni Eğitim-Öğretim Yılı Heyecanı,

Hepsi Okullu oldu; Mutluluktan uçuyorlar.
"ŞİMDİ OKULLU OLDUK, 
SINIFLARI DOLDURDUK,
YAŞASIN OKULUMUZ..."
2015-16 Eğitim Öğretim yılında ilkokul 1. Sınıfa başlayan ve okulla ilk kez tanışan öğrenciler, Ahmet Şimşek Koleji’nin yeni düzenlenen ek binasındaki dersliklerde okullu olmanın keyfini çıkardılar.
Minik öğrenciler okullu olmanın verdiği gururla, yeni arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle tanışmanın mutluluğuyla, yeni yaşamlarına da ilk adımlarını attılar. Sınıflarda öğretmenlerinin anlattıklarını dikkatle dinleyen, ders arasında da birbirinden neşeli oyunlar oynayan öğrenciler, ilk günün ardından evlerine dönerken buruk anlar yaşadılar.
“Velilerimiz müsterih olsunlar, emanetlerine gözümüz gibi bakacağız.”
Okula yeni başlayan öğrencilerin gözlerindeki mutluluk ve heyecanın çok net görüldüğünü söyleyen kolejin kurucusu Ahmet Şimşek, “Öğrencilerimiz bu gün yeni bir hayata başladılar. Bu gün onların yaşamında bir dönüm noktasıdır. Çok sevgili öğrencilerimizi bize emanet eden değerli velilerimiz müsterih olsunlar, emanetlerine gözümüz gibi bakacağız. Vatanına, milletine, bayrağına, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, başarılı insanlar olarak yetişmeleri için ne gerekirse yapacağız.”dedi.


21 Eylül 2015 Pazartesi

hep analar için yazılacak değil ya !!.. BU'DA BABA'LAR İÇİN YAZILMIŞ...

hep analar için yazılacak değil ya!!..
BABALAR HAKKINDA KALEME ALINMIŞ ENDER YAZILARDAN BİRİ!...
Babalar en kutsal varlıklar olan Annelerin gölgesinde kalan gizli kahramanlardır.
*
Evin en öksüzü babalardır. En yalnızı, en kimsesizi, herkese kimse olurken, evin direği olurken kendisi direksizdir, dayanacağı kimsesi pek yoktur. Dayanıp da şöyle, "Güç alayım, güçsüz kaldım, elimden tut da kaldır." diyebileceği kimse yoktur. Çünkü o hep güçlü olmak zorundadır, yardım bile isteyemez.
*
O zayıf olamaz çünkü o kahramandır, o ağlayamaz çünkü o kahramandır. Hep kahraman olmak, öyle kalmak zorundadır. Yoksa iktidarından indirilebilir, iktidarsız kalabilir, küçümsenebilir, erkekten bile sayılmayabilir.
 *
Batan gemiyi en son terk eden baba iken, uçan bir balonda, fazla ağırlıkların atılması aksi halde balonun düşme ihtimalinin olduğu anlarda, aileden ilk atılacak kişi babadır.
 *
Hayatını ailesine adasa da, ne eşine ne de çocuklarına yaranabilir tam anlamıyla.
 *
Kimsesi kalmaz zaten memleketi belli olduğunda. Hani sormuşlar ya adama "nerelisin?" diye. O da demiş "henüz evlenmedim" diye. Ne ilk ailesine, ne de yeni ailesine yaranamaz, arada kalır. Eşine göre annesini, annesine göre eşini savunuyor, kolluyor olur. İnsanoğlu var olduğundan beridir belki devam eden "Gelin-Kaynana" savaşında  olan babaya olur.
 *
Hem toplumda hem de aile de hep annelik yüceltilir, onun yanına ayıp olmasın diye babalık da eklenir. Anneler gününün bütün ihtişamına, şatafatına, her yerde vurgulanması ve insanları harekete geçirmesine rağmen, babalar günü unutulur, ya da babalar gününde anımsanır ve öylesine geçiştirilir. Annelerle ilgili binlerce yazı, şiir, şarkı varken babalar için sizce kaç tane vardır?
 *
Evin en yalnızıdır aslında. Bu yüzden en son babalar duymaz mı? Ya saklanır, ya yalan söylenir ya da paylaşma gereği duyulmaz. Bunda elbet hoşgörüsü az babanın da suçu ve bu duruma katkısı vardır ama yine de ne yapsa yaranamaz, yakınlaşamaz. Belki çocuklarıyla yakınlaşmak ister ama malum ataerkil kurallar, erkek olmak, baba olmak, toplum baskısı, utanç duygusu buna engel olur. Ne sevdiğini gösterebilir ne de sevilmek istediğini...
 *
Babanın aile de en sevdiği birey kadınıdır, eşidir. Eşinin ise en sevdiği çocuklarıdır, kendisi değil. En büyük aşk evliliklerinde bile, sevgilisi doğum yaptığında bir anda artık kadını artık sevgilisi değil, anne olur. Kadının kendine biçtiği en büyük rolü annelik olur.
 *
Baba en çok anneyi sever, anne en çok yavrusunu sever, yavrusu ise en çok eşini sever, eşi ise en çok yavrusunu sever. Bu böyle devam eder durur, doğanın kanunu gereği. Bir yeri acıyan çocuğun hiç babam dediğini duydunuz mu? Babası yanındayken bile anam demez mi?
 *
İyi bir işi olması gerekir, zengin olması gerekir. Çocuklar bile birbirlerini heyecanlandırmak için, iki kişinin omuzlarında daha fazla ileri gitmek için, bakalım kimin babası daha zengindir, derler. Anne ya da çocuklar işsiz olabilir, kimse bunu çok görmez onlara. Ama baba işsiz olamaz. Düşünün erkek çalışır kadın ev hanımı ise sorun yok ama tersi durumda erkekten bile sayılmaz. Evin geçimini karşılamak zorundadır, hem de şartlar ne olursa olsun. Dışarıda onca karşılaştığı kötülük ve güçlüklerle uğraşırken, eve gelip sığınmak, dinlenip, dinginleşip huzur bulmak isterken, evde eşinin kaprislerini çekmek, çocukların sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalır. Sığındığı limandan daha kötü limanlara sığınmak için kaçmak zorunda kalır kimi zaman. Belki ağlamak ister onların yanında, onlarla... Yapamaz!
 *
Evin şerefini, evin namusunu korumak zorundadır. Kızının ilk aşkı kendisi olsa da, büyüyünce kızı artık aldatır babasını ve başka gençlere kayar gönlü. Babasına bin bir naz yapan, o kız ise sevgilisinin, eşinin her dediğini yapar. Oğlu ise eşinin yanında muma döner, evde yıllarca babası ile çatışan, özgürlüklerini elde etmeye çalışan. En acısı ise yıllarca gözünden bile koruduğu o güzeller güzeli kızını, gözbebeğini gelir adamın biri alır elinden, gözünden sakladığını başka gözlere verir. Değil birinin ona dokunması yan gözle bile bakmasına dayanamayan baba, teslim eder bir başkasına kendi elleriyle. Üstelik bir de düğün dernek yapmak zorundadır, oynamak zorunda kalır sanki eğlenirmiş gibi.
*
Bizim gibi toplumlarda, erkek evladından çok kızına değer veren, her şeye rağmen onun için her şeyini feda eden o babaların önünde sevgiyle eğiliyorum. Sizler büyük insanlarsınız…
 *
Eli öpülesi, baş tacı bu asil insanların, BABALARIN ve elbette ki dünyanın en değerli varlıkları ANNELERİN değerini yaşarken bilmek ve onları dünyanın en değerli varlıkları olduğunu hissettirmek, saygıda kusur etmemek, onları mutlu etmek bir insanın bu dünyadaki en önemli, en birincil görevi ve zevki olmalı. Henüz kaybetmeden...
 *
Velisini kaybedenler ise onlara layık asil bir evlat olmalı, çok dua ile hep anmalı, onlar adına hayır işlemeli. Yaşı ilerlemiş bile olsa anne ve babasını kaybeden her birey yetim ve öksüzdür. Onlara ise sabır ve mutluluk diliyorum...
 *
“Ağlarsa analar ağlar” derlerdi ya, annelerin gözyaşlarını görebilirsiniz ama babaların gözyaşlarını asla. Bu onların ağlamadıklarını göstermez, onlar sadece“yürekten ağlar”. 
*
İKTİBAS:  SERENDİP ALTINDAL, 21 Eylül 2015

19 Eylül 2015 Cumartesi

NEDEN HEP DAĞLICA ? BİLİNMEYEN GERÇEK YÜZÜ....

NEDEN HEP DAĞLICA ?
BİLİNMEYEN GERÇEK YÜZÜ
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
“O BÖLGEYİ BU YAZI İLE DAHA İYİ ANLIYACAKSINIZ.”
  . BAŞLARKAN: Bu yazıyı dikkatle okursanız çok şeyleri öğreneceksiniz: Dağlıca'da Aslında Neler Olduğunu Anlatan Birinci Ağızdan Yazılmış Bu Yazıyı Mutlaka Okumalısınız. Dağlıca'da yaşananlara dair yazdıkları, aslında pek çoğumuzun düşünmediği, sorgulamadığı, kim ne derse doğrudur diye yaklaştığı şeyler... Patlayan mayının nasıl bir tür olabileceğinden, pusuya yatan PKK'lıların neden fark edilemediğine varan, hatta bölgeyi bilen biri olarak bölgedeki pek çok durumu ifade etmiş. Yazının tamamını paylaşıyorum. O yolu defalarca geçmiş biri olarak şunları söylemek istiyorum diye söze başladı.
1) Bir arkadaş "dedektör yok mu?" demiş. Var hem de çok var. Ama anti-tank mayını değil kullanılan mühimmat. Plastik ya da reçineye batırılmış muhafazaya sahip el yapımı düzenekler. Bunları kullanmak insanlık suçudur ve ilgili prosedürlere göre kullanımı tamamen yasaktır. Bu gibi mühimmata "mayın" muamalesi yapılmaz. "Mayın" anti-personel ya da anti-tank özelliğine göre 30/300 kiloluk bir ağırlıkla kendi kendine tetiklenen bir malzemedir. Yol kenarına tuzaklanan bu mekanizma ise elle aktive edilir. Tetik mekanizması radyo sinyali ile de çalıştırılabilir ama pkk, tsk'nın jammer kapasitesini bildiğinden bunu tamamen manuel olarak tuzaklamıştır. Yani böyle bir aygıtı 3 sene önce o yolun kenarına da gömsen, vakti gelince patlatmanın önüne kimse geçemez.
2) Patlayıcının türüne göre değişmekle birlikte, bu blast etkisine karşı koyabilecek bir zırh türü yoktur. (Aslında vardır, ancak çok pahalıdır. Blast etkisi dediğim etki, vücut bütünlüğüne zarar vermese de, dış kanamaya sebep olmasa da öldürücüdür. Nasıl olduğunu yazıp insanları tedirgin etmek istemiyorum.)
3)Patlamanın amacı, tek bir aracı notralize etmek değildir. Yolu tıkamak, konvoyun hareket kabiliyetini yok etmek asıl amaçtır.
4) Tek bir patlama gerçekleşmez. Kendilerini zırhlı personelden dışarı atan piyade (yaya asker anlamında, yani komando vs de olabilir) küçük diğer patlamalarla dağıtılır ve mevzi almaya zorlanır.
5) Mevzi almak hayat kurtarır, ama hangi yöne alacaksın. Bir dağ geçidinde, hemen önündeki yamaca karşı tam siper yatmış asker zor hedeftir. Piyade tüfeği ya da rpg ateşine dayanabilir, ama el bombasına karşı mukavemet gösteremez. Kaldi ki önündeki tepeye karşı korunaklı olsa da, arkasındaki tepeye karşı bütün vücuduyla açık hedeftir.
6) Helikopter desteği, yüksek ihtimalle alamaz. Böyle pusu kuran düşman, hava taaruzuna da hazırlıklıdır ve dahi helikopter saldırısını ister zira piyadeye göre avantajlı olduğu hakimde (hakim: yükseklik avantajına sahip mahal; mahkum: alçakta kaldığı için dezavantajlı mahal) yayılmış düşman alçak irtifa araçlarına karşı avantajlıdır ve eğer yapabilirse bir hava aracını düşürmek, en üst dereceden bir propaganda malzemesidir.
7) Mahkumda kalan piyade zırhlı desteği de alamaz. Kaldı ki, tank keçi yolu gibi bir yerde efektif olamaz.
8) PKK unsurları, pusu atacakları yerde uzun süre kamufle olup sabit kalabileceğinden iha, uydu gibi gözetleme araçları da yararsız olacaktır. 3 gün boyunca orada bulunmuyorlarsa tabi.
9) Tabur komutanı gibi bir subay, sadece 2 araçla yarma/kurtarma operasyonu icra etmez. Muhtemelen kalabalık bir konvoyla intikal halindeydi.
10) Türk askeri, komutanını bırakmaz. Böyle ajitatif şeylere en uzak kişi olabilirim, ancak biliyorum. Eğer komutana bir şey olmuşsa, o asker oradan ancak ölü halde çıkar. Böyle bir kültürümüz var.
11) Piyade aşırı ağır kayıplar vermedikçe, uçaktan atılan mühimmat gibi, korkunç güçlü bir mühimmat kullanılmaz. Bu ancak çatışma sonlandıktan sonra kaçan unsurlar üzerinde kullanılır. Uçak bombası denen şey, iki dağ ötede olsan, sesiyle seni yere yıkabilecek, daha yakınsan şoka sokabilecek bir mühimmat çeşidi. Onu keçi yolu gibi 2 şeritli ve mahkumda bir alanda kullanırsan kendi askerini yok edersin. Kendi askerimizi öldürmedik mi?
12) O bölgede çatışma görmüş herkes bilir ki, bu iş silahla çözülemez. İstisna olduğuna bile ihtimal vermiyorum. Evet istisnasız her veteran (kıdemli-emekli)asker bunun farkındadır. Buradaki genç arkadaşlar değiller, ama onların fikirlerini dönem arkadaşı bir tepenin sırtına tırmanırken bedenine rpg mermisi isabet eden Ali komutanımdan daha fazla önemsemiyorum. Evet, o adam 12 tane sınır ötesi harekatın tümüne katılmış ordunun en seçkin askerlerindendi.
13) Bunu orada askerlik yapmış arkadaşlar anlarlar, kola kutusunda sigara içmediyseniz boş boş konuşmayınız: tüm kürtleri öldürelim, sıkı yönetim ilan edelim gibi konuşmayın, ki sizin gibi tuzu kuru piçler bayrak mayrak diye ağlarken o al bayrağı torunlarımızın tabutuna sarmayalım.
14) Evet, oraya gitmediğiniz halden konuşarak gencecik çocukları ruyanızda görseniz, ağlaya ağlaya ana rahmine döneceğiniz ölümlere itiyorsunuz. Bir s*k olduğunuzdan da değil yani. Zevk için çatışmada kasatura kullanmayı tercih eden bir deniz piyade yüzbaşı'm vardı ve o adam "lanet" ettiyse siz gerçekten sadece tuzu kuru piçlersiniz ve başka da bir anlamınız yok. O adam, batıya gönderildiğinde bağlı olduğu bölgede kendisine şehit haberini ailesine iletme görevi tebliğini kabul etmektense, istifa etmiş bir adam. Siz kimsiniz de 20 yaşında çocuklar ölsün istiyorsunuz, sizin vatan sevginize lanet olsun.Şerefsizsiniz diyemem, onu bilemem ama kadını ağızlı, geyikli taytli bebelersiniz. Aha askerlik şubesi orada. Atom bombasi talep edeceğine git uzman ol, git Dağlıca'ya da o zaman görelim o nazik yerini...
15) Bu olayların askeri tedbirle bitememesi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin zayıflığından değil, eşyanın tabiatina aykırı olmasındandır. TDK güçlü bir ordudur ama burada gerilla savaşına karşı koyabilecek düzenli ordu yok, yok işte.
16) Eğer bu pusuda açıklanandan çok çok daha fazla şehit yoksa adam değilim. Ama söyleyemezler. Size medyadan gazı verirler, siz de sizden garibanları o dağa yollarsınız, sonra da yalandan ağlarsınız.
17) PKK'nin uyuşturucu kaçırdığına dair resmi belge mi var demiş embesilin (aptalın) biri. PKK'nin uyuşturucu kaydı tutacak burokrasisi mi var gidinin embesili. Nereden geliyor bu kaynak?bunları hiç düşündünüz mü?
Bu yazının çıktısın alın, kopyalayın. Etrafınızdakilere dağıtın. Artık ayağa bizim insanımız gelmesin. 40 yıldır 50 bin can kaybettik biflinçsizliğimizin kurbanı olmayalım. UYANIN.
Peki, PKK Neden Sürekli Aynı Bölgeye Taciz Ateşi Açıyor? Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’den bu durum için ilginç yorumu var. Pekin, Dağlıca bölgesinin bölgedeki en kritik yer olduğunu belirterek, “PKK, Türkiye’ye giriş çıkışlar için bu bölgeyi kullanıyordu. Geçmişte bölge kışın boşaltılıyor, baharla birlikte başka bölgelerden getirilen taburlarla korunuyordu. Genelkurmay aldığı bir kararla burada bir hudut birliği kurdu. Buna bağlı çok güvenlikli karakollar yaptı. Hudut birliği sabit hale getirildi. PKK bundan çok rahatsız. Bölgedeki askeri birliğin geri çekilmesini ve sınırın fiilen kaldırılmasını istiyor. Sürekli taciz ateşi açmasının amacı bu” demekteydi
19-eylül-2015
ALANYA

KAYNAK: Araştırma yazıları dağlıca saldırıları

16 Eylül 2015 Çarşamba

Arzu eden doğruluğunu araştırır, ama akla yakın bir senaryo !!!

ABD BAŞKANI 
John Fitzgerald 
KENNEDY’NİN ORTADAN KALDIRILMASI
2. Dünya savaşından sonra kurulan İsrail devleti’nde herşey 1960 yılında John Fitzgerald Kennedy’nin Amerikan başkanı olmasından sonra değişmiştir... Kennedy Amerikan tarihinin en genç başkanıdır ve aynı zamanda Amerikan başkanı olmuş ilk katolik kişiydi. Kennedy’den önce Amerika’da katolik bir başkan hiçbir zaman olmamıştır...
John F. Kennedy’nin babası olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere büyükelçiliği yapmış olan katolik bir büyükelçiydi... Ne babası, ne de başkan Kennedy yahudilerle iyi geçinemiyolardı. Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra’da yahudilerin boy hedefi haline gelmiş ve çeşitli saldırılara maruz kalmıştır.
Kennedy de Amerika’da başkan seçilmeden önce Sigmund Rothschild’in kendisine yapmış olduğu”başkan seçildiğinde Ortadoğuda İsrail tarafını tutan bir politika izlemesi karşılığında milyonlarca doları bulan seçim kampanyası masraflarını karşılayacaklarını" belirtmiştir. Ancak Kennedy böyle bir teklifin bir daha kendisine yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış gibi hissettiğini belirttirmiştir... Kennedy, İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki faaliyetlerinden anormal derecede rahatsız bir politikacıydı. Kennedy’ye göre lobilerin Amerikadaki faaliyetleri Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi...
KENNEDY İLE İSRAİL BAŞKANI BEN GURİON’UN NÜKLLEER KAVGASI
İsrail devleti, kurulduğu günden beri Ortadoğuda hep bir süpergüç olma hayali ile hareket etmiştir. Bu yüzden İsrail Devleti ortadoğuda hızlı bir ”nükleer silahlanma programı” izlemeye başlamıştır. İsrail’in Dimona çölünde kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı füzeler üretmesi özellikle başkan Kennedy’yi anormal derecede rahatsız etmiştir... İsrail’in nükleer füzelerinin Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Riyad gibi şehirleri vuracak kapasitede ve menzilde olması Kennedy yönetimini önlem almaya mecbur bırakmıştır...
Kennedy, Ben Gurion’a yazdığı sert bir uyarı mektubunda ”İsrail’in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerikan yönetiminin yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını" belirtmiştir...
Ben Gurion’da cevap olarak gönderdiği mektupta Kennedy’e ”genç adam” diye hitap etmiş ve bazı ağır ithamlarda bulunmuştur.
Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıkmış ve hakaretleşmeye dönüşmüştür. Bu durum üzerine tepki olarak Ben Gurion istifa etmiştir. Ünlü yahudi politikacı Henry Kissinger ”İsrail’in nükleer programına son vermesi İsrail’e büyük zarar verir”diyerek Kennedy’i ikna etmeye çalışmış, ancak başarılı olamamıştır. Kennedy bununla da yetinmemiş, 4 Haziran 1963′te Amerikan temsilciler meclisine danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan dolarını basma yetkisini Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank’ın elinden alarak Amerikan Merkez Bankası’na vermiş ve ”bir ülkenin parasının denetimin şahısların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu” belirterek kendi sonunu hazırlamıştır...
Federal Reserve Bank ve dolar İsrail’in en büyük gelir kaynağıydı, tabiri caizse şah damarıydı.
Kennedy, dolar basma yetkisini Federal Reserve Bank’ın elinden alarak adeta İsrail’in şah damarını kesmiştir...
Neticede İsrail için Kennedy’nin etkisiz hale getirilmesi farz olmuştur. Kennedy’nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş bir umuttu çünkü, Kennedy halktan büyük destek görüyordu. Kennedy’e seçimler kaybettirilse bile sonradan yine kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik Kennedy’nin kardeşi de gelecek vaad eden bir polikacıydı.Dünyada hiçbir aile böylesine politik bir gücü elinde tutmayı başaramamıştı. Tek bir çare gözüküyordu: O da suikastti...
Kennedy birşekilde öldürülürse Amerikan yasaları gereği, yerine yardımcısı getirilecekti. Kennedy’nin yardımcısı Lyndon Johnson’dı. Johnson, tam bir İsrail taraftarıydı. Kendi politik hırsları yüzünden İsrail’e gözünü kırpmadan yardım edebilirdi. Üstelik Kennedy ile de hiç iyi geçinemiyordu, söylentilere göre Kennedy kendisini kovmaya çalışıyordu.
İsrail, Kennedy'yi yok etmek için suikast kararı alır ve kararı Amerikan derin devleti için derin bağlantılarını kullanarak çok gizli bir biçimde uygulamaya koyar. Kennedy’yi öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için geleceği Dallas’tır. Dallas’ta herzamanki gibi üstü açık araba ile halkı selamlayacak olan Kennedy’yi korumakla görevli CIA ajanları özel olarak ayarlanacak ve başkanın güvenliği sabote edilecekti. Böylece suikast çetesi Kennedy’i rahatlıkla öldürebilecekti.
Suikast çetesi için değişik rivayetler vardır. Kimileri Kennedy’i Fransız suikast çetesinin öldürdüğünü, kimileri ise Küba'lı sürgünlerin öldürdüğünü iddia eder, ancak kesin olan birşey var ki Kennedy’yi ödürenler çok profesyonel ve acımasız keskin nişancılardan (snipers) oluşan bir suikast timidir.
Kennedy Dallas’ı ziyaret etmeden önce akşam yani 21 Kasım 1963 akşamı Dallas’ta gökten boşanırcasına yağmur yağmıştır. Ancak, şehir halkı buna rağmen başkanı eniyi şekilde karşılamak için elinden geleni yapmıştır. ‎22 Kasım 1963 sabahı Washington D.C’den Air Force One uçağı ile Dallas’a gelen başkan Kennedy ve eşi, sabah 9:00′da şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı selamlamaya başlamışlardır.Tam 6 aracın bulunduğu kortejde en son arabada başkan Kennedy ve vali Connaly vardır. Önde motosikletli SS korumalar ve yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla Kennedy’nin arabası kortejle birlikte Elm caddesinden Houston’a doğru beklenmedik bir dönüş yapar. O sırada silah sesleri yükselmeye başlar.
Polisler telsizle anons etmeye başlar. ”Korteje ateş ediyorlar yere yatın” diye. Tam 6 el silah sesi duyulur. Birinci mermi arabayı komple ıskalar ve alt geçitte bekleyen Edmund Harris adındaki taksi şöförünün kulağını parçalar. İkinci mermi Kennedy’yi tam omzundan vurur. Üçüncü mermi Kennedy’yi ıskalayıp ön koltuktaki vali Connaly’yi omzundan vurur. Dördüncü mermi Kennedy’yi boynundan vurur, aynı mermi başkanın vücudundan çıkıp Vali Connaly’yi sırtından vurur.Beşinci mermi arabayı ıskalayıp dikiz aynasını kırıp dışarı çıkar ve altıncı mermi… Altıncı mermi başkan Kennedy’yi tam kafasından vurur...
Başkanın kafasını parçalayan mermi bulunamaz.
Suikastten sonra yapılan araştırmalarda Kennedy’i sözde komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald’ın vurduğu iddia edilir. Ortada altı mermi olmasına rağmen Oswald’ın tek katil olduğu görüşüne destek verilir.
İddialara göre Oswald Texas Okul kitapları bürosunun altıncı katındaki pencere dibinden İtalyan yapımı Manlicher Caracano marka sniper tüfeği ile başkan Kennedy’i ve Vali Connaly’i altı kez vurarak başkanı öldürmeyi başarmıştır... Sözde suikastçi sniper Lee Harvey Oswald’ın vurduğu başkan Kennedy, feci şekilde can vermiş ve Lee Harvey Oswald apar topar hapsi boylamıştır. Ortadaki deliller birden çok keskin nişancının olduğunu apaçık göstermesine rağmen İsrail denetimindeki Amerikan derin devleti suçu Lee Harvey Oswald’ın üzerine atarak delilleri bir bir yok eder. Suikasti gören 57 kişinin tümü ya bir kaza ile ya da intihar ile ölü bulunmuştur..
Lee Harvey Oswald ise suikastten iki gün sonra mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin arasında yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından öldürülmüştür...
Bu Amerikan milliyetçisi yahudinin Lee Harvey Oswald’ı öldürmesinin nedenini ise”komünistlerden Amerikanın aldığı intikam”olarak yorumlamıştır. Birden çok keskin nişancı tarafından vurulan Kennedy’nin otopsisini Amerikan ordusundaki üst düzey amiral ve generaller yürütmüş ve otopsideki suikast delillerini bir bir sabote etmişlerdir.
Ailesi Kennedy’nin kafasının kesilerek incelenmesini ve böylelikle gerçek suikastçilerin bulunmasını istediğinde ise Amerikan birimleri konuyu şiddetle reddetmişlerdir. Kennedy apar topar gömülerek konu örtbas edilmiştir.
Başkan Kennedy’nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi senatör Robert Kennedy de bir basın toplantısı sırasında İsrail işbirlikçisi Filistinli bir genç tarafından kurşunlanarak öldürülmüştür.
KENNEDY SUİKASTİNİN SONUÇLARI
- Kennedy’nin kapattığı İsrail Dimona çölündeki nükleer santral tekrar açılmış ve İsrail nükleer silah üretimine eskisi gibi hız vermiştir.
- Federal Reserve Bank’ın elinden Amerikan dolarını basma yetkisini alan başkan Kennedy’nin çıkarttığı 11110 sayılı kanun iptal edilmiş ve Amerikan dolarını basma yetkisi tekrar Rothschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank’a verilmiştir.
- II.Dünya savaşından sonra ılımlı ve sakin bir politka izleyen Amerika devleti özellikle Kennedy suikastinden sonra soğuk savaş sürecini de başlatmıştır.
- Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki soğuk savaştan tüm dünya devletleri çok olumsuz yönde etkilenmiştir.
- Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki silahlanma rekabeti adeta bir yarışa dönmüştür.
- Amerika tüm dünya genelinde emperyalist faaliyetlerine hız vermiş ve Vietnam’a saldırmıştır. Vietnam’da binlerce kişinin ölmesine ve birçok ülkenin bu savaştan doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak zarar görmesine neden olmuştur.
- Amerika’da İsrail lobisi iyice pervasızlaşmış ve yönetimde söz sahibi olmuştur.
- Amerika İsrail devletinin yaptığı katliamlara sesini çıkaramaz hale gelmiş ve İsrail ile suç ortaklığı yapmaya başlamıştır. En basitinden örnek vermek gerekirse, İsrail devletinin çok gizlice yürttüğü ”Samuel Vanunu’yu kaçırma operasyonu”na istemeden şahit olan bir Amerikan Fırkateynindeki 23 deniz piyadesi İsrail hücum botları tarafından açılan ateşle öldürülmüştür. Denize düşüp kaçmaya çalışan askerler bile İsrailliler tarafından öldürülmüştür. Olayın basına sızmasına izin verilmemiş ve Yahudilerin kontrolündeki Amerikan basını konuyu haber bile yapmamıştır.
- CIA tüm dünyada ”komünizmle mücadele” doğrultusunda adına GLADIO denen ve Beyrut’taki gerilla kamplarında eğitilen kaatillerden ve paralı askerlerden oluşan gizli bir ordu hazırlamış ve bu paralı katilleri maaşa bağlayarak dünyanın heryerinde komünistleri ve sol düşüncelileri öldürmekle görevlendirmiştir.
Bu bağlamda Türkiyedeki sağ-sol çatışmaları,siyasi amaçlar için işlenen cinayetler, katliamlar, terörist eylemler, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi ve 12 Eylül darbesi hep Gladio’nun eserleridir. Gladio ordularının kurulması, ne tesadüfse, Kennedy suikastinden hemen sonraya denk gelir.
- Amerika’nın büyük ortadoğu projesi başlamıştır. Büyük Ortadoğu Projesinin diğer adı ise Büyük İsrail Devleti projesidir..
- Kennedy suikastinden sonra Büyük İsrail Devleti Projesine hız verilmiştir. Büyük İsrail Devleti Tevrat’ta Tanrı Yehova’nın yahudilere vaad ettiği topraklardan oluşmaktadır.
- 11 Eylül saldırıları, Münihteki eylemler ve daha birçok terörist eylem aslında Büyük İsrail Devleti projesinin bir parçasından başka birşey değildir.
- Büyük Ortadoğu projesi yeni birşey değil. Yüzyıllardır var olan bir proje. Osmanlıların yıkılması, Arapların parçalanarak bir sürü ülkeye bölünmesi, Türkiyedeki terör eylemleri ve istikrarsızlık ve Irak, İran gibi ülkelerin periyodik olarak neredeyse her on on yılda bir sorun çıkarması rastlantı olmasa gerek!!!_(#archiveModalDialog)

14 Eylül 2015 Pazartesi

ADİGE'LER ÜZERİNDE BÜYÜK OYUN; BEYİNLERİ İĞFAL EDİLEN VE ALÇAKÇA ALDATILAN ÇERKEZ İHANETİNE DOĞRU!..

BİR SİZ EKSİKTİNİZ !!!

ÇERKEZ İHANETİNDE İKİNCİ PERDE...

Çerkeslik Nedir?

Çerkeslik, Artvin ilimizin kuzeydoğusunda yer alan ve Kafkasya denilen bölgede yaşayan toplulukları tanımlamak amacıyla Ruslar tarafından konulmuş coğrafi ve bir siyasi bir kimliktir.

Çerkes diye bir millet de Çerkesce diye bir dil de yoktur !!! 
Irkları ve dilleri birbirinden tamamen farklı topluluklar, Türkiye'de Çerkes adı altında milletleştirilmeye çalışılmaktadır. Adigelerin içinde yuvalanmış, Türkiye'de yapay bir Çerkes milleti yaratma hevesindeki bir kesimin başını çektiği bazı satılmışlar, Ubıhlar, Abazinler, Aşuvalar, Apsuvalar, Vaynahlar, Çeçenler (Nohçi-Nohçoy), İnguşlar-Galgaylar, Kistler (Bast-Tuşh), Dağıstanlılar, Osetler ve diğer bütün Kafkas halkları üzerinde tahakküm kurmaktadır.

Adigece de Çerkesçe diye bütün bu halklara dayatılmaktadır. 
Adige olunca Çerkes, Türk olunca devşirme olunmaz! Büyük Türk milletinin bir evladı olmayı istemek bile şereftir!

Kafkasya bölgesinde kültürel anlamda da genetik anlamda da kalın bir Türk damarı olduğunu hepiniz biliyorsunuz! Kendini milletten ayıran Türkiye'de "Türk'üm!" diyemeyen şaşkınlardır! İhanet şebekelerinin tuzağına düşmeyin! Aklınızı başınıza toplayın bre gafiller! 
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene!"

Çerkes Sürgünü:
Ruslar, kendilerine sürekli sorun çıkaran bu toplulukları başka ülkelere tehcir etmişlerdir. Tarihte 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşıyla birlikte Rusların kanlı saldırılarından kaçan yüzbinlercesine o zamanın sıkıntılar içerisindeki Türkiye’si kucak açmış; ev, iş, aş sağlamış ve devlette de önemli görevler vermiştir. 

Çerkes adıyla anılan bu topluluklar, on yıl süreyle askeri yükümlülük ve vergiden muaf sayılmışlar, ev yapımı için gerekli olan bedel kendilerine hükümet tarafından ödenmiş ayrıca her aileye arazi ve her aile başına iki adet de öküz verilmiştir.

O dönemde Osmanlı Devleti'ne sığınan Çerkes sayısı bir milyona yakındır. Bunlar, o zamanki sınırlara göre yarısı Türkiye'ye geri kalan yarısı ise Balkanlar, Suriye, Ürdün ve Filistin'e yerleştirilmişlerdir.

İşte Ruslardan canları kurtarılıp üstüne kendilerine ev, arazi, hayvan, devlette iş verilen bu Çerkesler, Çanakkale Savaşı'na katılmadıkları gibi Anzavur İsyanı'yla başlayarak Kurtuluş Savaşı'nda da ağır ihanetler içine girmişlerdir.

Türk Milli Mücadelesi'nde Çerkes İhaneti
Kurtuluş Savaşı sırasında da Batı Anadolu'da Yunanistan'a bağlı özerk bir Çerkezistan kurulması için çalışan Çerkes cemiyetleri olmuştur. Bunlardan en öne çıkanı, Batı Anadolu'da yaşayan Çerkeslerin kurmuş olduğu Şark-ı Karîb Çerkesleri Te’min- i Hukuk Cemiyeti'dir. Bu cemiyet, 11 Ekim 1921 tarihinde Yunan işgal ordusuna ve Yunan Hükümeti'ne Osmanlıca ve Yunanca olarak Çerkeslerin Yunan hükümetine iltica ettiklerini bildiren bir beyanname vermiştir. 

Bunların büyük kısmı da Yunan ordusuna alınmış, Türk'e kurşun sıkmıştır!!!!!!!
Çerkes ihanetinin ayrıntılarını merak edenler için "Çerkes Milletinin Düvel-i Muaazzama ve Alem-i İnsaniyet ve Medeniyete Umumi Beyannamesi" adını taşıyan işte o hain beyanname: 
http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/arastirma/0103_milli_mucadele_donemine_ait_onemli_bir_belge.htm

Cumhuriyetin kurulmasından sonra Batı Anadolu'da Yunanistan'a bağlı özerk Çerkezistan kurmak faaliyetlerine karışan hain Çerkesler, Atatürk'ün emriyle Türkiye'nin doğusuna sürülmüştür, bir kısmı da sınırdışı edilmiştir. Kurtuluş Savaşı'nda ihanet ve düşmanlarla işbirliği eden Kürt aşiretleri de yine Atatürk'ün emriyle ülke içinde dağıtılmış, bir kısmı da sınırdışı edilmişti.

150'likler listesinde de 86 Çerkes bulunmaktadır.
Çerkes Ethem'in Milli Mücadele'mize baştaki yararlarından sonra bütün kuvvetleriyle birlikte Yunan ordusu safına katılmasıyla birlikte Atatürk tarafından hain olarak tanımlanması da bilinen bir tarihi gerçektir.

Atatürk'ün yanında olup Milli Mücadele'ye destek verenleri de olmuştur fakat bunların sayısı iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.

Atatürk, Nutuk adlı eserinde bu meseleye şöyle değinmiştir: 
''Efendiler, Ethem kuvvetlerinin peşine düşen birliklerimiz, 5 Ocak 1921 günü Gediz'i işgal ederek o civarda toplandılar. Ethem ve kardeşleri de kuvvetleriyle birlikte düşman saflarında müstahak oldukları yeri aldılar. Artık Ethem olayı diye bir şey kalmamıştı. Ordumuzun içinde bulunan düşman kovularak kendi cephesine gönderilmişti. Bundan sonra, karşımızda yalnız bir tek düşman cephesini ve bu cepheyle ilgili olayları göreceğiz. Gerçekten de bir gün sonra 6 Ocak 1921'de Yunan ordusunun tamamı bütün cephe üzerinde her noktadan taarruza geçti. Yunan ordusunun giriştiği bu taarruzda, Ethem ve kardeşleri de kendilerine düşen görevi yerine getirmekten geri durmadılar. Tekrar Kütahya'ya yönelerek orada bulunan zayıf tümenimize saldırmaya başladılar. İzzettin Paşa'nın sağlam karakteri, vukuflu komutası ve emrindeki Türk subay ve erlerinin yüksek kahramanlıkları, Ethem ve kardeşleriyle saldıran hain kuvvetleri yenerek geri çekilmeye mecbur etti. Kendi şahısları da dahil olmak üzere toptan yok edilmekten kurtulabilmişler ise bunu da hiç sevmedikleri Refet Paşa'ya borçlu olduklarını söylemeliyim."

"O Mustafa Kemal denen Meclis Başkanı'nı Meclis'in önünde asacağım." diyebilecek kadar alçaklaşan vatan haini şerefsiz Çerkes Ethem'in ne mal olduğu açıkça ortadayken günümüzde, "Atatürk'e ithaf edilen başarıların hepsi Çerkes Ethem'e aittir." ve "Çerkes Ethem hain değildi." diyenler türemiştir. Bu şerefsiz, namussuz alçakların tamamı vatan haininin daniskasıdır!

Yeri gelmişken Atatürk'ün şu sözünü de burada hatırlatalım: 
"Kendilerine Kürtlük fikri, Çerkeslik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti mürteci beyinsizden başka milletin hiçbir ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır."
(Afet İnan, Atatürk'ün El Yazıları, sayfa 376-378, 1930)

Günümüz Türkiyesi'nde Çerkeslik Meselesi:
Çerkesler, "At Hırsızı" olarak tanımlanmayı sosyal bir gurur ifadesi sayan bir kültüre sahiptir. Yani "Ben Çerkes'im!" diyen birine "At Hırsızı" derseniz bunu kendine iltifat sayar!

İşte bu Çerkesler bugün ise nihai hedefi Türkiye'yi de parçalayarak bir Büyük Kürdistan kurmak olan terör teşkilatı PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP'nin destekçileridir.

Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP) adı altında bir Çerkes Partisi de kurulmuştur ve bu parti HDP'yi destekleyen bileşenlerden biridir. Çerkeslerin yoğun olarak yaşadığı Batı Anadolu illerinde HDP'ye yüksek oy çıkmasının en önemli nedeni de budur.

ÇDP kurucu genel başkanı Kenan Kaplan'ın basına verdiği bir demeç şöyledir:
"Türkiye’deki tüm etnik kimlik sorunlarının savunucusu olacağız. Devlet diğer kimliklerin hepsini yok saydı. Çerkes halkı da kimseyle etle tırnak değildir ve en az Türkler ve Kürtler kadar onurludur. Şundan kimsenin şüphesi olmasın ki Çerkes halkı bu ülkede eşit ve onurlu bir halk olarak yaşamak için gerekli her türlü mücadeleyi verecektir. Çerkes gibi haykırın; ‘Biz Türk değil Çerkes’iz, Çerkes kalacağız, bize biçilen elbiseyi giymedik, giymeyeceğiz, devşirilmedik, devşirilmeyeceğiz, bedel ödemek gerekirse ödeyeceğiz’ deyin.”

Olmayan bir Çerkes milleti yaratmak başta olmak üzere Adigelerden bir kesimin başını çektiği bu bölücü faaliyetlere Karaçay ve Balkar Türkleri de alet edilmek istenmektedir.

Irkları ve dilleri birbirinden tamamen farklı Adige, Oset, Abaza (Abhazlar ve Abzehler), Ubıh, Dağıstanlı, Çeçen, İnguş toplulukları Çerkes adı altında milletleştirilmek istenmektedir. Adigece de Çerkesçe adıyla diğer bütün bu Kafkasyalı topluluklara dayatılmaktadır.

Evliya Çelebi 1660’lı yıllarda gezip gördüğü Çerkes topraklarında konuşulan Adigece dilini de "Yüz kırk yedi lisanın hepsini gayet güzel yazdım ama bu Çerkeslerin lisanları gibi saksağan sadalı lisanı yazamadım." demiştir.

Bu arada;
Ruslara karşı direnişin efsanevi simgesi olan Şeyh Şamil'in de Çerkeslikle uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını, Avar Türk'ü olduğunu burada belirtmiş olalım.

Atatürk'ün kurduğu partinin değil ikinci CHP'nin 9 Eylül 1992'deki kurucu genel başkanı olan ve "6 Ok'lu amblemi duvara bir hatıra olarak asmış olsak da CHP Sosyal Demokrat bir partidir." diyen Deniz Baykal da bir Çerkes'tir. Baykal'a hizipçi denmesinin ana nedeni ise uzun yıllar değişmez Genel Sekreter Önder Sav başta olmak üzere CHP'deki bütün kilit noktalara Çerkesleri getirmiş olmasıdır. CHP, böylece kurumsal olarak Atatürkçülük (Kemalizm) çizgisinden çıkartılıp Sosyal Demokrasi ideolojisi çizgisine oturtulmuştur.
Ayrıntılı bilgi için: 
https://www.facebook.com/ATASENDIKA/photos/a.573170289398659.1073741841.159063057476053/844013798980972/?type=3&src=https%3A%2F%2Ffbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net%2Fhphotos-ak-xpa1%2Fv%2Ft1.0-9%2F11221475_844013798980972_4573079290691616238_n.jpg%3Foh%3D3f61789e83f7949b7da12a72a15b93c6%26oe%3D56A167BF%26__gda__%3D1449250823_d8a1969fd38bb75eeb601ec575aef7cd&size=670%2C248&fbid=844013798980972)

1960 darbesinin başına Cemal Gürsel geçirilene kadar liderliğini yapan ve 150'likler listesindeki (Atatürk'ün vatan hainlerini belirlediği liste) Mustafa Madanoğlu'nun oğlu Cemal Madanoğlu ve 1962 ile 1964'te iki kez yeni bir askeri darbe teşebbüsünde bulunan ve asılan Talat Aydemir Çerkes idi.

1980 ihtilalini yapan Kenan Evren de bir Çerkes idi.

Yani bu Çerkeslik meselesi Türkiye'de oldukça derin bir meseledir.

İşte bütün bu Çerkeslik yaratma faaliyetlerine şimdi Lazlar, Gürcüler, Hemşinliler ve Poşalar da eklemlenmiştir. 
Bu tür faaliyetlerin yolu ayrılıkçı Kürt siyasi hareketiyle de sık sık kesişmekte ve örtüşmektedir.

Etnik ırkçılığın dik alasını yapan bu bölücüler, ulusal birlikten ve vatan bütünlüğünden söz ettiğimizde bize hep aynı teraneyle saldırmaktadırlar: 
"Faşist !" 
Oysa faşist kim, bölücü kim, vatan haini kimdir?

Herkesin aklını başına devşirmesinde yarar vardır. 
Atatürk'ün dediği gibi "Türkiye Türklerindir!" Bunu da tartışmaya açmaya hiç mi hiç niyetimiz yoktur. "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" anlayışını gönülden benimsemiş herhangi bir etnik gruptan gelen hiç kimseyle de bir sorunumuz yoktur ancak aptal da değiliz!

Çerkesler; 
"Osmanlı bizi farklı ülkelere dağıttığı, Atatürk sürgüne gönderdiği için Türk devleti bizden özür dilesin, "
"Ethem hain olarak anlatılmasın, "
"TRT Çerkes kanalı kurulsun, "
"Çerkesce hem seçmeli dil olsun hem bütün derslerin Çerkesce anlatıldığı devlet okulları olsun, "
"Anayasa'dan Türklük çıkarılsın, "
"Etnik yer adları konulsun, "
"Atatürk'ün çıkardığı ve soyadlarının Türkçe olmasını zorunlu kılan kanun iptal edilsin," 
talepleri başta olmak üzere üniter devlet yapısını parçalayacak her türlü hain taleplerini açıkça ve yüksek sesle dillendirilmeye başlamışlardır.

Türkiye'deki etnik grupların içindeki T.C. Anayasası'nın 66. maddesinden de habersiz yaşayan, kendi kafaları ilkel olduğundan "Türk" sözcüğünün aynı zamanda bir ulus (millet) adı olduğunu da anlamaktan aciz, kendileri kafatasçılığın dik alasını yaparken ulusal birliği ve vatan bütünlüğünü savunan bizleri ırkçı ilan etmeye yeltenen zır cahil, oksijen israfçısı etnik ırkçı ve bölücü vatan ve millet haini alçaklar, artık bir karar vermelidir.

Anayasal suç işlemeyi bırakarak ya "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" anlayışını benimseyerek büyük Türk milletinin bir bileşeni ya da ayrılıkçı Kürt siyasetinin kuyruğu olacaklardır.

Büyük Türk milletinin birer ferdi olmaya niyeti olanlar en başta tamamen uyduruk bir tanımlama olan Çerkes kelimesini bir yana atarak Adige kökenli, Oset kökenli, Abaza kökenli, Çeçen kökenli, İnguş kökenli vs... kökenli Türk'üm diyebilmelidirler. "Çerkes'im!" diyen ya bilinçli bir bölücü ya da bu hainlerin kuyruğuna takıldığının farkında olmayan bir akılsızdır!

Kürtlerin ayrılıkçı kanadından akıl alıp alıp "Biz Anadolu'da Türklerden önce vardık." diyen şerefsizler de dedeleri hain Ethem gibi düşman kuvvetlerine iltihak edebilirler. Siz kimi, kimin ülkesinden kovmaya yelteniyorsunuz hadsiz nankörler? Büyük Türk milleti, bir araya gelmeye başlayan hainlerin topunu tepeleyerek Türk vatan topraklarından silecek güce sahiptir!

"Anavatanımız Kafkasya, vatanımız Türkiye" edebiyatı yapanlar da anavatanlarına gidip özerk cumhuriyetlerini bağımsız devlet yapmak için Ruslarla savaşabilirler. 

Elinizi, kolunuzu tutan yok. Çektirin gidin! 

Büyük Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ihanet içinde olan ve kendilerini diaspora Çerkesleri olarak adlandıran bu Türk ve Türklük düşmanı hainler, Türkiye'yi beğenmiyorlarsa Türk kimlik ve pasaportlarını bırakıp kaşenlerini de toplayarak geldikleri yere defolup gitmelidirler!

Bu vatan haini alçaklar güruhuna kanan şaşkınları uyarıyoruz: 
Kendinize, sırf başta yararı oldu diye ağır ihanetine rağmen canı bağışlandığı halde 1935 Ağustos'unda asker kaçağı "Çerkez Yahya'yı kendine tetikçi yapıp Atatürk'e suikast düzenlemeye yeltenen "Pşevu Ethem" soysuzunu değil Atatürk'e yaverlik eden Kafkasyalıları örnek alın!

Hangi etnik gruptan olursa olsun vatansever herkesi tenzih ederiz fakat bütün bunlar vatan haini Çerkes Ethem'in torunlarının başını çektiği, diğerlerini de peşlerinden sürüklediği Çerkes ihanetinin ikinci perdesidir.

Böylesi Çerkes tavuklarına canlarını borçlu oldukları Türkiye'de Türk'e değil Kafkasya'da Rus'a horozlanmalarını tavsiye ederiz! Vatansever olanları da önce hayali bir millet adı olan "Çerkes'im!" demeyi bırakıp bize laf yetiştirene kadar kendi içlerindeki hainleri susturmalıdır!

Atatürk'ün de açıkça belirttiği üzere "Bu memleket tarihte Türk'tü, şimdi de Türk'tür ve ebediyyen de Türk kalacaktır!"

Herkes haddini bilmelidir! Haddinizi bilin, bize daha fazla eski defterleri de açtırmayın!

EK BİLGİLER:

1) ETNİK KALKIŞMA
https://www.facebook.com/ATASENDIKA/photos/a.573170289398659.1073741841.159063057476053/865285433520475/?type=3&src=https%3A%2F%2Fscontent-fra3-1.xx.fbcdn.net%2Fhphotos-xpf1%2Ft31.0-8%2F11958232_865285433520475_8860053794731128281_o.jpg&smallsrc=https%3A%2F%2Fscontent-fra3-1.xx.fbcdn.net%2Fhphotos-xpf1%2Fv%2Ft1.0-9%2F11954728_865285433520475_8860053794731128281_n.jpg%3Foh%3Daaca469d4134f6e012a47fbc74215937%26oe%3D56A78152&size=1028%2C714&fbid=865285433520475

2) HDP PROJESİ
https://www.facebook.com/ATASENDIKA/photos/a.573170289398659.1073741841.159063057476053/856560184393000/?type=3&src=https%3A%2F%2Fscontent-fra3-1.xx.fbcdn.net%2Fhphotos-xtp1%2Fv%2Ft1.0-9%2F11219689_856560184393000_5437085497620127348_n.png%3Foh%3D2e611be7fba2054fa40a20fa26a73f8e%26oe%3D56743DFF&size=476%2C404&fbid=856560184393000

***

Çalışma:
ATASEN / Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası

.
Ana Resimdeki Türk Düşmanının Vesikalık Sıfatı. Ana Resimdeki Türk Düşmanının Vesikalık Sıfatı

.
Ana Resimdeki Türk Düşmanının Vesikalık Sıfatı. Ana Resimdeki Türk Düşmanının Vesikalık Sıfatı

.
Ana Resimdeki Türk Düşmanının Vesikalık Sıfatı. Ana Resimdeki Türk Düşmanının Vesikalık Sıfatı