15 Temmuz 2015 Çarşamba

SAHTE SOLCULARDAN KURTARMADIKÇA‏!...Dr. Sibel T. Ertunc & Cemil Can

SAHTE SOLCULARDAN KURTARMADIKÇA‏
Dr. Sibel T. Ertunc Turkishforum - Turkish Times Managing Editor & Cemil Can
[TF ADVISORYBOARD - Turkish Forum Dunya Turkleri Birligi]
Foreign Affairs (1) dergisini ABD Dışişleri Bakanlığı çıkartıyor…
Aşağıdaki cümleleri bu dergide yayınlanan “KÜRT BİRLEŞMESİ” başlıklı makaleden özetleyerek yazdım…
Makalede herşey o kadar açık ifade edilmiş ki, hiçbir yoruma ihtiyaç duyulmadan “müttefikimiz” ABD'nin dostluğunun derecesini en yetkili kurumlarının ağzından öğrenme olanağını bulabiliyoruz…
Daha da önemlisi; kendilerini “solcu” olarak tanımlayan pek çok kişinin; emperyalist propagandalarının etkisi altında, genellikle farkında olmadan “HDP'ye barajı atlatma” yalanına inandırılıp kullanıldıklarının kanıtlarına rastlamaktayız…
Bugün ülkemizin kaosa sürüklenmesinin başlıca aktörü olan bu insanlar,PKK'yı Meclis'e sokmakla ülkemizin başını derde soktular.
Halk AKP'yi iktidardan düşürmüş olmasına rağmen, “sahte solcular”ın (2) ilkesizliği yüzünden; çoğunluğu teşkil eden muhalefet partileri hükümeti kuramamaktadırlar…
Siyasi zemin, adeta AKP'nin iktidarını sürdürülmesi için hazırlanmış gibidir…
Okuyalım:
“OY DESTEĞİ VE GÜÇ YIĞILMASI
Kürtler son zamanlarda Türkiye-Suriye sınırında özerklik için önemliilerlemeler kat etti.
Suriye’de savaş alanında kazandılar, Türkiye’de seçim sandığında…
Kürt odaklı bir parti, ilk defa parlamentoda yer alıyor ve bu birdönüm noktasıdır…
Sınırın iki tarafında da galip olan PKK'dır…
PKK’nın Suriye’de yarattığı ortak parti (PYD), ISIS’e (IŞİD) karşızafer kazandı…
PYD, stratejik kasaba Tel Abyad’daki IŞİD kuşatmasını ABD hava kuvvetlerinin desteği ile kırarak küresel sempati kazandı…
HDP’nin parlamentoya girmesi ve PYD’nin Suriye topraklarında kontrolü; önümüzdeki 10 yıl içerisinde; Ortadoğu’daki 30 milyon Kürt’ü bir araya getirecek olan Kürt konfederasyonu için yeni bir sayfa açmıştır…
Özerklik için bir yol haritası sunan Öcalan’ın, bu planının gerçekleşebileceğini, HDP’nin siyasi PYD’nin askerizaferi gösteriyor…
PKK’nın geleceği hiç bu kadar parlak görünmemişti…
YENİ ORTAKLIKLAR
Kürtlerin yaşadığı; Suriye, İran ve Irak’ta PKK-PYD’ye bağlı siyasi partilerin kurulması ile oluşmaya başlayan Kürdistan, Öcalan için biratılımdır…
Suriye’de 3 kantonun kurulması, Türkiye Kürdistanı ve sınır ötesikonfederasyon için temel bir yoldur…
Irak Kürdistanı’nın Rojava’yı (Batı Kürdistan) tanımasıçok önemlidir…
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin, IŞİD savaşçılarından korunmak amacıyla, Nisan 2014’te Rojava ile arasına kazdığı 10,5 km lik sınır bir işe yaramadı…
Peşmergeler aylar sonra çekildiler…
IŞİD Sincar Dağı’nı kuşattığı zaman, PYD’ye bağlı YPG’den 10 binsavaşçı, Kürt Yezidilerini kurtarmak için Rojava’da bir koridor oluşturdu.Yezidilerin tahliyesi sırasında PYD ve YPG’nin medya görüntüleri, PKK’ya yaygın beğeni kazandırdı…
Pan-Kürt misyonunun gelişmesine katkı sağladı…
Benzer şekilde, Batı öncülüğündeki hava saldırıları yoluyla, Rojava’yı destekleyen bir politika benimsendi…
Sincar saldırısı sırasında, ABD’nin hava saldırıları ve Kobani kuşatması sırasında PYD’ye silah ve cephane vermesi ile ancak Kürt askeri dayanabildi…
Batı PYD’nin mücadele gruplarına sıcak, RTE ise serin ve mesafeli durmaktadır…
Kürt kantonlarının kurulmasından sonra, 30 yıl süren ve 40 bin kişinin hayatına mal olan isyanı durdurmak, Öcalan’ın tek yanlı ateşkes ilanı ile mümkün olabildi…
Ankara’nın desteği ile Kürt konfederasyonu kurulmasına şimdi Erdoğanitiraz ediyor…
18 Ekim 2014’te Erdoğan IŞİD gibi PKK’nın da terör örgütü olduğu fikrini ileri sürdü…
Kobani düşmek üzereyken, ABD yardıma geldi ve bunun üzerine, Ankara 200 peşmergenin geçişine izin verdi, fakat PYD’nin ikmal içinkara koridoru açılması talebini reddetti…
Kürtlerin artık bir ivme, meşruiyet ve uluslararası desteğe ihtiyacı var…
Adeta bir ön savaş gibi olan seçimler (sandık) bu desteği sağlamıştır…
OYLAR!
Kürtlerin ve Kürt olmayan solcuların desteği ile yüzde 10 barajını aşan HDP, mecliste 80 sandalye kazanmıştır…
AKP’nin Meclis'teki çoğunluğu sona erdi, başkanlık sistemine geçmek için yapacağı anayasa değişikliği de engellendi…
HDP’nin başarısı yeni bir dönemi başlatıyor…
HDP’nin selefi BDP, 2013 yılındaki Gezi protestolarında kenarda oturmuştu.
Türkiye solu, bu durumu Öcalan tarafından Erdoğan’a verilmiş siyasikredi olarak değerlendirdi…
Daha sonra Türk solu da Kürt hareketi ile birlikte hareket etti…
Yaklaşık 1,5 milyon muhafazakar Kürt de AKP’den kopup BDP’yi destekledi…
SONRA NE OLUR?
Doğum oranları da göz önünde tutulursa; Kürtler, parlamentoda siyasi bir güç olarak bulunmaya devam edeceklerdir…
PKK, Ankara arasındaki ateşkes ile Kürtler demokratik yollarla özerklik hayallerini elde edebilirler…”
Altın değerinde derslerle dolu bu makaleden; küresel güçlerin Ortadoğu'ya ilişkin planlarını ve ihanetin hayata geçirilmesinde, genellikle hangi tip insanları kullandığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Emperyalist projelerde bilerek yer alanların vatan haini, bilmeden destek olanların ise aymaz olduklarında en ufak bir kuşkumuz kalmadı…
En acısı ise, gerçek sol ile en ufak bir bağı olmayanların, solcu kisvesi altında geniş yığınlara sunulmuş olmaları. Her seferinde halkı aldatmanın bir yolunu bulabiliyorlar.
Emekçi kesimi temsil etsin diye seçilenler, rantiyeci ve düzenin adamları çıkınca, Y-CHP'nin AKP ile ortaklık kurmak için can atmasına şaşırmamak gerekir…
Kazık yiyerek öğrenmek kaderimiz olmuş!..
Cemil Can
DİP NOTLAR:
(2) Türkiye İşçi Partisi'nin lideri Mehmet Ali Aybar'ın, belkemiksizler/omurgasızlar olarak tanımladığı sahte solcuları, 1967-68 yılları TİP Onur Kurulu Üyesi, Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Ali Nadir Savaşer, çok yerinde ve haklı olarak:”Tarihin ilk antiemperyalist kurtuluş savaşını kazanarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile çağdaşlığa kavuşan Anadolu medeniyetleri sentezinin ulusal değerlerini, milli kimliğini ve kazanımlarını özümseyemeyen, tuzukurı yarı-cahil güruh grubu, hep kendilerini evrenselliğe erişmiş sanarak, herşeyin doğrusunu bildiklerini düşünürler. Ulusal olmadan evrensel olunamayacağını gerçeğini bilmezler. Genellikle varsıl sınıftan gelen bu kişiler, halktan kopuk yaşarlar. Hayattan edindikleri tecrübeleri kavramaktan yoksundurlar. Kişisel çıkarları ve kaygıları her şeyin üzerindedir. Bağımsız değil, taklitçidirler. Kendi halkının ulusal yaşam kültüründen yoksun bu insanlar, sosyalist olduklarını söyleyerek kendi sınıfşlarına da şekilsel olarak ters düşüp yaşadıkları ülkeye ve topluma yabancılaşırlar. Kişiliklerini bulmaya çalışırlar. Dolayısıyla 'ulusal kimlik'. 'vatan' gibi kavramların yabancısıdırlar. Bu sahte solcular kendilerine değil, yönetici bir güce bağlı oldukları için şartlara göre fırl fırıl dönerler. Genellikle korkaktırlar” şeklinde tanımlamaktadır...

10 Temmuz 2015 Cuma

KADİR GECESİ, “Leyle-i Kadr”, Mustafa Mete İSLÂMOĞLU

 KADİR GECESİNİN FAZİLETİ ve ÖNEMİ
“Leyle-i Kadr”
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
KADİR GECESİ İSLAM ÂLEMİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR
KADİR. GECESİ NUR GECESİDİR. KADİR GECESİ İLAHİ SESLENİŞ GECESİDİR. KADİR GECESİ İMAN GECESİDİR. KADİR GECESİ KUR-AN GECESİDİR..    
Çünkü bu gecenin birçok önemli hadisesi vardır. İşte bu yüzden Kadir Gecesi nedir ve Kadir gecesi neden mühimdir. Sizlere açıklamaya çalışacağım. Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber genellikle Ramazan’ın yirmi yedinci gününün gecesinde olduğu kabul edilir.  Peygamber Efendimiz bunun kesinlikle hangi gece olduğunu belirtmemiş, ancak; “Siz Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız” demiştir.
Aslen Hadislerde Ramazan’ ın 20. gününden sonraki tek günlerde aranması söylenmesine rağmen, daha sonra karmaşa çıkmaması için Ramazanın 27.gün – 28. gecesi Kadir Gecesi sayılmıştır. Hicrî takvime göre de Kadir Gecesi Ramazan Ayı’nın son 10 gününde bulunur. Kur’ân-ı Kerîm’de medhedilen en kıymetli gecedir. Kadir gecesinin fazîleti, üstünlüğü (bin aydan daha fazîletli, kıymetli, hayırlı olduğu), bizzât Allahü teâlâ tarafından, Kadir sûresinde açıkça bildirilmiştir.Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini şöyle beyan buyurmaktadır:
“Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar.”
Resulullah efendimize kendisinden önceki insanların ömürlerinin ne kadar olduğu bildirilince, kendi ümmetinin ömürlerini kısa buldu, uzun ömürlü olan diğerlerinin işledikleri salih amelleri işleyemezler diye düşününce, Allahü teâlâ Ona bin aydan hayırlı olan Kadir gecesini ihsan etti.
Kadir Gecesinin Fazileti Ve Yapılması  Gerekenler.
 Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
- Kadir Gecesi olunca Cebrail, bir gurup melek arasında yere iner. Yere inen melekler gerek ayakta ve gerekse oturarak Allah’i zikreden her kulu selâmlarlar, onun için istigfar ederler.»
Ebû Hureyre buyurur ki; «Kadir Gecesi, yeryüzüne çakıl sayısından çok melek iner. Onların inmeleri için gök kapılarının hepsi açılır. Her yana nûr saçılırr. Büyük bir tecelli meydana gelir ve bu gece Meleküt âlemi açılır. Fakat bu husûsda insanlar birbirinden farklıdır.
Kimine hem gök yüzünün ve yeryüzünün Melekütu birarada açılır. Gök yüzünün perdeleri aradan kalkınca bu kimseler ayakta dikilen, oturan, secdeye kapanmis, zikreden, şükreden, tesbih eden ve tehiil eden bütün melekleri asli kimlikleri ile görürler.
Kiminin önüne cennet açilir ve orada evleri, köskleri, hurileri, nehirleri, agaçlari, meyveleri görür. Gögün tavanı olsa Arş’ı müşahede eder.
Peygamberlerin, velilerin, sehidlerin. siddiklarin konaklarini görür. Bu Meleküte dalar, rahmet deryasinda gezintiye çikar. Cehennemi, onun tabakalarini ve içindeki kâfirlerin barinaklarini ve diger fevkalâdeliklerini görür.
Kimin de önünden Allah ile arasindaki perde kalkar da O’ndan gayri hiç bir seyi görmez olur.»
Peygamber’imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Kim Ramazanin yirmî yedinci gecesini sabaha kadar ibadet ile geçirirse, bu benim nezdimde bütün Ramazan geceleri yapilan gece ibadetinin hepsinden daha sevimlidir.”
Hz. Fâtimâ «Babacigima geceyi ibâdet ile geçirecek gücü olmayan kadin ve erkekler ne yapsin» diye sordu.
Peygamber ‘imiz ona su cevabi buyurdu;
“Onlarin yastiklarini dikip üzerine yaslanarak bu gecenin herhangi bir saatinde oturup Allah’a dua etmeleri, benim için bütün ümmetimin bütün Ramazan Gecelerinin hepsinde yaptiklari ibâdetten daha sevimlidir.»
Peygamber’imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Kim iki rek’at namaz kılıp istiğfar ederek Kadir Gecesini ibâdet ile geçirirse Allah tarafindan bütün günâhlari bağışlanır. Allah’in rahmetine gömülür. Cebrail (A.S), kendisini kanadi ile okşar. Cebrail’in (A.S.) kanadi ile okşadığı kimse cennete girer.»
Kalblerin Keşfi İmam Gazali
Kur’ân-ı Kerîm’de medhedilen en kıymetli gecedir. Kadir gecesinin fazîleti, üstünlüğü (bin aydan daha fazîletli, kıymetli, hayırlı olduğu), bizzât Allahü teâlâ tarafından, Kadir sûresinde açıkça bildirilmiştir.Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini şöyle beyan buyurmaktadır:
“Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar.”
(Kadir Suresi )
Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz buyuruyor:
“Kim Kadir Gecesi’nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.”
“Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıştır.”
Müminlerin annesi Hz.Aişe (r.a.) şöyle diyor :
-Dedim ki: Ya Resullullah, Kadir Gecesi’ni bilirsem onda ne şekilde dua edeyim? Şöyle buyurdu:
– Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa’fü anni. (Allah’ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.)
Peygamberimiz (sav) buyuruyor:
 “Kadir gecesinde bir defa, Kadir sûresini okumak, (başka zamanda) Kur’ân-ı kerîmi hatmetmekten daha sevâptır. Bu gece koyun sağma müddeti kadar namaz kılmak, ibâdet etmek, bir ay her geceyi ibâdetle geçirmekten daha kıymetlidir.”
Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir. Süfyan-ı Sevrî demiştir ki, o gece dua etmek, namaz kılmaktan daha sevaptır. Kur’ân okuyup da dua ederse güzel olur.
İbnü Hacer Heytemî Tuhfetü’l-Muhtâc’da der ki:
“Kadir gecesini görene, saklaması sünnettir. Onun kemâliyle faziletine ancak Allah Teâlâ’nın bildirdiği kimseler nail olur.”
Kadir Gecesi Geçmişmidir Yoksa Tekrar Etmekte midir?
Kadir gecesi, meşhur olduğu üzere, Kur’ân’ın nazil olduğu veya sabahında Bedir zaferinin vuku bulduğu gece olduğuna göre o bir defa olmuş geçmiştir. Her sene Ramazan’da olacak olan onun şeref ve hatırasıdır, demek olur. Nitekim bazıları onun bir defa olup kalktığını kabul etmişlerdir. Fakat Kadir gecesi onlardan dolayı değil, onlar Kadir gecesine rastlamış olduğuna göre de Kadir gecesi bütün sene içinde gizli olup, en çok Ramazan’da ve en çok son onunda ve en çok yirmi yedinci veya sonuncu gece olması ihtimali en galip bulunan mübarek bir takdir gecesi olarak tekrar eder ki, bilinen, çoğunluğun görüşü de budur.
Kadir Gecesi Her Sene Ramazanın Aynı Gününe mi Geliyor?
Hayır. Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, yani Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu sene Ramazanın birine koyarsa öteki sene Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Diğer geceler gibi falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur’an-ı kerim inmiş ise, bu sene de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu mübarek gece Ramazanın üçüne geldi. Ay mefhumundan sıyrılmak gerekir. Diğer geceler ayla ilgili, Kadir gecesi ayla ilgili değil, gece ile ilgilidir. Allahü teâlâ dileseydi her aya bir tane koyardı ve her ayda Kadir gecesi olabilirdi. Kur’an-ı kerimin indiği bu geceyi de her ay kutlardık.
İlk defa Kur’an-ı kerimin nazil olduğu gecenin hususiyetini, faziletini ve bereketini Allahü teâlâ her sene başka bir geceye veriyor. Yani her sene değişik bir gecenin o kıymet ve fazileti taşımasını irade buyuruyor. Kur’an-ı kerimin nazil olduğu o mübarek gecenin her sene-i devriyesinde aynı gecenin o fazileti taşıması icap etmiyor. Başka bir gece o fazileti taşıyabiliyor. (4)
Kadir Gecesi Olduğu Nasıl Anlaşılır?
Denizlerin suyu bir an tatlılaşır.
Kadir gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak, ne de soğuk olur. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur.
Ertesi sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar.Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.
Kadir Gecesinde köpek sesi duyulmaz diyen âlimler de olmuştur.
Kadir Gecesi Kaçıncı Gecedir?
Kadir gecesinin, Ramazanı şerifin 20.sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit hadis şerifler varid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyüklerimiz de vardır.
İmamı Şa’rani Hazretleri, Kadir gecesinin kaçıncı gece olduğunu, Ramazanı şerifin giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir. İmamı Şarani Hazretleri 30 sene Kadir gecesiyle bu tarife göre müşeref olmuşlardır. Bir çok Allah dostuda bu usulle Kadir gecesini bulmuşlardır.
 Pazar günü girerse 29.gece,
 Pazartesi girerse 21.gece,
 Salı girerse 27.gece,
 Çarşamba girerse 19.gece,
Perşembe girerse 25.gece,
 Cuma girerse 17.gece,
 Cumartesi girerse 23.gece.
Kadir Gecesinin 27.Gecedir Diyenlerin Delilleri
Ulemanın ekserisi “Leyle-i kadir ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir.” demişlerdir. Bu görüşün sahibi bulunan ilim adamları delil olarak şu hadis-i şerifi göstermektedirler: “Leyle-i Kadir, yirmi yedinci gecedir.”
Bu nakli delile ilaveten akli bir delil ile mevzûu daha belirgin hale getirmek istiyorum. Süre-i celilede (Kadir Suresi) “Leylet’ül Kadri” lafzı üç yerde geçmektedir. Bu lafzın harfleri dokuz tanedir. Bu sayıyı üçle çarptığımız zaman çıkan yekün de yirmi yediyi göstermektedir. (3)
Her geceyi kadir, her gördüğünü Hızır bilmek
Din adamlarının bazısı, leyle-i kadrin senenin günleri içinde gizlenmiş olduğunu söylemişlerdir. İhmalkarlık yapmasınlar ve diğer geceleri de ihya etsinler diye bu gecenin gizlendiğini ifade etmişlerdir.
Hızır aleyhisselam da gizlenmiştir. İlim adamlarına ve zahid kimselere gösterilen alaka, fukara ve gurebaya da gösterilmelidir. bu ihtimalden dolayı:
“Her geceyi kadir bil, her gördüğünü Hızır bil” denilmiştir. (3)
Cenab-ı Hak bu geceyi hakkıyla ihya eden kullar arasına bizleri de ilhak eylesin ve bizi zatına kul ve Habine ümmet olma şerefinede daim eylesin. inşaALLAH
Kadir Gecesini nasıl ihya edeceğiz?
Yatsı namazında zammı sure olarak Kadir suresini okumalı.
Bir iki sayfa Kur’an-ı kerim okumalı.
Az da olsa sadaka vermeli.
Bu gece 4 rekat Kadir Gecesi Namazı kılınır.
 1.rekatta : 1 Fatiha 3 İnna enzelnâhü
2.rekatta : 1 Fatiha
 3 İhlası Şerif
3.rekatta : 1 Fatiha
 3 İnna enzelnâhü
4.rekatta : 1 Fatiha
 3 İhlası Şerif
Namazdan sonra 1 defa:
Allahü ekber Allahü ekber La ilahe illalahü vallahü ekber Alahü ekber ve lillahil hamd
100 defa Elem neşrah leke…
100 defa İnna enzelnâhü
100 defa da Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in Hazret-i Âişe (r.a.) Vâlidemiz’e öğrettiği şu duâ okunup, sonra duâ yapılır:
Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa’fü anni, okunup dua yapılır.
“Allahım! gerçekten Sen çok affedicisin, affı seversin, öyleyse beni affet.”
Mümkünse, kadir  gecesi olması sebebiyle bir de TESBİH NAMAZI kılınır.
ve bir müjde ile noktalıyalım:
“Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihyâ eden, Kadir gecesini ihyâ etmiş gibi sevâb kazanır”
hadîs-i şerîfini düşünülerek, sık sık vâki olan 27. gece ihyâ edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevâba kavuşulur.  .  Bu mübarek geceyi samimi kalb ve huşu ile ihya edelim inşaALLAH. “HATALARIMDAN RABBİMİN AFFINA SIĞINIRIM”
“CÜMLE İSLAMIN LEYLE-İ KADR-İ MÜBAREK OLSUN”
KAYNAKLAR: 1) Elmalı Tefsiri  2) Mübarek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen Dua ve İbadetler, Fazilet Neş.1983.  Mehmed Emre, Erhan Yayınları, 1998  4) Mehmet Ali Demirbaş, Kadir Gecesi.  
Selam ve dualarımla, 10-Temmuz-2015, Alanya.

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Ertuğrul MAT: "PİŞMANLIK DİLDİRSEYDİLER ASILMAYACAKLARDI"


Eski Adalet Partisi Milletvekili Ertuğrul MAT: 

"PİŞMANLIK DİLDİRSEYDİLER ASILMAYACAKLARDI"


Evin GÖKTAŞ

Eski Adalet Partisi Milletvekili Ertuğrul MAT: PİŞMANLIK DİLDİRSEYDİLER ASILMAYACAKLARDI
14. Dönem Adalet Partisi Milletvekili ve Gazeteci Avukat Ertuğrul Mat, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın sözlerine atıfta bulunarak Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının pişmanlık bildirmesi hâlinde cezalarının müebbet hapse çevrileceğini ancak “kahraman yaratma sevdası” ile avukatlarının böyle bir şeye yanaşmadığını ileri sürdü. 
Mat, 1960 İhtilali sonrasında idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarına karşılık AP milletvekillerinin Deniz Gezmişlerin idam kararları Meclis'te görüşülürken "Üçe üç." diye bağırmadığını, Meclis zabıtlarında da tespit edilemeyen böyle bir iddianın gerçeği yansıtmadığını belirtti.
EVİN GÖKTAŞ - 14. Dönem AP Bursa Milletvekili ve Gazeteci Avukat Ertuğrul Mat, "Demokrasi Yolunda Karınca Misali" isimli 2 ciltlik eserinde, 12 Mart Dönemi’nde yapılan idamlarla ilgili olarak gündemi değiştirecek iddialarda bulundu.
Ertuğrul Mat, Berikan Yayınevinden çıkan eserinin "İstanbul ve Ankara Günleri" başlığını taşıyan 1. cildinde 12 Mart Dönemi’nde yapılan idamları da değerlendirdi. Mat, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın sözlerine atıfta bulunarak “Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın pişmanlık bildirmeleri hâlinde cezaları müebbet hapse çevrilecekti.” dedi.
Ertuğrul Mat, ancak “kahraman yaratma sevdası” ile her üç gencin avukatlarının böyle bir şeye yanaşmadığını ileri sürdü. 
1960 İhtilali sırasında idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarına karşılık AP milletvekillerinin idam kararları Mecliste görüşülürken "Üçe üç!" diye bağırmadığını, o dönemin Meclis zabıtlarında tespit edilemeyen böyle bir iddianın gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Ertuğrul Mat, 2 cilt hâlinde topladığı anılarının siyasi yaşamıyla ilgili bölümleri, siyaset dersi niteliği taşıyor. Yakın tarihimizde iç ve dış politikada yaşanan önemli olayları herkesin anlayacağı temiz bir Türkçeyle kaleme alan Mat; Türkiye'de siyaset yapanların, siyasete soyunanların ve ilgi duyanların, devleti idare eden bürokratların, geleceğimiz olan gençlerin yararlanacakları bilgilerin yer aldığı bir eser ortaya çıkarmış.
Türkiye'nin son 50 yıllık siyasi tarihine ışık tutan Ertuğrul Mat'ın 12 Mart Askeri Muhtırası’ndan sonra 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edilen yasa dışı THKO’nun lideri Deniz Gezmiş ve arkadaşları Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan'la ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili askerî mahkemenin verdiği idam kararı lehine Mecliste oy kullanan üyeler hakkında hep ağır eleştiriler yapıldığını hatırlatan Mat, şöyle devam etti: 
"Bu eleştirilerden en ağırı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararlarının TBMM’de onaylanmasını, Menderes ve arkadaşlarının asılmasının rövanşının alındığı ve coşkuyla 'Üçe üç!' temposuyla bağırıldığının söylenmesidir. Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesini, niye intikam almak gibi görelim ki? Adnan Menderes ve arkadaşlarını, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asmamış, Yassıada'daki o adaletin yüz karası mahkemeyi bunlar kurmamıştı. 'Sizi içeriye tıkan kuvvet böyle istiyor.' diyen Salim Başol'la, Ömer Altay Egesel'i o mahkemeye Deniz Gezmiş ve arkadaşları tayin etmemişti. Ayrıca Deniz ve arkadaşları Menderes'in kolunda sigara da söndürmemişti. İdam sehpasına çıkmasından birkaç dakika önce, 'Prostat muayenesi yapıyoruz.' diyerek Menderes'in makatına parmak sokanlar da Deniz Gezmiş ve arkadaşları değildi. Evet, hiçbirimizde intikam ve deşmek duygusu yoktu. Nasıl olsun ki? Kısasta muadelet, müsavat ve adalet vardır. Cana can, kana kan, kadına kadın, erkeğe erkek, çocuğa çocuk kardeşe kardeş, kola tol, bacağa bacak olur. Eğer kısasın manasını kavramışsak, Deniz Gezmiş nasıl Adnan Menderes'in, Hüseyin İnan nasıl Fatin Rüştü Zorlu'nun, Yusuf Aslan da nasıl Hasan Polatkan'ın muadili olur ki? Biz, bu müsavatsızlığı görmeyip, hasıl olur da 'Adalet tahakkuk etti. İntikamımız alındı.' diye sevinebilir ve 'Üçe üç!' çığlıkları atabilirdik?"
“HEYET, İDAM CEZASINI MÜEBBET HAPSE ÇEVİRECEKTİ”
Yazar Ertuğrul Mat, eserinde “Deniz Gezmiş ve arkadaşları eğer af dileselerdi idam cezaları müebbet hapse çevrilecekti.” iddiasında bulunurken şu görüşlere yer verdi:
“Bazı yazarlar tarafından, duruşmalar sırasında Askerî Mahkeme Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi ile Askerî Savcı Baki Tuğ’un, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına, ‘Özür dilesinler, affedelim.’ diye haber gönderdikleri ileri sürülüyor. Tabii ki ne Ali Paşa’nın ne de Baki Tuğ’un af yetkisi vardı. Eğer böyle bir haber gönderilmişse bunu mahkeme heyetinin ölüm cezasını müebbet hapse çevirmek için bir ‘takdiritahfif sebebi’ arayışı olarak değerlendirmek lazım.  Ali Elverdi Paşa’nın oğlu, benim de sevgili kardeşim Avukat İskender Elverdi’den aldığım şu mesaj, görüşlerimi teyit etmektedir: 
‘Babamla ilgili olarak yazıda geçen pişmanlık bildirmeleri hâlinde affedilecekleri yönündeki kısmı yüzde yüz doğrudur. Affedelim sözündeki kasıt elbette “takdiritahfif” nedeni olarak kabul edilip cezalarının en fazla müebbet hapse dönüştürülmesiydi. Bunu babamdan da heyetin takdir hâkimleri Ahmet Tetik ve Mehmet Turan’dan da sayısız defa duydum ve dinledim. Heyet idam kararı vermemek için çırpınırken onlar âdeta kendi kendilerine zorla kıydılar. Avukatları da görevi yapmadı. Birilerinin kahraman yaratma sevdasının kurbanı oldular.’ 
Bu kararların onaylanması için hiç bekletmeden Meclise sevk eden hükûmet de Adalet Partisi hükûmeti değil; Nihat Erim hükûmetiydi. Meclisin kararı da nihai karar değildi. Bu kararın Senatodan da geçmesi ve cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekmekteydi.”
“PİŞMAN OLDUKLARINI YAZILI OLARAK BİLDİRSİNLER”
Senatoda Adalet Partisine ait çoğunluğu frenleyecek bir sistemin olduğunu hatırlatan Mat, “Bu engelleme, halk tarafından seçilmemiş, silah zoruyla Senatoya yerleştirilmiş. ‘Temelliler’ olarak anılan Millî Birlikçilerle ihtilalci geçmişi olan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından tayin edilen 15 kontenjan senatörü tarafından yapılmaktaydı.” hatırlatmasında bulundu.
Mat, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararlarının onaylanma sürecini şöyle anlattı:
“Parlamentonun bu üç gencin idam kararlarının onaylanmasının sebebi neydi? Deniz Gezmiş’in muhakemesi esnasında, ‘silahlı devrimden vazgeçmeyeceğini’ söylemesi, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın infazı onaylamadan evvel birkaç gün bekleyip ‘Pişman olduklarını hapishaneden yazılı bir açımlama ile bildirsinler.’ demesine rağmen çağrısının cevapsız kalması, Meclis ve Senato üyelerinin oylarını etkilemiştir. Atatürk de kendisine suikast tertip eden Laz Ziya’ya (Ziya Hurşit) ‘Seni affedersem vazgeçecek misin?’ diye sormuş;  ‘Vazgeçmeyeceğim.’ cevabını alınca asılmasına onay vermişti. “
“AVUKATLAR MİTOLOJİK KAHRAMAN YARATMAK İSTEMİŞTİR”
“Deniz Gezmiş olayını bir kez daha hatırlayıp düşünürken bu olay hakkında yazılan kitapları bir kere daha okurken şu kanaate vardım:
‘Avukatlar askerî mahkemeye cezayı hafifletici sebepler sunmayarak onu bile bile ölüme göndermiş, onun ölüsünden mitolojik bir kahraman yaratmak istemiştir. Oysaki bir avukatın ilk görevi yaşatmaktır. Kemal Tahir de ‘Kurt Kanunu’ adlı eserinin önemli karakterlerinden birisine ‘Önemli olan asılmamaktır. İpten kurtulursan gerisi gelir.’ demektedir. Şimdi, bu olayları hatırladıktan sonra, ‘Eğer, 1968 Hareketi’nin en büyük lideri Kızıl Danny, Avrupa Parlamentosuna seçilmişse, bir kadın gerilla olan Bulgar asıllı Dilma Rousseff şimdi Latin Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya’da devlet başkanı olmuşsa, Sıhhiye’de ellerindeki bombayı fırlatıp yüzlerce kişinin ölümünü göze alan Uluç Gürkan, Türkiye’de TBMM Başkan Vekilliğine yükselmişse, Hasan Cemal bilge kişi sayılmışsa, Ertuğrul Kürkçü Meclis kürsüsüne çıkıp yemin etmişse, bunları düşünüp işte tam burada ‘Keşke!’ diyoruz. Biz bu keşke ile kendimizle yüzleşirken bizi küfürle ananların da kendileriyle yüzleşmeleri gerekmez mi? İşte size tam bir Keşke yazısı.”

4 Temmuz 2015 Cumartesi

TÜRKLERİN ve TÜRKİYE’NİN GÖZYAŞLARI; Mustafa Mete İSLÂMOĞLU

TÜRKLERİN ve TÜRKİYE’NİN GÖZYAŞLARI
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
8 Haziran ruleti dönmeye başladığından beri dünyanın en azılı  Türk ve Türkiye düşmanları mevzilendiler! Nişanlar alındı, gez, göz, arpacık ayarları tamam. Hedef tam 12 ve sinsi bekleyiş gece gündüz devam ediyor. Doğru yolda doğru niyetle yürümeyi düşünenlerin ince ayarları verildi.
Ve... puşt gillerin talimatı bekleniyoooo... 8728. km olan uzaktan gelecek net talimatların diğer mesafesi ise sıfır” yani, ALOOOO) bütün dengeler değişecek!
Kürt Ayaklanması beklenmedik bir başlangıca hazır onlara komut imralıdaki bir villa sakininden gelecek. Yani TÜRKİYE’NİN GÖZYAŞLARI didelerinin dolmasını beklemekte.
Büyük Türkiyenin hayal edilen Yolunu Suikastler ve İhanetler kesecek. Rulet büyük oyuncuların Elinde dönmeye devam ediyor gibi gözüksede ipin ucu puitun elinde...Ortadoğu'da tarihi değiştirmek için yola çıkanlar, ülkeleri bölmeye, liderleri değiştirmeye ve en önemlisi iç savaşlara hız vermeye başladı... 22 devletin sınırları ve medeniyetleri ile değişime uğrayacağını söyleyen puşt gillerin dışişleri bakanı, Türkiye'yi bekleyen tehlikeyi haber verdi.
Ve sonunda, beklenen gün yaklaşt!!!
SORUYORUM?
SİZ BUNDAN NE ANLADINIZ?
İstanbul'da ele geçirilen roketler, Kuzey Irak'tan sınırlarımıza sokulan on bin adet G-Luck marka tabanca, sokak aralarında yapılan küçük çaplı gösteriler... Kimlik tartışmaları, mafya çatışmaları ve yabancı askeri heyetlerin Ankara ziyaretleri tek bir gerçeği işaret ediyor:
Türkiye'de iç savaş bağıra bağıra "geliyorum" derken, sınırlarımızın güvenliği tehlikeye düşmüş durumda. "Bu ülkede herkes Türkiyeli!." diyen dönemin başbakanına, "Ne Türkiyesi, bizim Kürdistanımız'a ne oldu!" naraları atanlarla kolkola girdiklerini unutamadım. KÜRDİSTANIMIZ ne olacak diyenlerle kan bağınız var. Akrabasınız.kadm dostunuz onlar bunu nasıl inkar edeceksiniz?
Herkes gerçeği yazmalı; gerçek, akıllara kazınmalıdır. KALEM-İ YARADAN Hz. ALLAH’dır. Kalem yaz diyor, ben yazmam diyemem... sivri dilli falanda değilim. Belki dünyanın en yumuşak dilli insanı benim hiç kimseye sövmem, hakaret etmem adeta bir balkon çocuğuyum. Gel gelelim ki; görmek istemediğimiz vahşi manzara ise adım adım Kürdistan'a giden gerçekleri gözlerimize soka soka bize göstermektedir. Müslüman çocuklar katledilirken Müslümanım diyenlerin sesizliği  “dilsiz şeytanlık değil de nedir?
Tüm inananların eşit sorumluluğu olan berberkşk ve huzurlu yaşamdan sizler bihabermisiniz?, Allah'ın (cc) ayetinde belirttiği gibi, "... Kim cehd ederse (çaba gösterirse), kendi nefsi için cehd etmiş olur..." (Ankebut Suresi, 6). Bir başka ayette ise Allah iman edenlerin bu sorumluluğunu şu şekilde belirtmiştir: "... Yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?.." (Hud Suresi, 116) Yeryüzünde bozgunculuğu önlemek, tüm vicdan sahibi insanların ortak sorumluluğudur.
Siz hangi faziletin peşinde koşuyorsunuz?
SORUYORUM?
“AL TAKKE VER KÜLAH” sizin damarlarınızda kan olarakmı dolaşıyor? Doğu Türkistan topraklarında Müslümanlar, komünist Çin yönetiminin işgali altında yaşamaktadırlar. Urumçi Üniversitesi'nin duvarında yer alan ve İngiliz The Independent gazetesinin deyimiyle "katıksız ırkçı düşünce ile zehirlenmiş bir zihniyetin göstergesi" olan bir yazı, Çinlilerin Uygur Türkleri'ne bakış açısını yansıtmaktadır:
Çin, Doğu Türkistan'da Müslümanların attığı her adımı kontrol etmektedir. Yollarda kurulmuş olan askeri denetim noktalarında tüm araçlar tek tek durdurulup içleri aranırken erkekler hakarete uğrayıp tartaklanmakta, Müslüman kadınlar ise tacize uğramaktadır.
Bu şerefsizlikler Türkiye’de yıllardır hatta 35 yıldır yaşanmakta. Puşt’un soyubozuk dölleri, ta ordan idare ettikleri, ettirdikleri vatan düşmanlarına aynı uygulamaları yaptırmıyorlar mı? Bunlara sesiniz çıkamadıda koltuk paylaşma kaygasına nasıl düşebildiniz?
İşte bunlar “TÜRKİYENİN GÖZYAŞLARI” değil de nedir?
Müslümanlar keyfi olarak tutuklanıp çalışma kamplarına gönderilmekte, asılsız suçlamalarla idam edilmekte, zaman zaman da toplu olarak katledilmektedirler. Bunun yanı sıra, namazlarını gizli kılmak zorunda kalmakta, oruç tutmalarına izin verilmemekte, dini eğitim almaları engellenmektedir.
Müslüman nüfusun sayısının artmasını engellemek için uygulanan metod ise insanlık dışıdır: kadınlara zorla kürtaj yapılmakta, birden fazla çocuğa sahip olanların çocukları ellerinden alınmaktadır.
Tüm bu zulüm ve işkencelere karşı Doğu Türkistan halkının, haklarını savunma veya kendilerini koruma imkanı yoktur. Ancak dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, ihtiyaç içindeki bu savunmasız insanlara birçok şekilde yardımda bulunabilirler. Doğu Türkistan halkının yaşadığı zulmü dünya kamuoyunun ve uluslararası kuruluşların dikkatine sunacak her türlü girişim, bu konuda yapılacak en ufak bir katkı bile önemli bir hizmet olacaktır.
Yapılabilecek en büyük yardım ise hiç şüphesiz, tüm bu zulmün gerçek kaynağı olan dinsizliği fikren çürütmek, bunun yerine hakkı ve güzel ahlakı hakim kılmak için fikri bir mücadele yürütmektir. Bu şekilde yalnızca Doğu Türkistan'daki Müslümanlara değil, dünyanın dört bir yanında haksız yere öldürülen, "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yurtlarından sürülen, inançları uğrunda işkenceye uğrayan insanlara yardımcı olabilmek mümkündür.
BİR KEZ DAHA HATIRLAYALIM!
Tüm inananların eşit sorumluluğa sahip olduğu bu konuda, Allah'ın ayetinde belirttiği gibi, "... Kim cehd ederse (çaba gösterirse), kendi nefsi için cehd etmiş olur..." (Ankebut Suresi, 6). Bir başka ayette ise Allah iman edenlerin bu sorumluluğunu şu şekilde belirtmiştir: "... Yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?.." (Hud Suresi, 116) Yeryüzünde bozgunculuğu önlemek, tüm vicdan sahibi insanların ortak sorumluluğudur. Sizler bozdunculara fırsat vermek için adeta yarışıyorsunuz!
Maddenin ezeli ve ebedi olduğunu savunan, Allah'ın varlığını inkar eden, her türlü manevi ve ahlaki değeri reddeden komünist ideoloji bugüne kadar farklı ülkelerde ve farklı toplumlarda hayata geçirilmiştir. Ancak bu ideolojinin her türlü pratik uygulaması insanlar için büyük bir zulme dönüşmüştür. Bunun nedeni, komünist ideolojinin hayata ve insana olan bakış açısıdır. İşte komünist ideolojinin dünya görüşü ve komünizmin yaşandığı toplumlar ALLAH DÜŞMANLARIDIR.
Allah’ adını zikredenlerinde Allah yoluna ihanet ettiklerini bizler milletçe biliyoruz. Bazıları varki onlarda aynı kefenin adamcıkları. Bunlara Müslümanca sesiniz neden çıkmıyor?
HÜLASA...
Söz konusu birliğin beraberlik anlayışı, bir toplumun diğerine, bir kültürün ötekine, bir grubun başkasına üstün gelmesine dayalı değil, hepsinin bir diğeri ile eşit olduğu hoşgörü, sevgi ve dostluğa dayalı dayanışma ruhu ile olması mümkündür.
Türk dünyasının , sevgi, kardeşlik, şefkat, hoşgörü, dayanışma ve muhabbet temeli üstüne kurulmadıkça yaşandığı bölgeye ekonomik refahı, demokratik yaşamı, adaleti getirmesi mmkün değildir.
2015 genel seçimleri sonrası utanarak seyrettiğim yemin merasiminde HDP” lilerin istemeyerek yemin ettiklerini hiç gündeme getiren  olmadı.  Yazılı yemin (güya) okunurken hımmm dilim söylesin ammaaa biz yapacaklarımızı biliyoruz  işareti verdiler.  Sizler çok akıllı geçiniyorsunuz bunun neden farkında değildiniz? Hepsinin farkındasınız ama sesiniz çıkamadı. Çünkü 8728 km. Uzaktan öyle emir gelmişti.
Türkiyede birlik ve beraberlik anlayışı, bir toplumun diğerine, bir kültürün ötekine, bir grubun başkasına üstün gelmesine dayalı değil, hepsinin bir diğeri ile eşit olduğu hoşgörü, sevgi ve dostluğa dayalı dayanışma ruhu ile olması mümkündür.
Türk dünyasının , sevgi, kardeşlik, şefkat, hoşgörü, dayanışma ve muhabbet temeli üstüne kurulmadıkça yaşandığı bölgeye ekonomik refahı, demokratik yaşamı, adaleti getirmesini hayal edenler yanılgıdadır.. Günümüz toplum hayatına hakim olan birbirinden farklı görüşler, yorumlar ve modeller arasında mutabakat sağlanamamış olması, insanların birlikte hareket etmelerine engel olmaktadır. Bu birlikteliğin beraberlik çağrısı, etnik kökene, ekonomik koşullara ya da coğrafi duruma göre yapılmayacak; ırk, dil ve kültürel özelliklerden kaynaklanabilecek her türlü husumet bu birliğin kardeşlik çatısı altında, ortadan kaldırılacaktır. Söz konusu birliğin beraberlik anlayışı, bir toplumun diğerine, bir kültürün ötekine, bir grubun başkasına üstün gelmesine dayalı değil, hepsinin bir diğeri ile eşit olduğu hoşgörü, sevgi ve dostluğa dayalı dayanışma ruhu ile olacaktır.
EĞER;  İngilizlerin, Türk ve Türkiye düşmanı “W.PUŞT” un çocukları ABD nin ve onun uşağı İsrail'in oyunlarına gelilinirse Türkiye’de iç savaşın çıkması an meselesidir. “BENİM KÜRDİSTANIM NE OLACAK?” diyenlerle, rulet bütün hızıyla dönmeye devam ediyor. Aldanan, aldatılan, uyutulan ve kullanılan yine millet oldu... söylenenleri tümü yalan, hepsi aldtmaca, ve katıksız makam kapmaca oyunlarıdır..
04-Temmuz-2015, Alanya