25 Ağustos 2016 Perşembe

Dünyada en iyi imaja sahip ülkeler & AMERİKA BÜLTENİ (24 Ağustos 2016)

Dünyada en iyi imaja sahip ülkeler


İsveç’in başkenti Stockholm, yüksek ekonomik ve yaşam standartlarına sahip olmanın yanı sıra, küresel turizmin de gözde merkezlerinden biri.

AMERİKA BÜLTENİ (24 Ağustos 2016)
Küresel algı-imaj araştırmaları ve danışmanlığı firması Reputation Institute, 2016 dünyanın en iyi imaja sahip ülkeleri listesini yayınladı. Dünyada en fazla kişinin ziyaret etmek, bulunmak, yatırım yapmak, hakkında öğrenmek istediği veya bunları tavsiye edeceğini belirttiği ülkeler sıralamasının zirvesinde İsveç var. ‘RepTrak’ olarak adlandırılan endeksin belirlenmesinde, ülkenin ihraç mallarının kalitesi, yaşam standartları, küresel kültüre katkı, genel hoşgörü, güvenlik gibi faktörler dikkate alınıyor. Endeksin ilk sıralarında Avrupa ülkelerinin yoğunlukla yer alması dikkat çekiyor. Endeksin ilk 10 sırasındaki 10 ülkenin ortak özellikleri ise, dünyanın en mutlu ülkeleri endeksinde de üst sıralarda yer almaları, barışçıl bir toplumsal yapıya sahip olmaları ve sosyal açıdan ilerici (eğitim kalitesi, sosyal sağlık sistemi, eşcinsel evlilik vb) politikalara sahip olmaları… İlk 20’ye giremeyen ABD endekste, 56.32 puanla 28’nci sırada yer aldı.
İşte küresel imajı en düzgün ilk 19 ülke ve mükemmel notu 80 olan endeksteki notları:
  1. Portekiz — 66.53. Portekiz, 2008 ekonomik krizinden en olumsuz etkilenen ülkelerden biriydi ve hükümet sıkı bir kemer sıkma politikası uyguluyor. Ancak, dünya turistleri arasındaki çekiciliği her zamankinden daha da güçlü şekilde kalmaya devam ediyor.
  1. Almanya — 67.55. Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri, ve dünyanın en kaliteli markalarından bazılarının sahibi olarak Almanya’nın daha üst sıralarda olmaması şaşırtıcı. Eğer Frankfurt, Brexit sonrası Avrupa düzeninde Londra’dan çıkmayı düşünecek bazı bankaları kendine çekmeyi başarırsa, Almanya’nın sıralaması da çok değişir.
  1. İspanya — 67.73. Tıpkı Portekiz gibi ağır bir ekonomik krizden sonra toparlanmaya çalışıyor. Ancak turistler için vazgeçilmez duraklardan biri. Özellikle emeklilik sonrası Akdeniz sahillerine yerleşen İngiliz sayısı her yıl daha da artıyor.
  1. Belçika — 67.95. Sadece 11 milyon nüfusu olmasına rağmen Belçika, boyunu çok aşan bir küresel imaja sahip. Brüksel’in Avrupa Birliğinin merkezi olması, ülkenin milli futbol takımının Avrupa sıralamasında ikinci olması, ülkenin son derece popüler biralarının katkısını da unutmamak lazım.
  1. Fransa — 69.32. Son dönemdeki terörist saldırılar, Fransa’yı ziyaret etmek isteyen turistler de ‘acaba’ duygusu uyandırsa da Paris ve Fransız Rivierası hala dünyanın en popüler turist menzilleri arasında yer almaya devam ediyor. Fransa da tıpkı Almanya gibi, Brexit’ten sonra Londra bankalarını ülkesine çekme mücadelesi veriyor.
  1. Japonya — 70.97. Japonya’nın 1980’lerden beri yaratıcılık ve teknoloji ile ödeşleşen imajı devam ediyor. Uzakdoğu’yu ziyaret etmek ve orada iş yapmak isteyen herkesin aklına Hong Kong ile beraber gelen ilk yer olmayı sürdürüyor.
  1. İngiltere — 71.08. Brexit’in İngiltere’nin küresel imajına önümüzdeki yıllarda yapacağı olumsuz etkiyi tahmin etmek güç değil. Ancak Londra, yakın gelecekte finans merkezi olma şöhretini yitirse bile, tarihi şöhretinden dolayı küresel turistlerin ilgi odağı olmayı sürdürecektir. Ülkenin yolsuzluk oranının çok düşük olması nedeniyle, Londra’nın hukuk büroları da küresel müşterilerine hizmet vermeyi sürdürüyor.
  1. Italya — 71.68. İtalya’nın bankacılık sektörü kendi krizini yaşıyor ve bazılarınca Eurozone’u tehdit edebilir düzeye de ulaşabilir ama yüksek kaliteli ihraç malları ve müthiş turizm potansiyeli ile Saygınlık Enstitüsünün listesinde şimdilik yer almaya devam ediyor.
  1. Avusturya — 72.44. Bir zamanlar Avrupa’nın kültür başkentiydi. Hala birçok önde gelen kültürel faaliyetin odağı. Dünyada en yüksek yaşam standartlarına sahip ülkelerden biri ve tıpkı komşusu Almanya gibi dünyada oldukça rağbet gören kaliteli ihraç mallarına sahip.
  1. Hollanda — 73.90. Hollanda, üst düzey tolerans ve turist dostu sosyal yapısı ile ünlü. Dünyanın en işlek limanlarından biri olan Rotterdam ise adeta Avrupa ile dünyanın geri kalanı arasındaki ticaret kavşağı gibi
  1. Irlanda — 74.1. Yabancı yatırımcı çekmesi nedeniyle İrlanda ekonomisi geçen yıl yüzde 26 genişledi. Özellikle teknoloji ve finans şirketlerinin görülmemiş ilgisine sahip. Ülkelerinin Avrupa Birliğinden ayrılmasından endişeli İngilizler ve şirketleri de taşınınca bu trendin daha da yükseleceği öngörülüyor.
  1. Danimarka — 74.25. Avrupa ana karası ile İskandinav dünya arasındaki bağ olması nedeniyle Danimarka önemli bir turist kavşağı. Yurttaşları, oldukça yüksek yaşam standartlarına sahip. Yenilenebilir enerji alanında dünyada öncülük yapan ülkelerden biri ve 2050 yılına kadar fosil yakıtlarla elde edilmiş enerjinin kesinlikle kullanılmadığı bir ülke olma yolunda.
  1. Yeni Zelanda — 74.68. Turizm propaganda broşürleri, “Dünyanın en genç ülkesi” sloganını kullanıyor. Dünyanın geri kalanından ve sorunlarından uzak bu barışçıl Pasifik ülkesi, hem turistlere hem de yatırımcılara dostluğuyla biliniyor. Auckland, bu yıllarda adeta yeniden inşa ediliyor ve kürenin ‘sırt çantalı turist’leri, suç oranın azlığı nedeniyle oldukça rağbet gösteriyor.
  1. Finlandiya — 75.16. AB üyesi olan tek Kuzey Avrupa ülkesi olmanın avantajlarını yaşıyor. Dünyanın yaşam standardı en yüksek ülkelerinden biri. İhraç malı üretimi üst düzeyde ve Helsinki dünyanın popüler turist menzillerinden biri.
  1. Norveç — 76.18. İngiltere’nin Brexit referandumu sırasında tartışılan konulardan biri ise ‘Norveç Modeli’ydi. Norveç, AB pazarına belli oranda ortak ülkeymiş gibi girebiliyor ama oy hakkı yok. Bu model Norveç’e kazandırıyor gibi. Doğal kaynaklarının zenginliği nedeniyle dev bir ihracat ülkesi. Ve elbette turistik açıdan da oldukça çekici bir ülke.
  1. Avustralya — 76.84. Bugünlerde herkes Avustralya’ya taşınmak istiyor gibi. Harika iklimi ve gelişen ekonomisi gözönüne alındığında bu talep patlaması sürpriz değil. Ülkenin en büyük ekonomik sektörlerinden biri madencilik. Turizm açısıdan oldukça popüler bir ülke. Dahası Sidney, son dönemde teknoloji firmaları ve yatırımları patlaması yaşıyor
  1. İsviçre — 77.00. Avrupa Birliği üyesi değil ama Avrupa’nın tam ortasında kendi başına yaşıyor. Bankalarıyla ünlü ve oldukça yüksek yaşam standartlarına sahip. Alp’lerde kış ve kayak turizmi ile turistlerin ilgi odağı.
  1. Kanada — 77.82. Geçtiğimiz yıl da endekste ilk sırada yer alan Kanada, özellikle yaşamak için yeni bir ülke arayan küresel göçmenler arasındaki en popüler ülke. Hoşgörülü kültürü, güçlü ekonomisi, sosyal sağlık sistemi bunun en önemli nedenleri arasında.
  1. İsveç — 78.34. İsveç, bu endeksin birincisi olmak için gerekli herşeye sahip: Yüksek kaliteli ihracat malları üretimi, hoşgörülü toplum, düşük suç oranı, ziyarete değer birbirinden güzel şehirler, kuzey şartlarında görece ılımlı iklim, güçlü ekonomik akıl. Bunlar, sadece bu yıl değil, yakın yıllarda da İsveç’i endeksin zirvesinde tutmaya yeter.
Endeksteki 70 ülke arasında küresel imajı zayıf veya kötü olan 20 ülke ise şunlar:
SıraÜlkeNotu
51Israil47.43
52Honduras47.30
53Katar46.87
54El Salvador45.57
55Mısır45.22
56Romanya44.11
57Çin44.08
58Türkiye42.73
59Ukrayna42.54
60Kolombiya42.46
61Kazakistan41.58
62Nikaragua41.08
63Angola40.95
64Cezayir40.52
65Rusya39.82
66Nijerya36.37
67Suudi Arabistan36.32
68Pakistan31.03
69Iran29.74
70Irak24.56

22 Ağustos 2016 Pazartesi

ÖNEMLİ VE GÜNCEL BİR SUNUŞ: Türkofobi İslamofobi Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAŞ Yayın Tarihi : 09.08.2016

Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAŞ
Türkofobi İslamofobi
Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAŞ
Yayın Tarihi : 09.08.2016
Aziz Başkan, değerli Başbakanım, çok kıymetli kardeşlerim. Sözlerime teşekkür ile başlamak istiyorum. Sayın Başkanımız Süleyman Şensoy Beyefendi’ye ve onun ekibine böyle güzel ve hayati bir konuda bu toplantıları, bu çalışmaları düzenledikleri için teşekkür ediyorum.
Bu toplantıların kolay hazırlanmadığını, kolay organize edilmediğini biliyoruz. Buna rağmen beşinciyi düzenliyoruz. Türkçede “maymun iştahlı” diye bir söz vardır. Gürültüyle, patırtıyla herkes bir araya gelip bir şeyler yapar. Çok güzel gidilecek zannedilir fakat altı ay, bir sene, bir buçuk sene derken sonu gelmez. Resulümüzün de (sav) ibadet konusunda; ‘Allah katında amellerin en makbulü az da olsa devam üzere yapılanıdır’’ diye güzel bir hadisi var. Arzu edilen; ibadetin İslam’da itikat, ibadet, muamelat temeline oturması. Önce itikat imanınız olacak, sonra ibadet geliyor, sonra da yapacağınız işler, vesaireler muamelat.  Biz beşinci yılımızdayız. Muntazaman, mütemadiyen nice beşinci yıllara inşallah devam edecektir. Bir diğer teşekkürüm de, sizlere hitap etmek imkanını bana verdikleri için Akil Kişiler Kurulu’na. Sizlere de hoş geldiniz diyorum. Çalışmalarınızda Cenab-ı Hakk’tan (cc) başarılar diliyorum.
Bu çalışmaların sürekli desteklenmesi lazım.  Özellikle kamu kurumları tarafından desteklenmesi lazım. Onun için ben yapabileceğim her şeye hazırım. Ankaralı olmam sebebiyle ve biraz da siyasette bulunmuş olmam sebebiyle bazı diyaloglarımız var.  Yakın hedeflerimiz olmalı. Geçmişte başarılar oldu. Beş sene içerisinde başarılı çalışmalar yapıldı. Bundan sonra nelere öncelik vermemiz gerektiğini Akil Kişiler toplantılarında konuştuk ama sizlerin de bilmesini isterim.
Birincisi;
Sayın Başbakanımızın da açılış konuşmasında belirttiği gibi, “Nahcivan Anlaşması’na henüz katılmamış olan Özbekistan ve Türkmenistan gibi devletlerin katılmasına öncelik vermek”. Bunun için öncelikle biz gayret göstermeliyiz.  KKTC’nin dünyada tanınması için gerekli gayreti göstermek de öncelikli hedeflerimiz arasında yer almalı.  Bunu ajandaya almamız lazım. Bunun geçmişi var ve geçmişini en iyi Sayın Başbakanım biliyor. Ben yaşadığım şeylerden bahseden bir adamım. Yaklaşık 10 televizyon programı yaptık yakın tarihte ne oldu, ne bitti üzerine; “Bir şartım var, yaşadığım yakın tarihî detaylarıyla anlatırım, sual gelirse onu söylerim ve dolayısıyla sorumluluğu üzerime alırım” dedim.
Hedeflerimizden ikincisi,
dün bahsettiğimiz “alfabe birliği”. Türkçe çok önemli bir dil. Bütün Türk Cumhuriyetleri’nde dil birliğini sağlayıp, ortak bir dil geliştirmemiz gerekiyor. “Alfabe birliği”, “dil birliği”, “dinde birlik” diyorlar ya, dinde birliği sağlayabilmemizin ilk yolu alfabe birliğidir. Bunun için neler yapılabilir? Yeni bir kampanya başlatabiliriz. Burada tekrarlamakta fayda görüyorum. Nahcivan Anlaşması’na hedef olarak Özbekistan, Türkmenistan ve Kıbrıs’ın dâhil olması lazım.
Üçüncüsü
“soyadı birliği”. Soyadlarımız garip. Türk dünyası ‘’of”lar, “ef”ler, vesaire. Bazı Türk kardeşlerimiz Azerbaycan’da soyadlarının sonuna ‘’-ova’’ ekini eklemeye başladılar. Bu ekler, bir başka kültürün, Slav kültürünün size taktığı şeylerdir. Türkmen atı koşuyor, kuyruğuna bir teneke takılmış. Bunları bizim arkadaşlarımız değiştirdi.
Aslında bizatihi Türkiye’deki Türklerin soyadlarındaki saçmalıklara da dikkat çekmek gerekiyor. Soyadını değiştirmek için mahkemeye başvuranlar var. Bunun için gidip mahkemedeki hakimlerle konuştum; “o saçma sapan, yakışıksız soyadlarını değiştirin” dedim. Hakimler görüşlerimi önemsedi.  Demek ki üçüncü hedefimiz de millî şuur için önemli. İntisap bakımından Türk - İslam medeniyetine mensubuz. Parlak ve her daim geleceği olan bir medeniyet.
Dördüncüsü,
“ortak Türkçe”. Peki, ortak Türkçe hangi Türkçe olacak. Başkanımız bu toplantıyı manalı bir zamanda yapıyor. Bunun için kendisine ayrıca teşekkür ederiz. İstanbul’un fethinin yıldönümünün günlerindeyiz. Bu fetih sadece bir iskan meselesi değildir. Bir kültür meselesidir, bir medeniyet meselesidir.  Bir dilin yaygınlaşması, o dili konuşan ülkenin ekonomisinin etkisi ile doğru orantılıdır. Bunu göz önünde bulundurarak dilimize hedef olarak sahip çıkmalıyız.
Beşinci hedefimiz,
“Türk birliğinin gelişmesi ve ağırlığının artırılması” olmalı. Bunu hedef olarak seçmeliyiz ve bazı şeylere de fazla aldırmamalıyız. Sayın Başkanımız hatırlattı; dostlarımız, tanıdıklarımız şu anda  Almanya’dalar ve şu saatlerde oylama gerçekleştiriliyor. Ermeni meselesinin Alman Parlamentosu tarafından tanınması oylanıyor. Açıkçası bu bizi çok ilgilendirmemeli. Bu yeni bir şey değil. Efendim bu bize dost, bize bunu nasıl yaparlar? Yaparlar. Akif’i iyi okuyanlar şunu unutmasınlar. Harp içerisinde Almanlar bizim dostumuz değil miydi? Aynı cephedeydik, hatta komutanlarımızın önemlileri Almanlardı Çanakkale’de, Kut’ul Amare’de. Efendim demek ki bu yeni değil.  Akif hatıralarında da yazıyor.
Beraber değil miydik? Aynı cephede savaşmıyor muyduk? Onlar da kendi dinlerinde şehit oluyorlar. Bu konuyla ilgili ‘’Berlin Hatıraları’’ önemli. Orada geçen bir anıyı anlatmak isterim. Bizimkiler Berlin’deyken bir gün baktılar ki; ikinci, üçüncü, beşinci gün bütün kiliselerde çat çat çanlar çalıyor. Bunlar bir başladı mı, beyninizde çınlar. Çünkü en ufak olayda saatlerce çalarlar. Bir gün Almanlar birdenbire coşmuş, bütün kilise çanları çalmaya başlamış. “Bilmiyor musunuz, İngiliz komutanı Allenby Kudüs’e girdi” demişler. Efendim her neyse. Açın bakın, İngiliz komutanı Allenby Sina’yı geçti, onu öğreniyorlar. Kudüs İngilizlerin eline geçti. Bütün haçlı zihniyeti canlanıyor. Bu, İngilizlerin içlerinde, fikirlerinde, zikirlerinde olan bir şey.  Bunlarla resmî ilişkileri olmayan arkadaşlar bilmezler. Allaha şükür bizim tecrübelerimiz olmuştur hepsiyle. Adamlar o gün Kudüs’ün İngilizlerin eline geçmesine o kadar sevinmişler ki tahmin edemezsiniz.
Ayrıca Almanların kinleri vardır, onu da söyleyelim. Merkel’inde vardır. Merkel bir papaz kızıdır. Babası Hristiyan papazıdır. Peki, niye Türklere kinlenirler? Alparslan’ın torunu olduğumuz için. İkinci Haçlı Seferleri, Almanların başkanlığı altında yapıldı. Haçlı ordusu Afyon’a kadar geldi.  Mesut babasından öğrenmişti taktikleri. Önce gerilla harbiyle bunları yıprattı. Sonra Ankara istikametine doğru hücum etti.  Asırlar sonra rahmetli Atatürk o istikamette yukarıya, Yunana hücum etti. Aynı Haçlılarda olduğu gibi Yunan ordusu kaçmaktan başka yol bulamadı. Aynı Askerlik topoğrafya kullanma sanatıdır. Haçlılar bozguna uğrayınca Alman Kralı her şeyi bırakıp “aman kaçalım” falan dedi. Bozguna uğradı ve Bizans’a sığındı.
Efendim, böylece beş maddeyi tamamlamış olduk. Bir arkadaşımız dün güzel bir tabir kullandı; “İslamofobi, Türkofobi hâline geldi” dedi. Bugün İslamofobi çekinceleri olan Amerika, Türkleri aynı kategoriye koyuyor. Avrupa’daki uygulamaya gelince; bununla mücadele eden bir arkadaşımızın parlamentoda bunu kabul ettirmesi ya da Alman parlamentosunda onaya girmek  Türkofobidir. Ermeniler bugün sadece İslamofobi duydukları için değil Türkofobi duyduklarından sözde soykırım iddialarını ortaya atıyorlar.
Peki, bunlarla nasıl baş edilir? Baş ettik. Hem Fransa’da baş ettik, hem de Lordlar Kamarası’nda. Oradaki büyükelçimiz de tereddüt etmiş, “bunlar bir Türk’ü nasıl çağırırlar” diye. Ermeniler teklif vermişler katılmamamız için. Gittik. Vakit yoktu, zaman kısıtlıydı demedik kollarını büktük, “şimdi ne yapacağız” dedim. Bir iş adamı Lordlar Kamarası’nda yemek ısmarladı, Türk yemekleri.  Lordlar, karar verici adamlar. Yanlışlıklar yapıyoruz, Almanya’da da aynı işi yapıp halledebilirdik. Bizi Almanya’da temsil eden aziz kardeşlerimiz  güzel bir şey söyledi. Türk dünyası derken Avrupa’daki değil.
Efendim, şimdi bununla bitiriyoruz. Bizim bu konularda aldığımız neticeler naçizane bendenizin bu işlerde mesul zamanında, Başkan zamanında sözcü olarak aldığımız neticeler bir formüle bağlı; rahmetli Atatürk’ün formülü; yurtta sulh, cihanda sulh… Barış yoluyla gideceksiniz. O inatçı Fransızları, Lordlar Kamarası’nda İngilizleri nasıl ikna ettik? Almanlar reddettiler fakat bu Almanları da kolaylıkla ikna edebiliriz. Ama Hakkı Bey’in dediğini yapmamız lazım, kendisi Almanya Türk Toplumu Onursal Başkanı. Yani Türk toplumu diasporası. Kimseye bir şey atfetmek istemiyorum, dolaylı bir tenkit yapmak istemiyorum. Türkler hiçbir yerde diaspora değil. Bunu ikinci defa söylüyorum. Toplum, topluluk, Türkçe çok şeyler geçirdi. Her şeye de layıksınız ama oradaki toplulukları temsil ediyorsunuz.
Ali COŞKUN, Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAŞ'ın
en yakın dava, misyon ve mesai arkadaşlarından idi...
‘’yurtta sulh cihanda sulh’’
Son olarak; bu konuşmayı yapmam için beni neden seçtiler? Doğrusu garip bir şey. Ben Hakkı Beyi teklif ettim. Naçizane hizmetlerindeki, yabancılarla ilişkilerindeki başarılarından ötürü o olmalı. Formülümüz rahmetli Atatürk’ün formülü, ‘’yurtta sulh cihanda sulh’’, yol budur. Adamlara hakaret etmek, tekme yumruk sallamak, ellerini sıkmak, önce hakaret edip sonra bir şey istemek yolumuz olmamalı. Sulh yolunu seçmek ayrıca İslami bir prensiptir, oraya girmeyelim vakit yetmez. Ama yurtta sulhla halledemeyeceğimiz mesele yoktur. Ben buraya nasıl geldim? Ben Akil Kişiler adına Hakkı Bey’i önerdim. Bizim adımıza konuşsun dedim. O illa “Nevzat Hocamız bizim adımıza konuşsun” dedi. Beni burada konuşturmanızı, bana en güzel iltifat olarak alıyorum. Bu benim için bir onurdur. Benim sakallar ağardı efendim. Ben de şimdi lafı biraz uzattım. Umarım faydalı şeyler söylemişimdir. Hepinizi hürmetle selamlıyorum efendim. Bu forum ve bundan sonraki nice forumlar hayırlara vesile olsun.
‘’Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAŞ’ın aziz hatırasına hürmetle…’’
(5. Dünya Türk Forumu, TUKISHF0RUM, Gönderen, nakleden sunan: Ali COŞKUN; Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAŞ Açılış Konuşması - 02.06.2016, İstanbul )

13 Ağustos 2016 Cumartesi

"TÜRKİYE'DE ÜST KİMLİK TÜRKLÜKTÜR!" H. Cem KANIBİR, ATASEN Genel Başkanı-Türkolog

TÜRKİYE'DE ÜST KİMLİK TÜRKLÜKTÜR!
H. Cem KANIBİR
ATA-SEN Genel Başkanı-Türkolog
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milli bir devlettir. Rejimimiz, üniter yapıya dayalıdır.
Türk kelimesinin de hukuken ve toplumbilimsel (sosyolojik) bakımdan üç anlamı vardır:
1) Genetik anlamda Türk
2) Kültürel anlamda Türk
3) Ulus (millet) adı anlamında Türk
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 66. maddesi de Türk kelimesini ulus (millet) adı olarak kabul etmiştir. "Ben Türk değilim!" diyenler en başta Anayasal suç işlemektedirler. Bilimsel araştırma alanları haricinde ulus devlet yapısını yıkmak amacıyla etnik kimlik sayıp dökenler de bölücünün şahbabasıdırlar çünkü Türkiye'de Türk, herhangi bir etnik topluluk adından ibaret bir kavram değildir.
Etnik topluluk ne demek, halk ne demek, ulus (millet) ne demek bilmeden saçmalayanlar da bolca mevcuttur.
Türkiye'de tek bir millet (ulus) vardır. 
Onun adı da Türk milletidir.!
ATA-SEN GENEL BAŞKANI & TÜRKOLOG
H. CEM KANIBİR
Türklüğü reddeden etnik ırkçılar, Türk kelimesini yalnızca genetik anlamda algılayarak kıt akıllarıyla "Yedi göbek gerinizi biliyor musunuz?" gibi argümanlar geliştirmektedirler. Oysa aynı soru onlar için de geçerlidir.
Yeryüzünün hemen her yerinde çok kalın bir Türk genetik damarı vardır. Bugün etnikçilik yapanların bu gerçeği kafalarına iyice sokmalarında yarar vardır.
Türk genetiğinden gelip de Türk kültür dairesinin dışına çıkanlar da Türklüklerini kaybederler. Bunun en belirgin örneği Bulgarlardır. Slavlarla karışan bu Türk topluluklarına yine Türkçede karışık (bulamaç) anlamında Bulgar denilmiştir. Bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde Kürt kültürüne bulanmış çok sayıda Türk oymağı da vardır.
Bir insanın kendi aşiretini, kültür ve ulus kısmını es geçerek yalnızca ve yalnızca aşiret genetiğini gurur kaynağı yapanına ırkçı denir. Bugün kendini Türk milletinin eşit ve onurlu bir ferdi olmaktan ayırarak Çerkes'im, Laz'ım, Gürcü'yüm, Kürt'üm, şuyum buyum diyenler düpedüz aşiret faşistleridirler.
Hangi etnik kökenden gelirse gelsin Türklüğün kültür dairesine girerek kendi aklıyla "Ben Türk'üm!" diyebilmiş yani aşiretçilikten, etnikçilikten çıkmış birini ısrarla "Türk değilsin!" diyerek etnik kimliğine, aşiret kimliğine çağıranlar, solcuyum, özgürlük savaşçısıyım, demokratım, liberalim de deseler yeryüzünün en büyük etnikçi faşist tayfasında yer alırlar. Faşist oğlu faşisttirler.
İçimizde Türk boylarını bile birbiriyle yarıştırmaya kalkan akılsızlar da mevcuttur.
Atatürk, etnik unsurlara Türk kültür dairesine girişleri için açık kapı bırakmıştır. Bu açık kapının en özlü ifadesi de "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" özdeyişidir.
Büyük Türk milleti bu etnikçi faşistlerin iddia ettiği gibi saldırgan ırkçılık içinde olsaydı Türkiye'de bu tiplerin tozunun zerresi kalmazdı. Bunu yapmayan Türk milleti her bakımdan olduğu gibi bu bakımdan da asil bir millettir. Ancak bu asaleti kötüye kullanıp Türkiye'de Türk'e diklenmek alçaklıktır, soysuzluktur, hainliktir.
Bugün etnikçilik yapanlar kendilerine kimlik teorileri üretmeye çalışmaktadırlar. Aynı teorileri biz Türklük temelinde üstelik tarihi gerçekler üzerine ortaya koyduğumuzda ise bizi yine "Faşist!" diye suçlamaya yeltenmektedirler.
Herkesin soyuna tarihin bir yerinde başka bir ırktan biri karışmış olabilir. Önemli olan sizin tarla ve tohumunuzdaki damarlardan hangisini tercih ettiğinizdir. Bu bakımdan üst kimlik mevzusu aynı zamanda bir tercih konusudur.
Türk üst kimliğini tercih ve kabul etmeyenlerin bir yandan ülkenin her türlü olanağından yararlanırken öte yandan Türk'e ve Türklüğe düşmanlık etmesi de başka tür bir alçaklıktır. Türk kimliğinizi ve pasaportunuzu bırakır istediğiniz yere gider yerleşirsiniz. Size "Ne olur Türk olun." diye rica eden yoktur! Atatürk'ün açık bıraktığı kapı vardır. Girmek istemiyorsanız o kapıyı suratınıza kapatmayı da biliriz.
Dünyada 15 bine yakın dil yani ırk vardır. Devlet sayısı ise 200 küsurdur. Bu ırklardan yetenekli olanları önce halk sonra millet (ulus) seviyesine yükselmiştir. Daha da yetenekleri olanları ise hem millet olmuş hem de devlet kurmuştur. İşte Türk genetiğinin özeti de budur!
Küresel kraliyetçiler, Türkiye gibi güçlü ulus devletler yerine kolayca sömürebilecekleri minik minik aşiret devletçikleri istemektedirler. Bu nedenle de bizim gibi ülkelere etnikçilik pompalamakta ve etnikçileri her türlü desteklemektedirler. Buna karşın kendi ülkelerinde en ufak bir etnikçiliğe kesinlikle izin vermemektedirler. Hatta ülkelerine göçmen bile kabul etmemektedirler. Yani Türkiye'de etnikçilik yapanlar dış güçlerin işbirlikçi maşalarıdır.
Amerika örneği veren etnikçiler, Amerika'da Anglo Sakson kökenden olmayanların Amerikan Devleti'nde kilit noktalara asla alınmadığından habersizdir. Melez Başkan Obama Amerikan devletinin yalnızca bir imaj çalışmasıdır!
Kendini ısrarla ve inatla onbinlerce yıllık Türklük dışında görenler büyük Türk milletine düşman olduklarından bizim de düşmanımızdır!
Türkiye'de üst kimlik Türklüktür!
Bizler Türk evladı Türk'üz önce; gerisi kök, gerisi soy, gerisi hikâye.
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene!"
***
www.atasen.org.tr