Kıbrıs Mektubu 1105
GÖLGE
ETMESİNLER;
BAŞKA İHSAN İSTEMEZ…
Libya’da, Yemen’de,
Ortadoğu’da, Balkanlarda ve de Çanakkale’de savaş üstüne savaş yaşayan, Anadolu
İhtilali (İstiklal Savaşı) ile iyice yorgun ve bitkin düşen Türk Ulusunun bütün
dikkati Türkiye Cumhuriyeti’ni güçlendirilme yönünde idi.
Lozan Antlaşması ile
İngilizler Kıbrıs’ın mutlak sahibi olunca, Doğu Akdeniz’de denge kurulmuş
sanılıyordu. Ancak bu denge Kıbrıslı Türklerin varlığının, milli kimliğinin ve
milli kültürlerinin korunmasına bağlıydı. Bu zorunluluktan dolayı ada Türkleri
sahipsiz ve ilgisiz bırakılmamalıydı. Yüce Atatürk’ün düşünceleri böyleydi.
Üstelik, 1800’lerin başından
beri genişlemesini sürdüren Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs’ın
Yunanistan’a bağlanması yönünde Ada’da Türklere ve İngiliz idaresine karşı
katliamlar, isyanlar dahil her türlü eyleme başvuruyorlardı. Esasında artık
Türklerin iki düşmanı vardı. Rumlar ve İngilizler…
Ada’nın stratejik öneminden
dolayı İngilizler, Rum isteklerine karşı çıkıyor, gerektiğinde Türkleri ileri
sürerek Ada nüfusunun yalnız Rumlardan oluşmadığını hatırlatıyorlardı. Bu
durumda Türkler Rumların affedilmez hedefi haline geldi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
1930’lu yıllarda Antalya Bölgesinde konusu; “muhtemel bir düşman kuvvetinin
bölgeyi işgal ettiği” varsayımına dayanan tatbikatında Atatürk’ün subaylara
söylediği şu sözler çok anlamlıdır.
““Efendiler, Kıbrıs düşman
elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat
ediniz. Bu Ada bizim için çok önemlidir.”
Şimdilerde değişen ne var
ki?
Ada’da meydana gelen 1931
Rum isyanlarından sonra Ankara’ya gelen ve kurulacak olan mukavemet hareketi
için yardım isteyen bir
Kıbrıs Türk heyetine Atatürk’ün o günlerin zor ekonomik
koşulları altında büyük destek ve maddi yardımda bulunması, Kıbrıs’a verdiği bu
anlamlı düşüncenin önemli göstergesidir.
Kıbrıs’ın Türkiye Cumhuriyeti için büyük stratejik önemi,
Yüce Atatürk tarafından göz önünde bulundurulmuştur.
Bu bakımdan Atatürk döneminde o günlerin tüm imkansızlıklarına,
maddi sorunlarına ve ulaşım zorluklarına karşın geliştirilen kültürel ve
sportif ilişkilerle Kıbrıs Türkleri arasında milli bilinç güçlü tutulmuştur. Bu
güçlü destek “Bir gün
Türkiye gelecek bizi kurtaracak” umut gücüne güç
katıyordu.
Kıbrıslı Türk gençlerinin eğitimi için özel burslar
verilmiş, Türk basınına dahi örtülü ödenekten destek sağlanmıştır. Onca önemli dünya
ülkesi öncelik taşırken, yeni Türkiye’nin o yokluk ve fakirlik günlerinde,
Kıbrıs’ta derhal konsolosluk açılmıştır. Sonra ne oldu?
1 Nisan 1955’de kurulan ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a
ilhakından başka maksadı olmayan EOKA tedhiş örgütünün yemini “Önce İngilizler
Ada’dan sürülecek, sonra Türkler temizlenecek” şeklinde idi.
Bu tarihten 1974 Mutlu Barış Harekatına kadar Kıbrıs Türk’ ünün Vahşi Batı
desteğindeki Rum Yunan ikilisi ile kan ve göz yaşı arasında şehitler vere vere boğuşması
bizlere, “Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti ’ni (KKTC) teslim etmiştir.
Ey Kıbrıs Türk İstikbalinin
evladı, sakın ha!..
Müzmin Kıbrıs Meselesini çözdüm diyebilmek için, sürdürülen
Kıbrıs Müzakerelerini dikkate alma… Memleketine sahip çık… Erdoğan hükümeti
düştüğü bataklıktan önce kendini kurtarsın. Sana, şehit, kan ve gözyaşı ile
teslim edilen KKTC senin evindir. Gölge etmesinler, başka ihsan istemez…
Hoşça kalınız. 27 Şubat 2014,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder