"DARBEYE
DİRENEN KALEMLER" TYB’DE KONUŞTU
Türkiye Yazarlar Birliği
İstanbul Şubesi'nin düzenlediği "28 Şubat'ta Darbeye Direnen
Kalemler" programında, "medya ve kalem erbapları" o gün
yaşadıklarını, darbeye karşı direnişlerini ve duruşlarını anlattı.
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen
programa Mustafa Şen, Abdurrahman
Dilipak, Sibel Eraslan, Cihan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Hüseyin Akın, Nurettin
Durman gibi isimler katıldı.
"Post-Modern darbeden" sonra yaşananların anlatıldığı
sinevizyonun ardından manşetler, edebiyat ve şairler olarak 3 oturum şeklinde
geçekleşen programın açılış konuşmasını yapan Hüseyin Öztürk; “Dik durmak doğru durmak doğru yolda devam etmek
herkesin harcı değil. Bugün bunun hakkını veren isimleri, kalemleri
dinleyeceğiz. 28 Şubat devam ediyor. 28 şubatı yapanlar hala devam ettirmek
istiyorlar. İnşallah daha güzel günlerde daha mutlu günlerde darbesiz günlerde
buluşuruz.”
DARBE TEŞEBBÜSLERİ 2023'E KADAR DEVAM EDECEK
DARBE TEŞEBBÜSLERİ 2023'E KADAR DEVAM EDECEK
İlk oturum ‘Darbeye Direnen Manşetler’ başlığı ile Mustafa Şen
yönetiminde Abdurrahman Dilipak ve
Ekrem Kızıltaş konuştu. Mustafa Şen
bugünlere de vurgu yaparak Sizleri her zaman darbelere karşı dik durmaya davet
ediyorum'' dileğini dile getirirken;
Gazeteci-yazar Dilipak, ilk darbeyle tanıştığında 11 yaşında olduğunu
belirterek, 1960 darbesinin ocaklarına bomba gibi düştüğünü söyledi. Aile
olarak 1946'dan beri İslami mücadelenin içerisinde yer aldıkları anlatan
Dilipak, darbelerden sonra da en çok kendilerinin etkilendiklerini dile
getirdi.
Son günlerdeki "paralel devlet" konusunu da değerlendiren
Dilipak, 28 Şubat darbesinin halen devam ettiğini dile getirerek; bir takım
yolsuzlukların yapıldığını ancak Başbakan Erdoğan'ın bunlarla mücadele etmek
için terör sorununun bitmesini beklediğini öne sürdü.
Dilipak, "28 Şubat post-modern darbesinin" Erbakan
hükümetine karşı yapılmadığını dile getirerek, şunları söyledi: "Erbakan
hükümetinin kuruluşu, bir gecede Tansu Çiller'in hidayete ermesiyle
gerçekleşmedi. Erbakan'ın iktidara getirilmesi, derin yapı içerisindeki ılımlı
İslamcılar ile yeşil sermayenin derin yapıya entegre edilmesine karşı çıkan
laikçi Kemalist kesimin tasfiyesi için bu hükümet örgütlenmişti. Erbakan o
koltuğa oturunca nasıl bir manzara ile karşılaşacağını bilmiyordu. Çevik Bir'in
o zaman ses kaydı sızdırılmıştı. Kürt-Türk-Alevi çatışmasında 500 bin insanın
ölümünün göze alındığı anlaşılıyordu. Erbakan da onun için 'kanlı mı olacak
kansız mı olacak?' derken bu dehşet verici manzarayı ifade ediyordu. Erbakan
ülkeyi kan gölüne dönüştürecek böyle bir plana alet olmak istemedi. (Abdullah)
Çatlı da bu projenin bir parçasıydı. Eğer Erbakan yargıyı harekete geçirirse,
birileri arkadan dönüp bu süreci yönetecek kadroya arka çıkarsa, Çatlı devreye
girip o işi orada bitirecekti. Siyasi kanat harekete geçmeyince diğer kanat
harekete geçti ve Susurluk olayı meydana geldi."
DARBEYE DİRENEN
VE DARBEYİ ÇAĞIRAN MANŞETLER ATILDI
28 Şubat’taki trajikomik anılarını anlatarak sözlerine başlayan gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş; “O günlerde Darbeye Direnen ve Darbeye Çağıran manşetler atıldı. O dönemde imam-hatip bahanesiyle artmakta olan meslek liselerinin önüne geçildi. 28 Şubat insanımızla devlet ve özellikle de silahlı kuvvetler arasında yıkılması oldukça zor duvarlar örmüş ve yaşananlar ülkenin huzur ve istikrarını ciddi şekilde etkilemişken, arka planda ülkenin geleceğinde ciddi etkileri olacak ekonomik bir çöküntünün temelleri atılmış bir darbedir.” Erbakan Hoca’nın duruşuna da vurgu yapan Kızıltaş, son günlerde yaşanan olayların 28 Şubat’ı hatırlattığını dile getirdi ve ekledi; Türkiye’nin her durumda kendi istedikleri yöne gitmesi ve ancak istedikleri kadar gelişmesi gerektiğini düşünen çevreler ve içimizdeki uzantıları hiç boş durmuyorlar.
28 Şubat’taki trajikomik anılarını anlatarak sözlerine başlayan gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş; “O günlerde Darbeye Direnen ve Darbeye Çağıran manşetler atıldı. O dönemde imam-hatip bahanesiyle artmakta olan meslek liselerinin önüne geçildi. 28 Şubat insanımızla devlet ve özellikle de silahlı kuvvetler arasında yıkılması oldukça zor duvarlar örmüş ve yaşananlar ülkenin huzur ve istikrarını ciddi şekilde etkilemişken, arka planda ülkenin geleceğinde ciddi etkileri olacak ekonomik bir çöküntünün temelleri atılmış bir darbedir.” Erbakan Hoca’nın duruşuna da vurgu yapan Kızıltaş, son günlerde yaşanan olayların 28 Şubat’ı hatırlattığını dile getirdi ve ekledi; Türkiye’nin her durumda kendi istedikleri yöne gitmesi ve ancak istedikleri kadar gelişmesi gerektiğini düşünen çevreler ve içimizdeki uzantıları hiç boş durmuyorlar.
28 Şubatın edebiyatımız üzerindeki etkilerinin konuşulduğu “Darbeye
Direnen Edebiyatımız” oturumu Cihan
Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu ve Sibel Eraslan’ın katılımı ile Cemal Şakar
yönetiminde gerçekleşti.
28 Şubat’ta kitapları toplatıldığını dile getiren yazar Cihan Aktaş o gün yaşadıklarını
anlattı; Direnmeyen bir edebiyat olamazdı. Direnen kalem tenezzülsüz olur. Biz, kitaplarımızın toplatıldığı, kendi
gazetelerimizde bile tanıtımlarının yer alamadığı, Merve Kavakçı’nın alkışlarla
kovulduğu bir ülkede yaşıyoruz. 28 Şubat’ta hiç kimsenin bizi aramadığı
günlerde beni arayıp yazı isteyen tek isim Hasan Celal Güzel'di. Devamlı
yazılarımı beğendiğini söyleyen yayın yönetmeni yukardan birilerinin benim
yazmamı istemediklerini söyledi. bütün bunlar beni yıkmadı. Diyerek yaşadıklarını anlatan Aktaş, şimdi bana o
"insanları" sevdirecek, saygı duyduracak hiçbir şey yok, ömrüm
boyunca da olmayacak sanırım…
DARBENİN
İSMİ CİSMİ ŞEKLİ DEĞİŞİYOR AMA DEVAM EDİYOR
28 Şubat adına yapılan birçok edebi eser ve belgesel çalışmasını
hatırlatan Yıldız Ramazanoğlu “100 senden beri yaşadığımızdır 28
Şubat” derken; 28 Şubat darbesi ile bayanların yaşadıklarını ve hala bunun
etkilerini dile getirdi. Ramazanoğlu;
“28 Şubat’ta yaşadıklarımızı devamlı yaşıyoruz. 28 Şubat’ta daha hassasiyetle
yaklaşıyor, konuşuyoruz artık çünkü devamlı aynı şeylere maruz kalıyoruz. İsmi,
cismi, şekli, şemalı değişiyor ama hep aynı şeyler... Bu yaşadıklarımızı kendi
kendini sömürgeleştirmeyi başarmış bir aydın güruhunun İslam’ın bütün
tezahürleri ile birlikte hayatımızdan çıkarmaya çalıştıklarınızı görüyoruz.
Bütün darbeler bunun için yapılıyor.”
28 ŞUBAT’TA
LİSTELERDE ADI OLANLAR BUGÜN LİSTE HAZIRLIYOR
“28 Şubat anlatılmamış bir hikâyedir“ sözleri ile konuşmasına başlayan
Sibel Eraslan; “Ben 28 Şubat hep gazete manşetleriyle
hatırlıyorum, bu bir medya savaşıydı.
Bin yıl sürecek 28 şubat bitti diye seviniyordum, erken sevinmişim;
bugün yaşadığımız olaylar 28 şubatın devamı olarak hayatımızda.
Anılarını ve o gün yaşadıklarının yanı sıra bugün yaşanan olaylara da
değinen Eraslan; “28 Şubat'ta her gün
hapse atılacakların listeleri yayınlanırdı; o gün tutuklanacak gazeteciler,
yazarlar olanlar, bugün başka listeler hazırlıyor; ben bundan onur duymuyorum.
Gazeteciler ve yazarların nasıl birer polis, istihbarat şefine dönüştüğünü
görüyorum. Korkunç bir yer değiştirme var.
Bütün darbeler "gerçeklere" karşı yapılır... Bugün yaşananlar
cemaat-ak parti savaşı gibi gösteriliyor. Bizim içimizdeki gerçeğe dair inanç imha
ediliyor.”
ŞİİR KİT’A DUR…
HİÇ DURUR MU ŞİİR?
HİÇ DURUR MU ŞİİR?
28 Şubat’ta mısraları ile direnen şairlerimizin söz aldığı 28 Şubat’ta
darbeye direnen şairler oturumu Yavuz selim Kurt’un oturum başkanlığı ile
gerçekleşti.
Süleyman Çelik: Şiir kıt’a dur… Hiç durur mu şiir? Elif cüzüyle koşan çocuklar olduğu
müddetçe şiir durmaz...
Ahmet Mercan: 28 Şubat yüzlerce öykü önümüzden geçti. Elbette 28 Şubat kadınlarımızın öncülüğünde bir direniştir, bunu unutmamak lazım.
Ahmet Mercan: 28 Şubat yüzlerce öykü önümüzden geçti. Elbette 28 Şubat kadınlarımızın öncülüğünde bir direniştir, bunu unutmamak lazım.
Adem Özbay: Kendi
haklarımıza sahip çıktığımız kadar başkalarının özgürlük problemlerini de
sahiplenmeliyiz. Özgürlük sadece bizim bir sorunumuz olduğunda hakkımız olan
bir şey değil.
Bünyamin Doğruer: 28 Şubat darbesi bu milletin imanı
yükselişine, müslümanlara vurulan bir darbedir. Bunun kuklacılarını,
oyuncularını, sermaye ayağını, medyasını hepsini birlikte değerlendirmek gerek.
Biz şiiri bir mermi gibi kullanıp böylece bir avuç insan isyan ettik.
İlhami Atmaca: Şiir kanayan bir
şey, kutsal bir yere konulamaz, bir araçtır... "Türkiyeli bir Müslüman
olmak başlı başlına sancılı bir şey" o günlerde yaşadıklarımız karşısında
elinizden bir şey gelmiyor, öfkenizden çatlıyorsunuz, dönüp diyorlar ki
Müslüman'a öfke yakışır mı? Biz henüz edebiyatı, şiiri sofralarda meze yapacak
duruma gelmedik. Bizim payımıza direnme düştü. Ben şiiri bir hançer gibi
kullanmayı seçtim...
Mevlana İdris: Şöyle bir manşet
gördük; topyekun savaş.. Hemen sonrasında Sincan’da tanklar yürüdü. Bu manşeti
atan gazetenin muhabiri tankın yürüyüşünü çekememiş onun için bir kez daha
yürütüldüğü tanklar. Böyle bir oyunun içinde başladı 28 Şubat. 28
Şubat’ta Müslümanlara kan kusturulurken elimizde yalnız harflerimiz vardı. Ben
şiirlerimin içinde bir tank kelimesinin geçeceğini hiç düşünmezdi. Şiir için
kaba bir şeydi. “bin tank dokuz yüz
tank doksan tank yedi tank aldırma çiçek bu da geçecek!”
Hüseyin Akın: Yazık ki 28 Şubatı bütün aksamıyla alkışlayan
insanlar bugün bile var. 12 Şubat bizi
dövdü, 28 Şubat onları dövdü. Hayır, 12
Şubat’ta bizi dövdü. Elinde kitaplar ile İran konsolosluğunun önünden geçti
diye 15 yaşında bir öğrenciyi gözaltına aldılar. Ve elindeki kitabı 5 saat
incelediler. Bin yıl sürecek diye eli silahlı şekilde üzerimize gelmeleri
umudumuzu kırmak içindir; bunun imkanı yoktur. Sahip olduğumuz inanç,
medeniyetimiz buna izin vermez.
Nurettin Durman: Bu gece bir muhasebe oldu, kendimizi sınamak
oldu. 28 Şubat’ta yalnız Müslümanlara kaldı ve kimsenin umurunda olmadı. Bunun
en büyük ceremesini de genç kızlar çekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder