10 Temmuz 2018 Salı

Kayıp Çocuklar ve İdam! "Arzu KÖK" Sekiz yılda kaybolan çocuk sayısı 104 bin 531. Bu rakam, gazetelere yansıyan haberlere göre San Marino, Lihtenştayn, Grönland gibi az nüfuslu 16 ülkenin nüfusundan daha fazla…

Kayıp Çocuklar ve İdam!...
Her gün bizler uykunun sıcak, güvenli kollarına bırakırken kendimizi, diğer tarafta yeni yeni kayıp çocuklar ekleniyor istatistiki verilere. Sekiz yılda kaybolan çocuk sayısı 104 bin 531. Bu rakam, gazetelere yansıyan haberlere göre San Marino, Lihtenştayn, Grönland gibi az nüfuslu 16 ülkenin nüfusundan daha fazla…
Hepimiz yaralıyız şu günlerde ve hepimiz travmalarımızı sağaltamadan, yaşamanın değil de insanca yaşayabilmenin koşullarını oluşturamamanın delice, sinir bozucu hallerini yatıştırmak için uğraşıyoruz. Bunun yanında da memleketin hali, pûr melali ortada. Gençliğimden bu yana değişen bir durum yok. Aynı baskılar, aynı berbat, nefes alınamayan bir hava; genzimizi, bilincimizi tıkayıp duruyor. Düşünceye engel yok. Evet düşünebiliyoruz. Asıl sorun bu düşünceyi açıklayabilmekte!...
Kat kat giydirmek yerine dilin ve gerçeğin giysisini sıyırmaya aklım yetiyor ama kalbim yetmiyor: Kaç vakittir unutmuşum gerçeği soyup, hakikati ve sokakları giyinmeyi...
Kanat kırıp bir çocuğun ölüsü başında günlerce öten kuşun aklından geçen gibi: “Dil ile gönül dergâhı boş insanlar, kelimelerle ne yapacağını bilemiyor ancak devlet hırkasıyla yaşamayı biliyor.”
Günlerdir televizyon kanallarında bir istismar aracı gibi mavi gözlü masum yavrucakların masum bakışları kullanılıyor… Bazı spikerler elinde urgan ile çıkıyor haberleri sunmaya… İdam istiyor ekranlardan… Sebep kayıp çocuklar ona göre… Oysa bu ülkenin demokratik güçleri yıllarca mücadele etmedi mi idam cezasının yasalardan çıkarılması için? Bir de, bir bakılsın isterim idam istatistiklerine, idam edilenlerin içinde kaç tane çocuk kaçakçısı, istismarcısı, tacizcisi varmış?...
Peki bu gerçekle yüzleşip, sorunun gerçekçi ve kalıcı çözümü için yaşamın tüm alanlarına dönük politikalar üretmek yerine urgan sallayıp, idam cezasının geri gelmesini istemek de bir çocuk istismarı değil mi? Yaşamı dönüştürücü kalıcı politikalar üretmek, yaşama geçirmek için yönetimi uyarıcı olmak yerine popülist bir şekilde çocukların mavi gözlerinde söndürülen ışığı sömürmeyin efendiler!...

Var olan sorunları birbirimizin egolarını yatıştırmak için tartışmak yerine, kabul edip, çözüm odaklı çalışmaya başlanmak gerekmiyor mu? Bence öncelikle caydırıcı ve önleyici uygulamalar konusunda işi siyasetten uzaklaştırıp, gerçekten alanında uzman kadroların işin başına getirilmesi gerekiyor.
Zira öncelikle her çocuk bir bireydir. Türkiye “Çocuk Hakları Sözleşmesini” tanımış ve kabul etmiş bir ülkedir cümlesini ezberden çıkarıp artık hayatımıza, uygulamalarımıza geçirmeliyiz. Yani günümüzdeki bazı geleneksel yöntemlerle “deneme-yanılma” sorunlarımızı çözmeye çalışmaktan artık vazgeçmeliyiz.
Çocuğun doğumundan itibaren insan haklarını konu alan bir eğitim sistemi içinde yetiştirilmesine olanak verilmesinin yanı sıra, bu konuda eğitimin yaş sınırlaması getirilmeden, her kesime uygun şekilde verilebilmesi sağlanmalıdır. Yani ne yazık ki eğitim alanındaki tek eksiğimiz çocuğun istismarı değildir. Hele istismar denildiğinde akla sadece “cinsel istismar gelmesi ve buna yönelik çalışmalar” yapılması da bunu kanıtlamaktadır. Bunun için “Sosyal Sorumluluk Projeleri” daha çok desteklenmelidir mesela. Ya da gençlerin çocuklar hususunda çalışmaya ne kadar hevesli, istekli olduğu, özellikle idealist gençlerin Türkiye’nin her köşesine gönüllü olarak gidip eğitim verecek enerjiye sahip olduğu görülebilir… Sürekli “aman ülkeyi sen mi kurtaracaksın, n’oldu çocukları mı kurtardın, bu iş sana para kazandırmaz” gibi söylemlere yer vermeden destekleyin, bakalım neler olacak? Gelecek gerçekten gençlerde, bunu kabul edin.
Sosyal politikaların geliştirilmesi hususundaki en büyük eksiğimiz ise araştırmalara izin verilmiyor oluşu zannediyorum. Bizim “cehalet mutluluktur” inancımızı kırmamız gerek. O vahim tabloyla yüz yüze gelmemiz gerek.
“Eskiden ışıklı gözleri” vardı tüm bu çocukların… O gözlerle bile yepyeni bir dünya kurulabilirdi… Kim nasıl yakıştırdı o gözlere ölümü bilmiyoruz... Kimler, nasıl harç koydu güzelim coğrafyamızı, “çocuk katili” bir coğrafyaya dönüştürmek için bilmiyoruz… Ama birileri bu nedenleri düşünmeden, gerçekçi çözümler üretmeden kalkıp urgan sallamak da o çocukların ölümleri üzerinden yapılan bir istismar değil midir?
Aslolan cezaları arttırmak değil bir daha bunların yaşanmaması adına önlemler alabilmektir. Aslolan Çocuk Hakları Sözleşmesini hayata geçirebilmektir. Bunu yapabiliyor musunuz?...
Arzu KÖK
**
2 yorum:

Suavi Tuncay9 Temmuz 2018 22:42
Tebrik ederim.. eline ve emeğine sağlık Selamlarimla...Yanıtla

Suavi Tuncay9 Temmuz 2018 22:43
Tebrik ederim.. eline ve emeğine sağlık Selamlarimla...

4 Temmuz 2018 Çarşamba

"DEVLET GÖREVİNİ YAPMIYOR!.." Kanısı çok yaygın. Hükümetler KORUYUCU GÜVENLİK ÖNLEMİ almakta yetersiz ve isteksiz; Suçluları cezalandırmakta kararsız, azimsiz ve dirayetsiz!.. Katillerin mutlaka idamı İslâm'ın emri olduğu halde, gereken yapılamıyor.

Kayıp çocuk sayısında hızlı artış: 8 yılda 104 bin çocuk kayboldu!.. Hükümetler "KORUYUCU GÜVENLİK TEDBİRİ ALMAK" konusunda yetersiz; Yeteneksiz ve Bilinçsiz. Yargıçlar ise "İnsanlık düşmanı ihanet unsurlarını" Cezalandırma ve caydırma konusunda çekingen!..
Ağrı’da günlerdir aranan 4 yaşındaki Leyla’dan da acı haber gelirken ‘Türkiye’de kayıp çocuk’ vakalarının 8 yılda 100 bini aştığı ortaya çıktı. Verilere göre sadece 2008-2016 yılları arasında 16 ülkenin nüfusundan fazla çocuk kayboldu

HÜSEYİN ŞİMŞEK huseyinsimsek@birgun.net @simsekhuseyinn
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Adli İstatistik verilerine göre 2008-2016 yılları arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısı 104 bin 531’e ulaştı. Ağrı’da kaybolan dört yaşındaki Leyla Aydemir ile kamuoyunun gündemine gelen kayıp çocuklara ilişkin son olarak 2008-2016 yıllarını kapsayan TÜİK Adli İstatistiklere göre, 31 bin nüfuslu San Marino, 36 bin 656 nüfuslu Lihtenştayn ve 56 bin 810 nüfuslu Grönland’ın da aralarında bulunduğu 16 ülkenin nüfusundan daha fazla çocuk kayboldu.
Ailelerine kavuşturulan çocukların sayısının yer almadığı istatistiklere göre, 2008 yılında 4 bin 517, 2009 yılında 5 bin 81, 2010 yılında ise 8 bin 81 çocuk kayboldu. Kayıp çocuk sayısının çift hanelere çıktığı 2011 yılında 10 bin 67, 2012 yılında 12 bin 474, 2013 yılında 16 bin 218, 2014 yılında 18 bin 696, 2015 yılında 17 bin 706 ve 2016 yılında ise 11 bin 691 çocuk kayıp olarak bildirildi.
26 bin çocuk evden kaçtı
97 bin nüfuslu Ardahan, 82 bin nüfuslu Dersim ve 80 bin nüfuslu Bayburt’tan daha kalabalık olan kayıp çocukların 59 bin 435’i kız çocuklarından oluşuyor. Çeşitli nedenlerden ötürü ailelerinden kaçarak sokaklara düşen çocuk sayısı ise 26 bin 168 olarak kayıtlara geçti. Son günlerde giderek artan kayıp çocuk vakalarının, AKP iktidarı tarafından 16 yıldır göz ardı edilen çocuğun istismarı konusuna işaret ettiğini ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, “İktidar, ‘çocuk istismarı’ denilince sorunu sadece fiziki ve cinsel şiddet boyutunda ele alıyor. Oysa ‘çocuğun istismarı’ son derece geniş, acı ve endişe verici bir alanı tanımlamaktadır” dedi.
‘AKP sırtını döndü’
Uygulanan yanlış ekonomik, siyasi ve sosyal politikalar nedeniyle ailesinden kopan çocuk sayısında her yıl artış yaşandığını belirten CHP’li İlgezdi, şunları söyledi: “Kayıp çocukların insan tacirlerinin eline düşmesi olası bir durumdur. Aklımıza cinsel istismar haricinde organ kaçakçılığı da geliyor. Fakat Türkiye’deki organ kaçakçılığı faaliyetleri konusunda elimizde yeterli veri yok. Küçük yaşta evlilikleri meşru gösterecek hukuki adımların atılmış olması da çocuğa yönelik istismarı artıran bir diğer önemli sorundur. Ne yazık ki AKP iktidarı bütün bu sorunlara sırtını dönmüş vaziyette.”
‘Destek hattı kurulmalı’
Türkiye’de kayıp çocuklara ilişkin çeşitli çalışmalarda bulunan Uluslararası Çocuk Merkezi Çocuk Hakları Bölüm Koordinatörü Işıl Erdemli ve Uluslararası Çocuk Merkezi İletişim ve Savunuculuk Sorumlusu Ebru Ergin, konu ile ilgili BirGün’e değerlendirmelerde bulundu. Uzmanlar, çocukların kaybolmasının yalnızca yabancılar tarafından kaçırıldıkları anlamına gelmediğini ifade ederek, “Birçok nedeni olabilir. Şiddet, istismar, yoksulluk gibi nedenlerden bakımevlerinden ve evlerinden kaçabiliyorlar. Ebeveynlerinden birisi tarafından ya da yabancılar tarafından da kaçırılabiliyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Erdemli ve Ergin, kayıp çocuklara ilişkin değerlendirmelerinde şu ifadelere yer verdi: “Kayıp çocukların kaybolduktan sonra birçok şiddet türüne maruz kalma açısından risk altında olduklarını söyleyebiliriz. Çocukların ortadan kaybolmasını engellemek için önleme çalışmalarına odaklanmak gerekiyor. Kaybolmuş çocukların bulunduktan sonra izlenmesi yolu ile risk haritasının çıkarılması ve bu riskleri ortadan kaldıracak çalışmaların yapılması gerekiyor. Arama çalışmaları sırasında da aileler psiko-sosyal olarak desteklenmeli. Ayrıca, Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de kaybolan çocukların destek alabilecekleri ve tüm çocuklar için ulaşılabilir olan bir ‘kayıp çocuk destek hattı’ da kurulmalı.”
Minik Leyla’dan acı haber
Ağrı’da ailesiyle birlikte bayramlaşmak için gittiği dedesinin köyünde kaybolan ve iki haftayı aşkın süredir arama çalışmalarının sürdüğü 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in cansız bedeni kaybolduğu Bezirhane Köyü’ne yakın bir noktada dere yatağında bulundu.
Leyla, Bezirhane köyüne yakın Kurudere mevkiine ot biçmek için giden bir köylü tarafından bulundu. Küçük kızın cansız bedeni, otopsi yapılmak üzere Ağrı Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Leyla’nın dedesi Zeki Aydemir, “Gidip baktığımızda yüzü suya basılmış şekilde duruyordu. Sırtında yara izleri vardı. Yüzüne bakamadım. Mavi gözlümü bu hale getirenlerin bulunup adalet önünde hesap versin” dedi.
Ağrı Valiliği tarafından yapılan açıklamada, “15 Haziran 2018 tarihinde kaybolan Leyla Aydemir kızımız bugün [dün] saat 18.45 sıralarında köy merkezine 3 kilometre uzaklıkta dere yatağı içerisinde maalesef cesedine ulaşılmıştır. Konuyla ilgili adli tahkikat devam etmektedir” denildi. Öte yandan Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen iki savcı, bölgeye gelerek inceleme başlattı.
Silvan’da kaybolan Yusuf aranıyor

DİYARBAKIR’ın Silvan ilçesinde önceki gün hayvanları otlatmaya götüren ve bir daha kendisinden haber alınamayan 14 yaşındaki Yusuf Yılmaz’ın bulunması için başlatılan arama kurtarma çalışmaları drone ve 8x8 ambifik araçlarla sürdürülüyor. Silvan ilçesine 18 kilometre uzaklıkta bulunan Malabadi Mahallesinde oturan Mehmet Şah Yılmaz, hayvanları otlatması için oğlu Yusuf Yılmaz’ı meralık alana gönderdi. Akşam saatlerinde oğlunun eve gelmemesi üzerine Yılmaz, hayvanların otlatıldığı bölgeye gitti. Burada oğlu Yusuf’u bulamayan baba, olayı güvenlik güçlerine bildirdi.
İhbarı alan güvenlik güçleri, Yusuf Yılmaz’ın kaybolduğu bölgede arama çalışmaları başlattı. Akşam saatlerinde arama çalışmaları sonuç vermeyince dün sabah saatlerinde, aralarında AFAD, UMKE, Jandarma, güvenlik korucuları, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne ait su altı dalgıç ekipleri ve köylülerin katılımıyla arama çalışmaları yeniden başlatıldı. KAYNAK: HÜSEYİN ŞİMŞEK huseyinsimsek@birgun.net @simsekhuseyinn
[[https://www.birgun.net/haber-detay/kayip-cocuk-sayisinda-hizli-artis-8-yilda-104-bin-cocuk-kayboldu-221679.html]]