KİMLER
NELERİ TARTIŞIYOR?...
Yandaşlar,
dönekler, din simsarları, İslamcılar, hırsızlar, talancılar zafer sarhoşluğu
içinde. Her türlü ahlaki, dini, hukuki ve insani değerler altüst olmuş durumda.
Türkiye; Hukuk
devletini, yargı bağımsızlığını, oligarşik devleti, askeri vesayeti, sivil
vesayeti, ABD vesayetini, İngiliz vesayetini, derin devleti, paralel devleti,
dinci devleti, imam devletini, hakimi, savcıyı, polisi tartışıyor.
Türkiye; yalanı,
yolsuzluğu, hırsızlığı, soygunu, talanı, ayakkabı kutularını tartışıyor.
Türkiye; kasetleri,
pazarlıkları, vurgunu, zenginleşenleri tartışıyor.
Türkiye; teröristlere
meşruiyet getirilmesini tartışıyor.
Tartışıyor
da ne oluyor ki?
Eski
tas eski hamam. Yine etkili ve yetkili olanlar; hak, hukuk,
anayasa, kanun, din, iman dinlemeden istediğini yapmaya devam ediyor.
Yandaşlık
ve yalakalık; siyasetçi, gazeteci akademisyen kimliği haline
gelince gerçeklerle yanlışlar karışıyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğu
konusunda insanların kafası karışıyor.
Sirk
cambazları, palyaçolar, ilizyonistler, meddahlar sahnede boy gösteriyor,
alkışlanıyor.
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti; var olan anayasasına göre anayasal
bir devlettir.
Anayasa; devletin
kuvvetler ayrılığı ilkesine sahip olduğunu belirtir.
Anayasa’da; Yasama,
yürütme ve yargı erklerinin görev yetki ve sorumlulukları ayrıntılı olarak
düzenlenmiştir.
Yasama
organın başı; Anayasa’nın 138’inci maddesi ölmüştür.
Mahkemeler bağımsız değildir. Anayasa ayaklar altına alınmıştır, diyor, Hukuk
düzeninin kalmadığını ilan ediyor.
Bir
ülke meclisi düşünün ki; suçlular meclisine sahip. Dokunulmaz
seçkinler zümresi oluşturulmuş. Seçilmişlik adıyla kutsallık, dokunulmazlık
ayrıcalıklık yaratılmış. Hertürlü suç işleyeni barındırıyor. Teröristler,
kalpazanlar, görevi kötüye kullananlar gibi birçok suç isnadı altında olanlar,
yargılananlar, dokunulmazlık zırhı altında mecliste toplum adına topluma zehir
kusuyorlar.
Bir
ülke anayasa mahkemesi düşünün ki; ideolojik yakınlıklara göre karar veriyor.
Siyasilerin emrinde hukukun evrensel kurallarını bir tarafa bırakıyor.
Bir
ülke anayasa mahkemesi düşünün ki; Ülkenin çoğunluğu referandumda hayır
dedi iç ve dış ortak kanaate rağmen, mühürsüz oy kullanıldığı iddialarına
rağmen evet oylarını yüksek gösteren rakamları açıklıyor.
Türkiye’de
demokrasicilik, cumhuriyetçilik oyunu oynanıyor.
Siyasetçilere,
bazı bürokratlara, yandaş olana, hukuksal zırh sağlayan, aklatan, paklatan
zihniyet;birilerince, cumhuriyet ve demokrasinin yerleşmesi
olarak algılanıyor, yorumlanıyor. Gerçekten öyle mi?
Yargı’nın
savrulmadan, tarafsızlığı felsefi olarak benimsemesi; hem
toplumsal huzur için hem cumhuriyetin daha kucaklayıcı yönde evrimleşmesi için
bir zorunluluktur.
Yargı
anlayışı; hem bağımsızlığı, hem tarafsızlığı güçlendirecek
nitelikte olmalıdır. İktidarın, ve muktedirlerin etkisinde kalmayan, geleneksel
tarafsızlığını sürdürecek, bağımsız ve tarafsız bir yargı gerekli ve
zorunludur.
Siyasetçilere
hakim olan; emir, kesinlik, güç kullanma gibi kavramlardır. Elinde
de yetki vardır. Toplumsal hayatın akışkanlığıyla ve çeşitliliğiyle bağdaşmayan
ve gerçekten sıkı disiplinli olması gereken matematiksel bürokratik düşünce,
hukuk dışarı çıkarsa neler olabileceğinin örneklerini saymaya gerek var mı?
Devletin
temel kurumları, yıpranmamalıdır.
Aşırılıklara
savrulmamalı, itidal kaybedilmemelidir.
Hukuk
düzeni, hukuk kuralları yerine kişi odaklı yönetim, despotizm demektir.
Hukuk
devleti olmazsa keyfilikler, baskılar, ayrımcılık, sosyal devlet olmazsa
eşitsizlik artar.
Günün
Sözü: Hak, adalet, barış, huzur ve güvenlik için
tarafsız, adil yargı bir güvencedir.
Av. Prof.
Dr. Nurullah AYDIN
21
Ağustos 2017-Pazartesi, ANKARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder