KİRALIK KAFANIN BEDELİ
Hayatta her şeyin bir bedeli vardır. Gerek
devlet yönetiminde, gerek siyasette, gerek iş hayatınızda ilişkilerinizi,
kurallar ve gelenekler çerçevesinde yani doğal halinde kuramıyorsanız başınıza
geleceklere razı olacaksanız. Karşılıklı saygı ile birlikte ekip çalışması
yapmak yerine, kafanızı yani onurunuzu, vicdanınızı bir kişiye kiraya
veriyorsanız, köleliğe de razı olacaksınız. Sahibiniz, efendiniz sizi ister
atar, ister kapının önüne koyar.
17/25
Aralık 2013 Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet olayları açığa çıktığında çok ilginç
konuşmalar duymuş, görüntüler izlemiştik!
Eski
İçişleri Bakanı Efkan Ala, o zaman Türk Bürokrasisinin tepesinde ve Dönemin
Başbakanı Erdoğan’ın Başbakanlık Müsteşarı ve sırdaşı idi. Doğrulukları, Adli
Tıp Kurumu tarafından onaylanmış ses kayıtlarında, Efkan Ala, operasyonu
yöneten Polis Müdürüne şöyle bağırıyordu;
“O Savcıyı
dinlemeyeceksin. O kimmiş yahu! Şimdi 4-5 adam gönderip, o Savcıyı
tutuklatırım. Dinlemeyeceksin onu.” (Ağır Cezalık suç)
“Sıfırlama”
olayı sırasında, yani evden araçlarla para taşınması sırasında da, Polis
Müdürüne şu kanunsuz emri veriyordu;
“Bilal
Erdoğan’ın bulunduğu yere yaklaşan olursa vurun! Size, yaklaşanı vurun diye
emir veriyorum…” (Ağır Cezalık bir suç daha)
Sahibinin
güvenliği uğruna bilerek ve isteyerek suç işlemiş bu adam şimdi kapının önüne
bırakıldı!
Bundan
sonra Efkan Ala’ya uyku haram, ona bu dünyada rahat yok!
Bir adım
sonra başına ne geleceğini o bilmiyor, sahibinin insafına kalmış…
Erdoğan,
adam harcamakta bir tanedir. AKP’yi 4 kişi kurdular, 3’ü ile konuşmadığı gibi
adeta kanlı bıçaklı halde. Abdullah Gül-Bülent Arınç- Abdüllatif Şener’in
üzerleri de altları da çizildi.
Davutoğlu
kurban edildi ve dış politikadaki tüm olumsuzluklar boynuna asıldı!
Efkan Ala
kurban edildi ve iç politikadaki tüm suçlar onun boynuna asılacak!
Yeni
İçişleri Bakanına gelince, onu Türkiye’de en iyi tanıyanlardan biriyim.
Bu Soylu
Süleyman, yakın zamana kadar Fethullah Gülen’in en ateşli savunucularından idi.
“Türkiye’nin
meselelerini iyi takip eden insanların Sayın Gülen’e sadece müteşekkir olmaları
beklenir. Hem yapılan faaliyetlerle ilgili hem de ülkemizin birliği ve
beraberliği ile ilgili ortaya konulmuş olan tablodan dolayı Sayın Gülen’e
teşekkür edilmelidir” diyen ağızla,
“FETÖ
Türkiye’nin ve milletin düşmanıdır. Bu örgütten tek kişi bile kalmayıncaya
kadar mücadeleye devam edeceğiz” diyen Soylu ağız aynıdır.
Bu ağız
iki sene arayla, “Erdoğan’ın paçalarından yolsuzluk akıyor” ve “Erdoğan,
Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır” cümlelerini söyleyebilen ağızdır!
Soylu,
kafasını-onurunu-vicdanını ve ruhunu bile Erdoğan’a teslim etmiş!
Erdoğan
son süratle duvara doğru koşmaya devam ediyor…
Koşarken
de kendisine hizmet etmiş adamlarının cesetlerine basarak koşuyor.
Vali
Mutlu, Emniyet Müdürü Çapkın, İçişleri Bakanı Ala! Oh ne ala ne ala…
Hiç kimse
unutmasın. Kiralık kafanın bedeli köleliktir…
Rıfat
Serdaroğlu
***
Rıfat Serdaroğlu:
SANA GÖRE DEMOKRASİ
Demokrasiyi eğdin, büktün, sana aykırı gelen,
kafanın basmadığı “Kuvvetler Ayrılığı” ve “Lâiklik” gibi ilkeleri tıraşladın,
Anayasa’yı rafa kaldırdın,
“Hukuk
Devletini” yere serdin, sonunda tam da senin “İleri Demokrasi” diye
adlandırdığın bir ucubenin içine attın koca Türk Milletini…
15
Temmuz’da darbe girişimi oluyor, 241 kişi ölüyor, binlerce insan yaralanıyor,
Türk Devleti dünyaya rezil oluyor!
Darbeci
çeteleri Türk Devletinin içine sokan sen, onları terfi ettiren sen, onları
darbe yapabilecek güce kavuşturan sen, hedefi “İslam Devleti” olan FETÖ ile
menzilimiz aynı diyen sen! Ama Demokrasi kahramanı geçinen yine sen!
Sonra Türk
Tarihinin en büyük insan kıyımı başladı. Gerçek suçlular koltuklarında
otururken, 100 Binden fazla insan, Yargıç-Savcı-General-Subay-Astsubay-
Öğretmen-Doktor-Gazeteci-Yazar-Şarkıcı-Türkücü-Ülkücü- Hastane Temizlik
Görevlisi-Belediye İşçisi-Askeri ve Sivil okul öğrencileri hepsi, sorgusuz
sualsiz ya işlerinden atıldılar, ya da tutuklandılar.
Fabrikalara-Şirketlere-Alışveriş
Merkezlerine-Gazetelere-Televizyonlara-Dergilere- Yayınevlerine ya el konuldu
ya da kapatıldılar…
Tutuklanan
kişilerle ilgili, Savcılık İddianamesi var mı? Biz bilemiyoruz!
Zaten
gizlilik kararı var, şüphelilerin Avukatları dahi dosyaları göremiyorlar!
İnsanların
mallarına anında el koyuyorlar, mahkeme kararı var mı?
Yok, ama
Olağanüstü hal gereği Kanun Hükmünde Kararnameler var!
Tek başına
bu kararnameler yeterli mi?
Peki, bu
Kanun Hükmünde Kararnameler, tövbe Allah emri mi!
Bunlar
nasıl yürürlüğe girer?
Anayasa ve
TBMM İçtüzüğüne göre, kararnameler Resmi Gazetede yayınlandığı gün TBMM’ye
gönderilir ve en geç bir ay içinde TBMM’de görüşülür ve kabul edilirse
yürürlüğe girer.
15
Temmuzdan bu yana yaklaşık 50 (ELLİ) gün geçti. Şimdiye kadar çıkan ve anında
uygulanan kararnamelerden 1 (BİR) tane olsun TBMM de kabul edilen var mı? Yok!
Eee ne
oldu Anayasa, TBMM İçtüzüğü? Bunlar süs olsun diye mi var?
Sana göre
Demokrasi böyle olur değil mi? Seni uyanık seni!
Bilesin ki
12 Eylül darbesi, senin yaptıklarının yanında şeker-şerbet kaldı.
Tüm bu
hukuksuzluklar ile ilgili suçları Davutoğlu ve Efkan Ala’nın üstüne atmakla
kurtulamazsın…
Sıra şimdi
sizde;
TOBB Başkanı
Hisarcıklıoğlu ve Aydın Doğan;
Yıllardır
özellikle ikinizi rahatsız edecek yazıları bilerek yazıyorum. İkinizle de ne
bir işim oldu ne de bundan sonra olur. Fakat biriniz Anadolu’nun temiz
insanlarından oluşan, sayıları 1 Milyon 300 bini bulan bir topluluğun
başkanısınız, diğeriniz Türk kamuoyunu etkileyen bir medya grubunun
başındasınız. Siz ikiniz biraz olsun dik durabilseydiniz, Anayasa ve Hukuk
Devletine sahip çıkabilseydiniz veya sahip çıkmak isteyenlere destek
verseydiniz, başımıza bu kadar bela gelmeyecekti.
Sizler bu
günleri göremediniz ve görevinizi yapacağınıza, günlük menfaatler ve basit
çıkarlarınız uğruna ülkeyi “Federe İslam Devletine” götürecek bir Badem ekibine
destek verdiniz, halen de utanmadan vermeye devam ediyorsunuz!
Şunu hiç
unutmayın; Ne verirseniz verin, ne kadar yaranmaya çalışırsanız çalışın, Efkan
Ala’nın yaptığının kırkta birini yapamazsınız, yapabilir misiniz?
Sizlerin
sonu mutlaka Silivri olacak.
Gerekçe mi
istiyorsunuz? İşte size gerekçe;
-Gümrük ve
Ticaret Bakanı Tüfenkçi, “şimdiye kadar 16 yönetim kurulu üyesi, 17 meclis
başkanı 442 meclis üyesi olmak üzere 475 kişi TOBB da ki görevlerinden istifa
etmişlerdir, bu %5 e tekabül etmektedir ve çok azdır.
Böyle
giderse, biz devreye girer ve gereğini yaparız” diye yüzünüze karşı size fırça
attı mı, atmadı mı? Bünyesindeki FETÖ’cuları temizlemeyen ve defalarca Gülen’e
gidip elini öpen, TOBB Başkanının tutuklanmasına ve Melih Gökçek-Zafer
Çağlayan-Sinan Aygün ile yapılan ortak işler dâhil tüm malvarlığına el konulmasına…
-Şüpheli
Aydın Doğan, uzun yıllardır FETÖ nün tüm yayın organlarının dağıtımını
yapmaktadır. Bu davranış FETÖ ile işbirliği içinde olunduğunun bariz sonucudur.
Aydın Doğan’ın da tutuklanmasına ve tüm malvarlığına el konulmasına…
Hoppala!
Git derdini Marko Paşaya anlat! Böyle olur Bademlerin Demokrasisi…
Rıfat
Serdaroğlu
***
Rıfat Serdaroğlu:
GERÇEĞİ GÖRELİM ARTIK
Amerika ve İsrail, bölgemizdeki 4 devletten
(Türkiye-İran-Irak-Suriye) toprak alınarak, ikinci İsrail olarak görev yapacak
“Büyük Kürdistan’ın” kurulmasını isterler mi?
-Hem de nasıl? Adeta hamile kadının aşerdiği gibi aşeriyorlar…
-Hem de nasıl? Adeta hamile kadının aşerdiği gibi aşeriyorlar…
Amerika,
Türk Politikacı ve askeri-sivil bürokratlarının ödlekliğinden yararlanarak,
Temmuz 1991 yılından beri “Çekiç Güç” adı altında, sözüm ona bölgedeki Kürtleri
Saddam’ın zulmünden kurtarmak görüntüsüyle, Kürt Devletinin kurulması için
çalışıyor. Bu amaçla 5 bin Kürt gencini Amerika’ya götürüp, yıllarca eğittiler
ve kurulacak Kürt Devletinin bürokratlarını hazır hale getirdiler.
ABD; defalarca PKK’ya havadan silah ve mühimmat gönderirken yakalandı.
Her seferinde yanıt aynı idi; “Yanlışlık oldu, özür dileriz!”
ABD; defalarca PKK’ya havadan silah ve mühimmat gönderirken yakalandı.
Her seferinde yanıt aynı idi; “Yanlışlık oldu, özür dileriz!”
Etrafı
Müslüman Devletlerle çevrili olan İsrail ise, varlığını sürdürebilmek için,
Müslüman Ortadoğu’ya bıçak gibi sokulmuş, kendi kontrolünde bir Kürt Devleti
kurulması için çok uzun bir zamandır çalışmaktadır. İsrail derin Devleti,
“Eski Ahit’in” Fırat’tan Nil nehrine kadar olan toprakları, kendilerine tanrı tarafından vaat edilmiş topraklar olarak görür ve buralara sahip olmak için gece-gündüz hiç durmadan çalışır. İsrail Devleti için tüm bölgeye sahip olmanın altın anahtarı olarak görülen Kürt Devleti, hem siyasi, hem stratejik, hem de kutsal bir hedeftir…
“Eski Ahit’in” Fırat’tan Nil nehrine kadar olan toprakları, kendilerine tanrı tarafından vaat edilmiş topraklar olarak görür ve buralara sahip olmak için gece-gündüz hiç durmadan çalışır. İsrail Devleti için tüm bölgeye sahip olmanın altın anahtarı olarak görülen Kürt Devleti, hem siyasi, hem stratejik, hem de kutsal bir hedeftir…
Dünyada bu
gerçeği bilmeyen siyasetçi yoktur.
Peki, Erdoğan bölgemizdeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirecek olan projeye, bunları bilmeden mi Eşbaşkan oldu? Türk Devletinin binlerce yıllık hafızasını barındıran Dışişlerinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst düzey yetkililerinin Erdoğan’ı uyarmamış olacağını düşünen birileri var mı?
Mutlaka uyarmışlardır! Hem sözlü, hem de yazılı olarak…
Peki, Erdoğan bölgemizdeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirecek olan projeye, bunları bilmeden mi Eşbaşkan oldu? Türk Devletinin binlerce yıllık hafızasını barındıran Dışişlerinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst düzey yetkililerinin Erdoğan’ı uyarmamış olacağını düşünen birileri var mı?
Mutlaka uyarmışlardır! Hem sözlü, hem de yazılı olarak…
Sonuç;
Erdoğan ve AKP Hükümetleri, bilerek ve isteyerek Türkiye Cumhuriyetinin
aleyhine olacak bir projeye ortak olup, destek vermişlerdir. Bunun adı düpedüz
“Vatana İhanettir!” Bu suçun işlendiğini gördükleri halde, ilgililer hakkında
yasal takibata geçmeyip, Atilla TAŞ’ın peşinden koşanlar da bu suçun ortaklarıdır…
Gelelim,
Erdoğan’ın 30 yıllık dostu Fethullah Gülen’e;
Dünyadaki olayları takip eden ve kafası çalışan her siyasetçi net olarak bilir ki, Fethullah Gülen bir CIA projesidir. 174 ülkeye yayılmış FETÖ okullarında çalışan her üç kişiden biri CIA ajanıdır. CIA o ülkelerdeki dinlemelerini, belge-bilgi toplamalarını FETÖ Okulları üzerinden yapar. Ayrıca bu okullar, CIA ajanları için birer saklanma ve kaçış istasyonlarıdır.
Dünyadaki olayları takip eden ve kafası çalışan her siyasetçi net olarak bilir ki, Fethullah Gülen bir CIA projesidir. 174 ülkeye yayılmış FETÖ okullarında çalışan her üç kişiden biri CIA ajanıdır. CIA o ülkelerdeki dinlemelerini, belge-bilgi toplamalarını FETÖ Okulları üzerinden yapar. Ayrıca bu okullar, CIA ajanları için birer saklanma ve kaçış istasyonlarıdır.
Erdoğan
ABD projesine Eşbaşkan, Gülen CIA projesi! Bu iki kişi birbirlerini kaç yıldır
tanıyıp ilişki içindedirler? En az 30 yıl! AKP’nin iktidar oluşunda, Erdoğan’ın
milletvekili seçilmesindeki Anayasa değişikliğinde, referandumda hep kol kola
çalışmışlardır.
Karşılığında da Erdoğan, FETÖ militanlarının Türk Devletinin en önemli kurumlarına yerleşmelerine izin vermiştir. Eğer Erdoğan izin vermeseydi bir tane bile FETÖ’cu devlete giremezdi.
Erdoğan bunu niçin yaptı? Onu da kendi ağzından dinleyelim;
“Menzilimiz yani hedefimiz birdir bizim, onun için yardım ettik. Rabbim ve milletim bizi affetsin!”
Karşılığında da Erdoğan, FETÖ militanlarının Türk Devletinin en önemli kurumlarına yerleşmelerine izin vermiştir. Eğer Erdoğan izin vermeseydi bir tane bile FETÖ’cu devlete giremezdi.
Erdoğan bunu niçin yaptı? Onu da kendi ağzından dinleyelim;
“Menzilimiz yani hedefimiz birdir bizim, onun için yardım ettik. Rabbim ve milletim bizi affetsin!”
Sonuç;
Erdoğan ve AKP Hükümetleri, FETÖ’nün, Türk Devletine yerleşmesine, darbe
yapacak güce ulaşmasına, ekonomik-siyasi güç kazanmasına bilerek ve isteyerek
sebep olmuşlardır.
Bu suçun adı düpedüz “Vatana İhanettir”
Bu suçun işlendiğini, kendilerine sunulan belgelere rağmen hala görmezden gelenler ve hala Atilla Taş’ın peşinden koşanlar da bu suçun ortaklarıdır…
Bu suçun adı düpedüz “Vatana İhanettir”
Bu suçun işlendiğini, kendilerine sunulan belgelere rağmen hala görmezden gelenler ve hala Atilla Taş’ın peşinden koşanlar da bu suçun ortaklarıdır…
Bilmem
anlatabildim mi Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı…
Not; Dış
Politikadaki tüm yanlışlar Davutoğlu’nun sırtına yüklenmişti!
İç Politikadaki işlenen suçlar ise Efkan Ala’nın sırtına yüklenecek!
“Tek Adam” yönetiminde böyle olur kendi çocuklarının başını yemek…
Rıfat Serdaroğlu:
İç Politikadaki işlenen suçlar ise Efkan Ala’nın sırtına yüklenecek!
“Tek Adam” yönetiminde böyle olur kendi çocuklarının başını yemek…
Rıfat Serdaroğlu:
**
Rıfat Serdaroğlu:
İSTER KAPATIR, İSTER EL KOYAR
Günlerdir
“Sözcü Gazetesinin” kapatılacağı korkusu üzerine haberler okuyoruz.
Bir yıl içinde 39’uncu defa zorunlu tatile çıkarılan Sözcü yazarları bile “Sözcü Susarsa, Türkiye Susar” diye adlandırılan kampanya ile köşe yazıları yazdılar.
Bir yıl içinde 39’uncu defa zorunlu tatile çıkarılan Sözcü yazarları bile “Sözcü Susarsa, Türkiye Susar” diye adlandırılan kampanya ile köşe yazıları yazdılar.
Kimse
eveleyip-gevelemesin! Erdoğan, isterse Sözcü Gazetesini kapatır, isterse el
koyar, isterse Bademin birini Sözcü’ye kayyum atar, isterse batırır!
Kimsenin de gıkı çıkmaz. “Sözcü Susarsa, Türkiye Susar”mış! Bak sen!
Zaten Türkiye 15 senedir ne yapıyor? Türkiye 15 yıldır susmuyor mu?
Kimsenin de gıkı çıkmaz. “Sözcü Susarsa, Türkiye Susar”mış! Bak sen!
Zaten Türkiye 15 senedir ne yapıyor? Türkiye 15 yıldır susmuyor mu?
-İhracatının
%80’ini AB ülkelerine yapabilme gücüne erişmiş iş dünyası, Cemaat-Tarikat
artığı, Ortaçağ kafalı Bademlerin önünde el pençe divan durmuyor mu?
-Utanmadan adlarını hala “Sivil Toplum Örgütü” olarak kullanan, ama tek işleri Bademlere yaltaklanmak olan sözüm ona STK’lar 15 yıldır susmuyor mu?
-Badem tarafından iğdiş edilmiş, 1 Mayısları bile Vali emriyle düzenleyen sözüm ona sapsarı sendikalar kafalarını kaldırabiliyorlar mı?
-Ülke 15 yıldır adım-adım “Tek Adam Faşizmine” giderken, itiraz eden bir tane bilim insanı, “Sözcü ve birkaç gazete haricinde” “Ne yapıyorsunuz” diyen bir tane gazete kaldı mı?
-Ülke insanının yarısından fazlası boğazına kadar borca batırılırken, “Etmeyin eylemeyin, bu insanları tefeci faizine kurban etmeyin” diyen bir tane
“Devlet Görevlisi” çıktı mı?
-Yasama-Yargı-Yürütme, “Tek Adam” emrine verilirken, yolsuzluklar göğe çıkarken, TBMM de Türk Milletinin hakkını yeterli şekilde savunan bir tane muhalefet partisi var mı?
-Utanmadan adlarını hala “Sivil Toplum Örgütü” olarak kullanan, ama tek işleri Bademlere yaltaklanmak olan sözüm ona STK’lar 15 yıldır susmuyor mu?
-Badem tarafından iğdiş edilmiş, 1 Mayısları bile Vali emriyle düzenleyen sözüm ona sapsarı sendikalar kafalarını kaldırabiliyorlar mı?
-Ülke 15 yıldır adım-adım “Tek Adam Faşizmine” giderken, itiraz eden bir tane bilim insanı, “Sözcü ve birkaç gazete haricinde” “Ne yapıyorsunuz” diyen bir tane gazete kaldı mı?
-Ülke insanının yarısından fazlası boğazına kadar borca batırılırken, “Etmeyin eylemeyin, bu insanları tefeci faizine kurban etmeyin” diyen bir tane
“Devlet Görevlisi” çıktı mı?
-Yasama-Yargı-Yürütme, “Tek Adam” emrine verilirken, yolsuzluklar göğe çıkarken, TBMM de Türk Milletinin hakkını yeterli şekilde savunan bir tane muhalefet partisi var mı?
Ne oldu
da, her aykırı olay hakkında demokratik tepkisini dile getirmekten çekinmeyen
Türk Milleti, susan-konuşmayan-korkak bir toplum haline geldi?
Bizi toplumsal beyin felcine uğratan etken ne? Niçin böyle olduk?
Bizi toplumsal beyin felcine uğratan etken ne? Niçin böyle olduk?
Sizleri
bir an için 2002 yılından öncesine götüreyim. Farzedin ki iktidarda Demirel
veya Ecevit var!
Türk Milleti, TÜSİAD-TOBB-TÜRK-İŞ-DİSK-Gazeteler-TV ler-Radyolar-Dış Basın aşağıda yazacağım olaylar o zaman olsa idi nasıl davranırlardı? Susarlar mıydı?
-Demirel’in 4 Bakanının, Reza Zarraf adlı bir üçkağıtçıdan rüşvet aldıkları belgeleriyle-ses ve görüntü kayıtlarıyla ortaya çıksaydı!
Bakan çocukları yatak odalarında para sayma makinaları ve milyonlarca dolar-avro ile yakalansalardı! Banka Genel Müdürünün evinde ayakkabı kutuları içinde milyonlarca dolar-avro para çıksaydı!
Türk Milleti, TÜSİAD-TOBB-TÜRK-İŞ-DİSK-Gazeteler-TV ler-Radyolar-Dış Basın aşağıda yazacağım olaylar o zaman olsa idi nasıl davranırlardı? Susarlar mıydı?
-Demirel’in 4 Bakanının, Reza Zarraf adlı bir üçkağıtçıdan rüşvet aldıkları belgeleriyle-ses ve görüntü kayıtlarıyla ortaya çıksaydı!
Bakan çocukları yatak odalarında para sayma makinaları ve milyonlarca dolar-avro ile yakalansalardı! Banka Genel Müdürünün evinde ayakkabı kutuları içinde milyonlarca dolar-avro para çıksaydı!
Türkiye’de
neler olurdu?
Öncelikle Nazmiye Hanım, “Demirel, Demirel neler oluyor? Ya bu işi aydınlat ya da yallah evden dışarı” diye ortalığı inletirdi!
Basın günlerce konuyu manşetlerden indirmez, toplumsal gösteriler-protestolar her gün artarak sürer, STK’lar yolsuzlukları ilanlarla duyururlar, sonucunda TBMM olağanüstü toplanır, Hükümet ya kendiliğinden istifa eder, ya da Gensoru ile düşürülürdü! Bu ülke bir Yahya’yı yıllarca tartışmadı mı?
Aynen böyle olmaz mıydı?
Öncelikle Nazmiye Hanım, “Demirel, Demirel neler oluyor? Ya bu işi aydınlat ya da yallah evden dışarı” diye ortalığı inletirdi!
Basın günlerce konuyu manşetlerden indirmez, toplumsal gösteriler-protestolar her gün artarak sürer, STK’lar yolsuzlukları ilanlarla duyururlar, sonucunda TBMM olağanüstü toplanır, Hükümet ya kendiliğinden istifa eder, ya da Gensoru ile düşürülürdü! Bu ülke bir Yahya’yı yıllarca tartışmadı mı?
Aynen böyle olmaz mıydı?
Ya da
Ecevit’in Rahşan Hanımla yaptığı şu telefon konuşması, banda alınıp sonra da
canlı olarak yayınlansaydı?
-Rahşan Hanım, beni dikkatle dinle! Bizim Bakanları-çocuklarını gözaltına almışlar. Sen şimdi evdeki şeyler var ya, akrabalarını çağır, onları güvenli bir yere naklet!
-Rahşan Hanım, ne yaptınız? Sıfırladınız mı? Ne istersen yap, aman telefonda konuşma!
*Biz şimdi neyle konuşuyoruz Bülent?
-Hadi, hadi kapat şimdi. Çay demle ben geleceğim, öptüm.
*Bana bak Bülent, bu işlerde bir pislik varsa, git çayını mahalle kahvesinde iç, eve de gelme…
Sonunda Hükümet ya istifa eder, ya da Gensoru ile düşürülürdü!
-Rahşan Hanım, beni dikkatle dinle! Bizim Bakanları-çocuklarını gözaltına almışlar. Sen şimdi evdeki şeyler var ya, akrabalarını çağır, onları güvenli bir yere naklet!
-Rahşan Hanım, ne yaptınız? Sıfırladınız mı? Ne istersen yap, aman telefonda konuşma!
*Biz şimdi neyle konuşuyoruz Bülent?
-Hadi, hadi kapat şimdi. Çay demle ben geleceğim, öptüm.
*Bana bak Bülent, bu işlerde bir pislik varsa, git çayını mahalle kahvesinde iç, eve de gelme…
Sonunda Hükümet ya istifa eder, ya da Gensoru ile düşürülürdü!
Şimdi
herkes kendi payına düşen hisseyi kucağına alsın ve düşünsün;
“Her Millet müstahak olduğu kişiler tarafından yönetilir. O ülkede aydınlar, vatanseverler, demokratlar sustuysa o ülkenin üzerine özgürlük ışığı düşmez. Onlar artık Millet değildirler. Onlar Ya tebaadırlar, ya da ümmettirler.
Her iki halde de köledirler, köle…”
“Her Millet müstahak olduğu kişiler tarafından yönetilir. O ülkede aydınlar, vatanseverler, demokratlar sustuysa o ülkenin üzerine özgürlük ışığı düşmez. Onlar artık Millet değildirler. Onlar Ya tebaadırlar, ya da ümmettirler.
Her iki halde de köledirler, köle…”
Not;
Eğer Bademler Sözcü’yü kapatmaya kalkarlarsa, ne yapacağız diye parlak fikirleri olanlar lütfen bana yazsınlar. Çarşı Grubunun katkısını ben sağlarım…
Eğer Bademler Sözcü’yü kapatmaya kalkarlarsa, ne yapacağız diye parlak fikirleri olanlar lütfen bana yazsınlar. Çarşı Grubunun katkısını ben sağlarım…
Sağlık ve
başarı dileklerimle 05 Eylül 2016
Rifat Serdaroğlu
Rifat Serdaroğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder