16 Mart 1920
İstanbul, İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi.
İngiliz,
Fransız ve İtalyan komiserlerden oluşan heyet Sadrazam Salih Paşa'ya bir nota
vererek, İstanbul'un İtilaf devletleri tarafından işgal edildiğini bildirdi.
Şehzade başı karakolunu basan işgal güçleri haberleşmeye elkoyarak altı askeri
öldürdü. Bu sırada telgraf memuru Manastırlı Hamdi Bey, hareketi anında
Ankara'ya bildirdi. Padişaha giden Rauf Bey ve mebuslar, milletin mücadeleye
kararlı olduğunu dile getirdi. Ankara işgali tüm Anadolu'ya bildirdi.
Osmanlı devleti yıkılmaya yüz
tutmuştu.
Mustafa
Kemal 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkarak, ana dolunun kurtuluşu için mücadeleye
başladı ve neticede Türkiye Cumhuriyeti devletini kurdu.
Türkiye
Cumhuriyetinin kıymetini bilelim ve Osmanlı sevdasına kapılmayalım.
Aşağıda
Murat Bardakçı’nın yaptığı araştırmayı yayınlıyoruz. Geçmişte neler olmuş
görelim.
"Osmanlı'yı dedelerimin içkisi
yıktı"
Son
Halife'nin daha önce yayınlanmamış risalesi! Murat Bardakçı yazdı
TÜRKİYE'de
son günlerde gündeme gelen "içki"
ve "millî içki" tartışmalarına
bugün İslam dünyasının ve Osmanlı
İmparatorluğu'nun son halifesi olan Abdülmecid Efendi de katılıyor...
Abdülmecid Efendi 1920'lerde kaleme aldığı, yayınlanmayan ve şimdi bende bulunan kendi elyazısı ile olan bir risalesinde tahta geçen 36 padişahın özelliklerini anlatıyor, hepsini hataları ve sevapları ile değerlendiriyor ve yıkılmanın sebebini bazı hükümdarların içkiye olan aşırı düşkünlüklerine bağlıyor.
Osmanoğulları'nın son halifesi olan Abdülmecid Efendi 1868'de İstanbul'da doğmuş, 1944'te Paris'te sürgünde ölmüştü.
Birkaç yabancı dil bilir, resim ve batı müziğiyle uğraşır, modern Türk resminin ilk ve en büyük isimlerinden kabul edilirdi. Çamlıca'daki köşkü devrin entellektüellerinin uğrak yeri, hattâ bir çeşit akademi idi. Besteleri batı formlarındaydı; konçertolar ve oda müziği eserleri besteler, bunları köşkünde kadınlardan oluşturduğu topluluklara çaldırır, Türkiye içinde ve dışında açılan resim sergilerine yağlıboya tablolarını gönderirdi. İstanbul'daki yabancı elçiliklerin raporlarında ondan bahsedilirken "Fes giymediği zamanlarda iyi yetişmiş bir Fransız'ı andırıyor" gibisinden ifadelere rastlanırdı.
Abdülmecid Efendi'nin yandaki kutuda yeralan ifadelerini yayınlanmamış risalesinin içkiden bahsettiği kısımlarından ve diğer bazı yerlerinden özetleyip günümüzün Türkçesi'ne aktararak naklediyorum.
İşte, bir torunun kaleminden dedelerin öyküsü...
Abdülmecid Efendi 1920'lerde kaleme aldığı, yayınlanmayan ve şimdi bende bulunan kendi elyazısı ile olan bir risalesinde tahta geçen 36 padişahın özelliklerini anlatıyor, hepsini hataları ve sevapları ile değerlendiriyor ve yıkılmanın sebebini bazı hükümdarların içkiye olan aşırı düşkünlüklerine bağlıyor.
Osmanoğulları'nın son halifesi olan Abdülmecid Efendi 1868'de İstanbul'da doğmuş, 1944'te Paris'te sürgünde ölmüştü.
Birkaç yabancı dil bilir, resim ve batı müziğiyle uğraşır, modern Türk resminin ilk ve en büyük isimlerinden kabul edilirdi. Çamlıca'daki köşkü devrin entellektüellerinin uğrak yeri, hattâ bir çeşit akademi idi. Besteleri batı formlarındaydı; konçertolar ve oda müziği eserleri besteler, bunları köşkünde kadınlardan oluşturduğu topluluklara çaldırır, Türkiye içinde ve dışında açılan resim sergilerine yağlıboya tablolarını gönderirdi. İstanbul'daki yabancı elçiliklerin raporlarında ondan bahsedilirken "Fes giymediği zamanlarda iyi yetişmiş bir Fransız'ı andırıyor" gibisinden ifadelere rastlanırdı.
Abdülmecid Efendi'nin yandaki kutuda yeralan ifadelerini yayınlanmamış risalesinin içkiden bahsettiği kısımlarından ve diğer bazı yerlerinden özetleyip günümüzün Türkçesi'ne aktararak naklediyorum.
İşte, bir torunun kaleminden dedelerin öyküsü...
'İçtiği şarapların manevî cezası, başını hamamın mermerinde parçalamak oldu'
HALİFE Abdülmecid Efendi, 1920'li senelerde kaleme aldığı yayınlanmamış risalesine "Osmanlı Devleti'nin çöküşüne sebep olan dertlerin başında, içki gelir. İçki, dinen de yasaklanmıştır ve haramdır. Halife çocuğu olan şehzadeler bunu asla unutamazlar ve unuttukları takdirde hem ilâhî emirlere karşı gelmiş, hem de millete ve Osmanlı Hanedanı'na verilmiş olan hilâfet ile saltanata ihanet etmiş olurlar. İçki içenlerin hilâfette ve saltanatta hiçbir hakları yoktur" sözleri ile başlıyor.
Abdülmecid Efendi, büyük boy kâğıtlara yazdığı bu 35 sayfalık risalesinde Osmanlı padişahlarının tamamı hakkında değerlendirmeler yapıyor. Aşağıda, son halifenin içki konusunda yazdıklarının bazılarını özetleyerek naklettim:
* İKİNCİ BAYEZİD:
HALİFE Abdülmecid Efendi, 1920'li senelerde kaleme aldığı yayınlanmamış risalesine "Osmanlı Devleti'nin çöküşüne sebep olan dertlerin başında, içki gelir. İçki, dinen de yasaklanmıştır ve haramdır. Halife çocuğu olan şehzadeler bunu asla unutamazlar ve unuttukları takdirde hem ilâhî emirlere karşı gelmiş, hem de millete ve Osmanlı Hanedanı'na verilmiş olan hilâfet ile saltanata ihanet etmiş olurlar. İçki içenlerin hilâfette ve saltanatta hiçbir hakları yoktur" sözleri ile başlıyor.
Abdülmecid Efendi, büyük boy kâğıtlara yazdığı bu 35 sayfalık risalesinde Osmanlı padişahlarının tamamı hakkında değerlendirmeler yapıyor. Aşağıda, son halifenin içki konusunda yazdıklarının bazılarını özetleyerek naklettim:
* İKİNCİ BAYEZİD:
Fatih
Sultan Mehmed Han Hazretleri'nin oğlu olan İkinci Bayezid, pederinin heybetine
ve büyüklüğüne sahip olmaktan mahrumdu. Ne babasından kendisine kalan büyük
devleti idare edebildi, ne de İslâm âleminin çöküşüne, meselâ o zaman
İspanya'da yıkılan Emevî Devleti'nin felâketine ve Avrupalılar'ın Müslümanlar'ı
işkencelerle katletmelerine çare bulup ses çıkartabildi. En nihayet millete
karşı vazifelerini yerine getirememesi ve içkiye olan düşkünlüğü yüzünden
devletin geleceğinin büyük bir büyük felâket ile karşı karşıya bulunduğunu
gören oğlu Yavuz Sultan Selim'in şiddetli müdahalesi ile ezilip bertaraf oldu.
Felâketinin başlıca sebebi, içmesi idi.
* İKİNCİ SELİM:
* İKİNCİ SELİM:
Kanunî
Sultan Süleyman gibi büyük bir padişahın yegâne hatası, âkıl evlâdı Şehzade
Mustafa'yı feda ederek devletin idaresini İkinci Selim gibi bir sefih bir
serhoşa bırakması idi ki, yükselmenin sona ermesi işte böyle başlar.
O zamana kadar mağlubiyet bilmeyen Osmanlılar'ın Haçlı donanmasına yenilmeleri üzerine bütün Avrupa'da ilk şenliklerin yapılması, İkinci Selim zamanındadır. İkinci Selim, Kıbrıs şarabı ile serhoş olan ve hiçbir işe yaramayan başını eski sarayda hamam mermerlerine çarparak parçalamış ve bu suretle lâyık olduğu manevî cezayı görerek vücudunu dünyadan kaldırmıştı. Artık bundan sonra sefahat, işret, şehvet ve israf devri başlamış; felâket yollarına doğru büyük adımlar atılmıştı. Uğranan her çeşit belâ fedâkâr millete yüklenmiş, refah ve saadet uzaklaşmış ve arada bir yüzünü göstermiş ise de, akşam güneşi gibi hemen batıp gitmişti.
* ÜÇÜNCÜ MURAD, ÜÇÜNCÜ MEHMED:
O zamana kadar mağlubiyet bilmeyen Osmanlılar'ın Haçlı donanmasına yenilmeleri üzerine bütün Avrupa'da ilk şenliklerin yapılması, İkinci Selim zamanındadır. İkinci Selim, Kıbrıs şarabı ile serhoş olan ve hiçbir işe yaramayan başını eski sarayda hamam mermerlerine çarparak parçalamış ve bu suretle lâyık olduğu manevî cezayı görerek vücudunu dünyadan kaldırmıştı. Artık bundan sonra sefahat, işret, şehvet ve israf devri başlamış; felâket yollarına doğru büyük adımlar atılmıştı. Uğranan her çeşit belâ fedâkâr millete yüklenmiş, refah ve saadet uzaklaşmış ve arada bir yüzünü göstermiş ise de, akşam güneşi gibi hemen batıp gitmişti.
* ÜÇÜNCÜ MURAD, ÜÇÜNCÜ MEHMED:
Bu iki
padişaha "Osmanlı
Devleti'nin amansız cellâdı" denmesi doğrudur. Her türlü rezaleti icra
ederek Osmanlı
Devleti'nin azametli saltanatını çöküşe mahkûm etmişlerdir. Üçüncü Mehmed, şehzadelerin
kafes arkasında yaşamaları kaidesini de icad etmiştir.
* DÖRDÜNCÜ MURAD:
* DÖRDÜNCÜ MURAD:
Hakikaten
en büyük padişahlarımız arasında sayılmak yeteneğine sahipti ve mertliği ile
bütün Osmanlılar'ı
hayrette bırakmıştı. Fazilet sahibi idi, eski pehlivanların kaldıramadıkları
demirlere ve gürzlere başka halkalar ilâve ettirir ve bunları kaldırarak
hünerini icra ederdi. Bağdat ve İran seferlerine çıkan iktidar sahibi bu
padişah, geleceğin en büyük hükümdarı olmaya namzet iken içtiği rakının kurbanı
olmuş; devletin talihini ve geleceğini İbrahim gibi akıl noksanı ve anlayıştan
mahrum bir şahsa terkederek dünyadan çekilmişti.
* ÜÇÜNCÜ AHMED:
* ÜÇÜNCÜ AHMED:
Devletin
en hassas zamanlarını Lâle Devri'ne çevirerek bütün milleti zevk ve sefahatle
mestetti, günlerini, Sâdâbâd safâları ile geçirdi. Fırsatlar elden kaçtı, zira
padişahın eğlenceden başını kaldırıp devletin ufkunu görmeye zamanı yoktu;
baksa bile görmek için bir kabiliyeti de bulunmuyordu. Sefahat kendisini
tamamen ele geçirmişti. Çıkan bir isyan neticesinde saltanatı Birinci Mahmud'a
terkedip başarısız şekilde bir köşeye çekilmeye mecbur oldu.
* İKİNCİ MAHMUD:
* İKİNCİ MAHMUD:
Tarihimizin
incelenmeye en fazla lâyık devirlerinden biri, büyükbabam İkinci Mahmud'un
iktidar yıllarıdır.
Osmanlı Devleti'ni geçmişten alıp parlak bir şekilde geleceğe nakleden azimli bir padişah idi. Genç yaşında iken üzerine aldığı vazifeler o kadar önemli ve o kadar da zor idi ki, geçmişten gelen dertlerin altında eziliyordu. Böyle zor bir zamanda üstlendiği görevi yerine getirebilmesi için gereken azmin, ilmin ve irfanın yanında büyük cesarete de sahipti. Bu sayede bazı hatalarına rağmen devletin yeniden ayağa kaldırılması için gerekenleri yerine getirmeye muvaffak oldu ama ne çare ki eserini tamamlayamadan henüz genç sayılabilecek bir yaşta vefat etti.
Sultan Mahmud'un yaptığı büyük işleri yarım bırakmasının sebebi ne idi? İşte, aradığımız mesele budur!
Başlattığı inkılâp, kuvvetten düşmüş olan devleti her türlü zorluklar ile karşı karşıya bırakmıştı. İç sıkıntılar, Rusya meselesi, devletin bir vilâyeti olan Mısır'ın Mehmed Ali Paşa vasıtası ile bağımsızlığını kazanıp muazzam ve şevket sahibi Osmanlılar'ı mağlûp etmesi, İkinci Mahmud Hazretleri'ni sıkıntıya sokmaya kâfi idi. Mısır'da kendisine karşı isyan eden Mehmed Ali Paşa'ya "Aradığım adam sen imişsin, gel burada benimle beraber çalış, Osmanlı'yı ihyâ edelim" diyeceği yerde Paşa'yı gıyabında idama mahkûm etmekle başına büyük dert açmış, bu gibi dertler az imiş gibi çelik gibi vücudunu tahrip etmek için bir de içkiye müptelâ olmuş, 55 yaşında tam tecrübeye sahip olmuş ve iş görüp eserini tamamlayacağı sırada üzüntüler içinde gözleri kapatmış idi. Son sözü "Ah kahpe İngiliz, en nihayet eserimi tamamlayamadan benim de canıma kıydın!" olmuştu.
* SULTAN ABDÜLMECİD:
Osmanlı Devleti'ni geçmişten alıp parlak bir şekilde geleceğe nakleden azimli bir padişah idi. Genç yaşında iken üzerine aldığı vazifeler o kadar önemli ve o kadar da zor idi ki, geçmişten gelen dertlerin altında eziliyordu. Böyle zor bir zamanda üstlendiği görevi yerine getirebilmesi için gereken azmin, ilmin ve irfanın yanında büyük cesarete de sahipti. Bu sayede bazı hatalarına rağmen devletin yeniden ayağa kaldırılması için gerekenleri yerine getirmeye muvaffak oldu ama ne çare ki eserini tamamlayamadan henüz genç sayılabilecek bir yaşta vefat etti.
Sultan Mahmud'un yaptığı büyük işleri yarım bırakmasının sebebi ne idi? İşte, aradığımız mesele budur!
Başlattığı inkılâp, kuvvetten düşmüş olan devleti her türlü zorluklar ile karşı karşıya bırakmıştı. İç sıkıntılar, Rusya meselesi, devletin bir vilâyeti olan Mısır'ın Mehmed Ali Paşa vasıtası ile bağımsızlığını kazanıp muazzam ve şevket sahibi Osmanlılar'ı mağlûp etmesi, İkinci Mahmud Hazretleri'ni sıkıntıya sokmaya kâfi idi. Mısır'da kendisine karşı isyan eden Mehmed Ali Paşa'ya "Aradığım adam sen imişsin, gel burada benimle beraber çalış, Osmanlı'yı ihyâ edelim" diyeceği yerde Paşa'yı gıyabında idama mahkûm etmekle başına büyük dert açmış, bu gibi dertler az imiş gibi çelik gibi vücudunu tahrip etmek için bir de içkiye müptelâ olmuş, 55 yaşında tam tecrübeye sahip olmuş ve iş görüp eserini tamamlayacağı sırada üzüntüler içinde gözleri kapatmış idi. Son sözü "Ah kahpe İngiliz, en nihayet eserimi tamamlayamadan benim de canıma kıydın!" olmuştu.
* SULTAN ABDÜLMECİD:
Saltanata,
devletin en buhranlı zamanında gelmişti. Pederinin kendisine bıraktığı mühim
ama tamamlanamamış vazifeyi üzerine alarak aynı siyaseti büyük bir iktidar ile
devam ettirdi. Tanzimat'ı cihana ilân ederek bütün devletlerin itimadını
kazandı. Osmanlı
İmparatorluğu'nu Avrupa devletlerinin arasına kattı, Kırım Savaşı'nı da kazandı
ve memleketine büyük hizmetler etti.
Ama binlerce defa yazıklar olsun ki, babasından devraldığı işleri bitirebilmek için daha pek çok çalışması lâzım iken o da içkiye müptelâ oldu ve bu yüzden vefat etti.
* SULTAN ABDÜLÂZİZ:
Ama binlerce defa yazıklar olsun ki, babasından devraldığı işleri bitirebilmek için daha pek çok çalışması lâzım iken o da içkiye müptelâ oldu ve bu yüzden vefat etti.
* SULTAN ABDÜLÂZİZ:
Pederim
olan Abdülâziz Han Hazretleri, Allah'a şükürler olsun ki, bu gibi ahlâk
zaaflarından hiçbirine müptelâ değildi. Hatta, ağzına hayatı boyunca bir damla
olsun içki koymadığı gibi
tütün de kullanmaz ve kahveyi bile nadiren içerdi. Bu sayede oldukça kuvvetli
bir bedene sahip olmuştu. On beş küsur senelik saltanatını hiçbir hastalık
görmeden geçirdi.
Ama, kendisine ve başladığı büyük işlere yardım edecek tek bir kimseye bile sahip olamadığından tahttan indirilme felâketine maruz kalıp şehid edildi.
* ABDÜLMECİD'İN ÇOCUKLARI:
Ama, kendisine ve başladığı büyük işlere yardım edecek tek bir kimseye bile sahip olamadığından tahttan indirilme felâketine maruz kalıp şehid edildi.
* ABDÜLMECİD'İN ÇOCUKLARI:
Sultan
Abdülmecid, ardında saltanat makamına ve hilâfete namzet dört oğul (Beşinci
Murad'ı, İkinci Abdülhamid'i, Sultan Reşad'ı ve Sultan Vahideddin'i kastediyor)
bıraktı. Bunların hepsi ardarda tahta geçerek Avusturya sınırından Basra
Körfezi'ne uzanan koskoca bir devletin çöküşünün sebebi oldular. Ben, bu dört
hükümdarı, tarihin vereceği en şiddetli hükme bırakmakla yetiniyorum.
(Posted:
16 Mar 2014 01:04 AM PDT)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder