SİZ HİÇ İŞİD TARAFTARI GÖRDÜNÜZ MÜ?
Kazım Balaban / Viyana
Şeytan ile karşılıklı konuşup, tartıştınız mı? Peki hiç İŞİD’li gördünüz mü? Hiç merak ettiniz mi bunlar
nasıl yaratıklar diye? Ben gördüm. Hem insan, hem de müslüman kılığında gördüm bu
yaratığı. Üstelik Avrupa’da..... Viyana’da ki İŞİD’li böyle ise Irak’ta, Suriye’de olan
İşid’lilerin nasıl insanlar olabileceğini bir düşünün.
***
Birkaç gün önce verdiğim bir ilan için biri aradı. Adresi
verdim ve eve geldi. Geldiğinde sorduğu ilk sorusu ‘’Sen Müslüman mısın?’’
oldu.
Cevaben ‘’Evet ama bu seni niye ilgilendiriyor?’’ dedim.
‘’Müslüman, müslümandan sorumludur’’ dedi.
Anladım ki bu zihniyete göre özel hayat, kişisel tercihler
diye bir durum söz konusu değilmiş ve bir müslüman başka müslümandan da sorumlu
olduğuna göre özel hayatımıza hiç tanımadığımız insanların dahil olabileceğini
böylece öğrenmiş olduk.
Adam Bangladeş’li imiş. Resmen İŞİD’li olduğuna dair bir
delil yok ama bütün davranış biçimleri onlarla örtüşüyor.
Gazetelerde, TV’lerde gördüğümüz tipik İŞİD giyimli, ve aynı
kafadan, aynı görüşten olduğu her halinden belli olan kirli sakallı adamla
aramızda şu sohbet geçti.
Nerelisin? Sorusuna ‘’Türkiye’’ deyince çok sevindi.
‘’Türkiye’deki müslümanlar bizim kardeşimiz. Erdoğan büyük adam’’ dedi.
Ben de ‘’Evet, Erdoğan büyük adam. Boyu çok uzun. 185 cm falan vardır’’ dedim.
Adam’ın Türkiye hakkında olumlu düşüncelere sahip olmasına
sevindim ama Erdoğan’ı çok sevmesine de şaşırdım doğrusu. Demek ki Erdoğan
oralarda kendini sevdirecek birşeyler başarmış olmalı.
Bana ters ters bakarak ‘’Sen ne biçim müslümansın? Evinde
hem resim var, hem de resimli ve boyalı süs eşyaları var’’ dedi.
Sabırla dinliyorum ve ‘’Bunun ne zararı var? ‘’ diyorum.
‘’Hz. Muhammed resim ve süslü eşyalar kullanmayı haram etti.
Hadis var’’ dedi. Böylece bu ilkel insanların resime, heykele, sanata niye
düşman olduklarını anlıyorum. Sanata düşmanlık konusunda Hadis varmış.
Adama, ‘’İslamı iyi bildiğimi, bu konuda kitaplar yazdığmı,
İslam’ın onun söylediği gibi ilkel ve barbar bir din olmadığını, tersine Hz.
Muhammed’in amcası Hz. Hamza’nın 625 yılında Uhud’da şehit edildiğini, Hz.
Muhammed’in 630 başlarında Mekke’yi feth ettiğinde bunun intikamını almadığını
ve eski düşmanlarının hepsini ‘’İslam olmaları halinde’’ af edeceğini
bildirdiğini ve herkesi AF ettiğini, İslam’ın bir barış dini olduğunu’’
söyledim.
‘’O Peygamberdir. O’nun AF edici özelliği
vardır. Biz öyle değiliz’’ dedi.
Böylece ‘’Biz Ehli Sünnet’iz. Peygamberin sünnetine uyarız’’
diyenlerin Peygamberin en güzel davranışları ile aralarına kocaman bir sınır
koyduklarını, İslam’ın Barış dini olduğunu neden red ettiklerini böylece
öğrenmiş olduk.
‘’Biz Şeriat kurallarına uyarız. Mesela Hırsız’ın kolunu
keseriz (El ile işaret ederek, kesilmesi gereken yeri tarif ediyor)’’
dedi. Şeriat geldiğinde hırsızlık suçu işleyenlerin mahkeme olmadan ve/ya
hafifletici nedenler görülmeden kesilecek ellerin nereden kesileceğini de
böylece öğrenmiş olduk.
‘’İslam’da Zina eden Recm edilir’’ diyor. Böylece açılan
kuyulara beline kadar sokulup taşlanarak öldürülme olaylarının sadece
Afganistan veya Pakistan’a ait olmadığını, imkân oluşursa Avrupa
metropollerinin orta yerlerinde bu işler için bir RECM PARKLARI
oluşturulacağını ve aynı taşlama işleminin burada da yapılacağını, Recm
edilecek kişiye atılacak taşların da Tıpkı Mekke /Arafat’da Şeytan Taşlama
alanında görüldüğü gibi Recm Parkı etrafındaki dükkanlarda para ile
satılacağını anlamış olduk.
Gerçi başında Tayyip Erdoğan’ın bulunduuğu AKP Hükümeti AB
İlerleme Raporları doğrultusunda 2004 yılında Türkiye’de ZİNA İşlemeyi, Cezai
Yaptırım gerektiren SUÇ olmaktan çıkarmıştı ama olsun yerli ve yabancı
İslamcılar için bu pek fark etmezdi. Bazı suçlara yaklaşımın adamına göre
olduğunu, bazı suçlardan İslamcıların MUAF tutulduğunu böylece anlamış olduk.
Adam konuşmasında ‘’Adam öldüren KATL edilir’’ diyor.
Mevcut yasalarda insan öldürme vakaları tek tek incelenerek bu suçun hangi
şartlar altında işlendiği sorgulanmakta, suçun oluş sebepleri bazen indirim
veya beraatla sonuçlanabilmektedir. Ama bu dinciler (dikkat edin dindarlar
değil, dinci) açısından pek fark etmez. İdam cezasının dünyada çok geniş
coğrafyada yasaklanmasına rağmen Şeriat geldiğinde Suriye ve Irak’ta görmeye
alışık olduğumuz görüntülerin Türkiye ve Avrupa’da da uygulanabileceğini
anlamış olduk.
Böylece Şeriat geldiğinde Mahkemelerin ortadan
kaldırılacağını, Ayaküstü yapılacak olan bir yargılamada kararın Şeriata göre
orada her kim yetkili ise O’nun (genellikle Şeyh veya Emir) tarafından
verileceğini, bu mahkemede Savcı ve Avukat’ın bulunmayacağını da öğrenmiş
olduk.
Adam o kadar fanatik ki beni hiç dinlemiyor ve sürekli
Kuran, Hadis, Emir, deyip duruyor. Sıkıştığı yerde uydurma bir Hadis söylüyor
ve sizi dinsizlikle itham ediyor. Adamla diyalog, konuşma, görüş alış veriş
imkanı kesinlikle yok. İlkel Fanatik dincilerle konuşmanın hiç bir fayda
sağlamadığını, bunların beyinlerinin tamamen yıkandığını böylece anlamış olduk.
Adama her ne kadar İslam’ı iyi bildiğimi, evimde Kuran
olduğunu, içeriğini bildiğimi söylüyorsam da bir faydası olmuyor. Adam Arapça
bilip bilmediğimi soruyor. Bilmediğimi ama Kuran’ın Türkçeye tefsir edildiğini
ve böylece anladığımı söylüyorum.
Adam Kuran’ın başka dilde okunması ve yazılmasının haram
olduğunu, ancak Arapça okunacağını, başka dile çeviren ve okuyanların dinden
çıktıklarını söylüyor. En az 30 İslam Bilgininin Kuran’ı Türkçeye
çevirdiklerini, bunlara ilaveten Diyanet İşleri Başkanlığının da bir Heyet
nezaretinde Kuran’ı hem Türkçeye çevirdiğini, hem de notalı okunuş şekli dahil
internete koyduğunu ve çevirmeli, karşılaştırmalı, kıyaslamalarla vatandaşa
sunmasının haram olduğunu, Şeriat geldiğinde bu çevirileri yapan din
bilginlerinin hesap vermekten kurtulamayacağını böylece anlamış olduk.
Bu tartışmalar içinde benim Şia olup olmadğımı soruyor.
Alevi olduğumu söyleyince Viyana’da bulunan bir Alevi derneğinin adresini
belirterek ‘’Orada olan Alevilerin içki ve tütün içtiklerini ve kadınlarla konuştuğunu
ve bunun haram olduğunu’’ söylüyor.
Tütün ve İçki’den ziyade Erkeklerin kadınlarla konuşmasının
haram olduğunu, ve Güney Asya ülkelerinde kadınların neden Burka giydiklerini
böylece daha iyi anlamış olduk.
Bir an için daldım. Karşımda gerçek bir İŞİD’ci vardı. Kirli
sakalı, iğrenç suratı, paslı dişleri ile karşımda sırıtan ve ‘’Bunlar haram,
şunlar haram’’ diyen birisi ile konuşuyorum. Adamda duygu yok. Akıl, müzakere,
tarih, vicdan yok. O insan kılığında bir Robot. Ve bu adam güya bize Cennet’in
yolunu gösteriyor. Bu adamlar bize önder olacaklar.
Düşündüm. Eğer bir Şeytan’ı tasvir edecek olsam göstereceğim
örnek her halde bu tür adamlardan olurdu. Bunların İnsana, İslama ve
geleceğe ne kadar zarar verdiğini düşündüm.
Sonra Atatürk ve devrimlerini düşündüm. O’nun ne kadar
önemli devlet adamı ve asker olduğunu bir defa daha idrak ettim. Türkiye’nin
Atatürk’ün kıymetini bilmediğini, devrimlerini fazla anlamadığı sonucuna
vardım. Allah şu an bizi koruyor ve bu tür adamlar bizi yönetmiyor. Ama Atatürk’ün
elde kalan son miras kırıntılarına sahip çıkmazsak çocuklarımıza İŞİD dolu bir
dünya bırakacağımızdan emin olabiliriz.
Bu bir hikaye değil yaşadığım bir olay. Siz hiç bir İŞİD’ci
gördünüz mü? Görmek istemiyorsanız nerede olursanız olun gelin hep beraber
çocuklarımıza yaşanılır bir dünya bırakalım. Kazım Balaban / Viyana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder