7 Aralık 2016 Çarşamba

SİZ HİÇ İŞİD TARAFTARI GÖRDÜNÜZ MÜ?, Kazım Balaban / Viyana

SİZ HİÇ İŞİD TARAFTARI GÖRDÜNÜZ MÜ?
Kazım Balaban / Viyana
Siz hiç Şeytan gördünüz mü?
Şeytan ile karşılıklı konuşup, tartıştınız mı? Peki hiç İŞİD’li gördünüz mü? Hiç merak ettiniz mi bunlar nasıl yaratıklar diye? Ben gördüm. Hem insan, hem de müslüman kılığında gördüm bu yaratığı. Üstelik Avrupa’da..... Viyana’da ki İŞİD’li böyle ise Irak’ta, Suriye’de olan İşid’lilerin nasıl insanlar olabileceğini bir düşünün.
***
Birkaç gün önce verdiğim bir ilan için biri aradı. Adresi verdim ve eve geldi. Geldiğinde sorduğu ilk sorusu ‘’Sen Müslüman mısın?’’ oldu.
Cevaben ‘’Evet ama bu seni niye ilgilendiriyor?’’ dedim.
‘’Müslüman, müslümandan sorumludur’’ dedi.
Anladım ki bu zihniyete göre özel hayat, kişisel tercihler diye bir durum söz konusu değilmiş ve bir müslüman başka müslümandan da sorumlu olduğuna göre özel hayatımıza hiç tanımadığımız insanların dahil olabileceğini böylece öğrenmiş olduk.
Adam Bangladeş’li imiş. Resmen İŞİD’li olduğuna dair bir delil yok ama bütün davranış biçimleri onlarla örtüşüyor. 
Gazetelerde, TV’lerde gördüğümüz tipik İŞİD giyimli, ve aynı kafadan, aynı görüşten olduğu her halinden belli olan kirli sakallı adamla aramızda şu sohbet geçti.
Nerelisin? Sorusuna ‘’Türkiye’’ deyince çok sevindi. ‘’Türkiye’deki müslümanlar bizim kardeşimiz. Erdoğan büyük adam’’ dedi.
Ben de ‘’Evet, Erdoğan büyük adam. Boyu çok uzun. 185 cm falan vardır’’ dedim.
Adam’ın Türkiye hakkında olumlu düşüncelere sahip olmasına sevindim ama Erdoğan’ı çok sevmesine de şaşırdım doğrusu. Demek ki Erdoğan oralarda kendini sevdirecek birşeyler başarmış olmalı.
Bana ters ters bakarak ‘’Sen ne biçim müslümansın? Evinde hem resim var, hem de resimli ve boyalı süs eşyaları var’’ dedi.
Sabırla dinliyorum ve ‘’Bunun ne zararı var? ‘’ diyorum.
‘’Hz. Muhammed resim ve süslü eşyalar kullanmayı haram etti. Hadis var’’ dedi. Böylece bu ilkel insanların resime, heykele, sanata niye düşman olduklarını anlıyorum. Sanata düşmanlık konusunda Hadis varmış.
Adama, ‘’İslamı iyi bildiğimi, bu konuda kitaplar yazdığmı, İslam’ın onun söylediği gibi ilkel ve barbar bir din olmadığını, tersine Hz. Muhammed’in amcası Hz. Hamza’nın 625 yılında Uhud’da şehit edildiğini, Hz. Muhammed’in 630 başlarında Mekke’yi feth ettiğinde bunun intikamını almadığını ve eski düşmanlarının hepsini ‘’İslam olmaları halinde’’ af edeceğini bildirdiğini ve herkesi AF ettiğini, İslam’ın bir barış dini olduğunu’’ söyledim. 
‘’O Peygamberdir. O’nun  AF  edici özelliği vardır. Biz öyle değiliz’’ dedi.
Böylece ‘’Biz Ehli Sünnet’iz. Peygamberin sünnetine uyarız’’ diyenlerin Peygamberin en güzel davranışları ile aralarına kocaman bir sınır koyduklarını, İslam’ın Barış dini olduğunu neden red ettiklerini böylece öğrenmiş olduk.
‘’Biz Şeriat kurallarına uyarız. Mesela Hırsız’ın kolunu keseriz (El ile işaret ederek, kesilmesi gereken yeri  tarif ediyor)’’ dedi. Şeriat geldiğinde hırsızlık suçu işleyenlerin mahkeme olmadan ve/ya hafifletici nedenler görülmeden kesilecek ellerin nereden kesileceğini de böylece öğrenmiş olduk.
‘’İslam’da Zina eden Recm edilir’’ diyor. Böylece açılan kuyulara beline kadar sokulup taşlanarak öldürülme olaylarının sadece Afganistan veya Pakistan’a ait olmadığını, imkân oluşursa Avrupa metropollerinin orta yerlerinde bu işler için bir RECM PARKLARI oluşturulacağını ve aynı taşlama işleminin burada da yapılacağını, Recm edilecek kişiye atılacak taşların da Tıpkı Mekke /Arafat’da Şeytan Taşlama alanında görüldüğü gibi Recm Parkı etrafındaki dükkanlarda para ile satılacağını anlamış olduk.
Gerçi başında Tayyip Erdoğan’ın bulunduuğu AKP Hükümeti AB İlerleme Raporları doğrultusunda 2004 yılında Türkiye’de ZİNA İşlemeyi, Cezai Yaptırım gerektiren SUÇ olmaktan çıkarmıştı ama olsun yerli ve yabancı İslamcılar için bu pek fark etmezdi. Bazı suçlara yaklaşımın adamına göre olduğunu, bazı suçlardan İslamcıların MUAF tutulduğunu böylece anlamış olduk.
 Adam konuşmasında ‘’Adam öldüren KATL edilir’’ diyor. Mevcut yasalarda insan öldürme vakaları tek tek incelenerek bu suçun hangi şartlar altında işlendiği sorgulanmakta, suçun oluş sebepleri bazen indirim veya beraatla sonuçlanabilmektedir. Ama bu dinciler (dikkat edin dindarlar değil, dinci) açısından pek fark etmez. İdam cezasının dünyada çok geniş coğrafyada yasaklanmasına rağmen Şeriat geldiğinde Suriye ve Irak’ta görmeye alışık olduğumuz görüntülerin Türkiye ve  Avrupa’da da uygulanabileceğini anlamış olduk.
Böylece Şeriat geldiğinde Mahkemelerin ortadan kaldırılacağını, Ayaküstü yapılacak olan bir yargılamada kararın Şeriata göre orada her kim yetkili ise O’nun (genellikle Şeyh veya Emir) tarafından verileceğini, bu mahkemede Savcı ve Avukat’ın bulunmayacağını da öğrenmiş olduk.
Adam o kadar fanatik ki beni hiç dinlemiyor ve sürekli Kuran, Hadis, Emir, deyip duruyor. Sıkıştığı yerde uydurma bir Hadis söylüyor ve sizi dinsizlikle itham ediyor. Adamla diyalog, konuşma, görüş alış veriş imkanı kesinlikle yok. İlkel Fanatik dincilerle konuşmanın hiç bir fayda sağlamadığını, bunların beyinlerinin tamamen yıkandığını böylece anlamış olduk.
Adama her ne kadar İslam’ı iyi bildiğimi, evimde Kuran olduğunu, içeriğini bildiğimi söylüyorsam da bir faydası olmuyor. Adam Arapça bilip bilmediğimi soruyor. Bilmediğimi ama Kuran’ın Türkçeye tefsir edildiğini ve böylece anladığımı söylüyorum.
Adam Kuran’ın başka dilde okunması ve yazılmasının haram olduğunu, ancak Arapça okunacağını, başka dile çeviren ve okuyanların dinden çıktıklarını söylüyor. En az 30 İslam Bilgininin Kuran’ı Türkçeye çevirdiklerini, bunlara ilaveten Diyanet İşleri Başkanlığının da bir Heyet nezaretinde Kuran’ı hem Türkçeye çevirdiğini, hem de notalı okunuş şekli dahil internete koyduğunu ve çevirmeli, karşılaştırmalı, kıyaslamalarla vatandaşa sunmasının haram olduğunu, Şeriat geldiğinde bu çevirileri yapan din bilginlerinin hesap vermekten kurtulamayacağını böylece anlamış olduk.
Bu tartışmalar içinde benim Şia olup olmadğımı soruyor. Alevi olduğumu söyleyince Viyana’da bulunan bir Alevi derneğinin adresini belirterek ‘’Orada olan Alevilerin içki ve tütün içtiklerini ve kadınlarla konuştuğunu ve bunun haram olduğunu’’ söylüyor. 
Tütün ve İçki’den ziyade Erkeklerin kadınlarla konuşmasının haram olduğunu, ve Güney Asya ülkelerinde kadınların neden Burka giydiklerini böylece daha iyi anlamış olduk.
Bir an için daldım. Karşımda gerçek bir İŞİD’ci vardı. Kirli sakalı, iğrenç suratı, paslı dişleri ile karşımda sırıtan ve ‘’Bunlar haram, şunlar haram’’ diyen birisi ile konuşuyorum. Adamda duygu yok. Akıl, müzakere, tarih, vicdan yok. O insan kılığında bir Robot.  Ve bu adam güya bize Cennet’in yolunu gösteriyor. Bu adamlar bize önder olacaklar.
Düşündüm. Eğer bir Şeytan’ı tasvir edecek olsam göstereceğim örnek her halde bu tür adamlardan olurdu.  Bunların İnsana, İslama ve geleceğe ne kadar zarar verdiğini düşündüm.
Sonra Atatürk ve devrimlerini düşündüm. O’nun ne kadar önemli devlet adamı ve asker olduğunu bir defa daha idrak ettim. Türkiye’nin Atatürk’ün kıymetini bilmediğini, devrimlerini fazla anlamadığı sonucuna vardım. Allah şu an bizi koruyor ve bu tür adamlar bizi yönetmiyor. Ama Atatürk’ün elde kalan son miras kırıntılarına sahip çıkmazsak çocuklarımıza İŞİD dolu bir dünya bırakacağımızdan emin olabiliriz.
Bu bir hikaye değil yaşadığım bir olay. Siz hiç bir İŞİD’ci gördünüz mü? Görmek istemiyorsanız nerede olursanız olun gelin hep beraber çocuklarımıza yaşanılır bir dünya bırakalım. Kazım Balaban / Viyana

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder