SILA-İ RAHİM;
Prof. Dr. Mehmet Demirci
Son on yıllarda
şehirleşme arttı. Büyük kentlerde baş döndürücü bir hızla yaşanır oldu. Geceler
gündüzlere karıştı. Bu sür’atli hayat içinde insan gittikçe yalnızlaşıyor.
İşten eve, evden işe koşuşturma, kariyerinde yükselme arzusu, iş seyahatleri,
iş görüşmeleri derken insanın kendine ayıracak vakti kalmaz oldu. Bu tempoda
gidenler zaman fukarâsı oluyorlar. İki-üç günlük bir bayram tâtili oldu mu bunu
fırsat bilip başlarını dinlemek için bir tâtil beldesine kendilerini atıyorlar.
Orada da yalnızlar. Velhâsıl enerji tükeninceye, pil bitinceye kadar bu
koşuşturma devâm ediyor.
Sonunda rahat bir huzurevi bulanlar kısmen şanslı
sayılır.
Böyle olmamalı
değil mi? İşinde ilerleme ve yükselmenin dışında da bir dünyâ var, bunu fark
etmeliyiz. Biz tek başına bir ağaç değiliz, bir ormanın içinde yaşıyoruz.
Çevremizde hemcinslerimiz olmazsa, onlarla bağlarımızı devâm ettirmezsek
yeterli hayat suyu ve mânevî besin bulamayız, köklerimiz kurur.
Dînimizde bu
yanlışı düzeltmek için güzel bir kavram var: Sıla-i rahim. Sanırım anlamını
bilenlerimiz çok azdır. Sıla-i rahim bir ahlâk terimidir, bir erdemdir. Kısaca,
akrabâlık bağlarını yaşatmak, akrabâların birbirini ziyâret etmesi ve iyi
ilişkiler kurması anlamına gelir.
İnsanlar toplu
halde yaşarlar. Toplumun güçlü olması, bireyler arasındaki bağın kuvvetli
olmasıyla gerçekleşir. Bu bağ ve sağlam ilişkiler en yakınlardan başlar.
Kardeşler, amca, dayı, teyze, hala, yeğenler, kuzenler, baba dostları derken
halka gittikçe büyür. Bunlar birbirini tanımalı, birbirleriyle görüşüp
konuşmalı, aralarındaki ilişkileri güçlendirmelidir. İhtiyâcı olanları
kollamak, yardımlarımıza onlardan başlamak gerekir.
Aman efendim
bâzı akrabâlar bu güzel duyguyu istismâr ediyorlar, beni sömürmek istiyorlar
denebilir. Bunlar istisnâdır, kötü örnek, örnek olmamalıdır. O gibi durumlarda
elbette daha dikkatli davranılır. Bize düşen, iyi niyetle hareket etmektir.
Karşımızdaki iyi niyetimizi hak etmese ve kötüye kullansa da zararı yok
kullansın. Biz davranışımızda samîmî isek onun mânevî karşılığını görürüz.
Peygamber
Efendimiz’e (sav) birisi geldi, dedi ki: “Benim akrabâlarım var, ziyâret
ediyorum, fakat onlar bana gelmezler. Ben iyilikte bulunurum, onlar bana
kötülük ederler, ben onlara yumuşak davranırım onlar beni bilmezden gelirler.”
Peygamber’imizin cevâbı şöyle: “Eğer durum böyleyse sen onlara vicdan azâbı
çektirmiş olursun. Ama sen gene de devâm et, Allah’ın yardımı
seninledir.”1
Yakınları
ziyâret
Sıla-i rahim
şöyle açıklanmış: Kan bağı ve evlenme yoluyla oluşan akrabâlık bağlarını
yaşatma, akrabâlarla ilişkiyi sürdürme, onların haklarını gözetme, onlara ilgi
gösterme, iyilik ve yardımda bulunma, onları ziyâret etme.
Dilerseniz
sonuncudan başlayalım. Başta çizdiğim tablo sebebiyle akrabâ ziyâretini hayli
azalttık. Herkes kendi başının derdine düşmüş gibi. Akrabâyı, eski arkadaşları,
baba dostlarını ziyâret etmek, onları arayıp sormak her iki tarafı da mutlu
eder.
“Sıla-ı rahim”
ifâdesindeki “rahim” kelimesi, ana rahminin sıcaklığını ve koruyuculuğunu dile
getirir. Ayrıca Allah’ın “Rahmân” ismiyle de ilgilidir. Bu ilişki
sebebiyle şu sonuç çıkarılır: Sıla-i rahim görevini ihmâl edenler, ilâhî
rahmetten yeterince nasiplerini alamazlar. Bu göreve dikkat edenler ise o
rahmetten daha çok pay alırlar. Şu anlamda bir hadis vardır:
“Sıla-i rahim,
akrabâ ziyâreti Rahmân isminden alınmıştır ve sık ağaçların birbirine sarılmış
kökleri gibidir. Allah buyurur ki: Bu görevi yapanlara ben rahmetimi indiririm,
yapmayanlarla ilişiği keserim.”2
Toplum fertleri
arasındaki bağların akrabâlık ilişkileriyle başladığını söyledik. Peygamber
Efendimiz bu konu üzerinde çok durmuştur. Şöyle bir hadîs-i şerif var:
Sahâbeden birisi gelir der ki: Ya Resûlallah, beni cennete götürecek bir iş
söyler misiniz, nasıl davransam cennete girebilirim? Peygamberimiz’in (sav) cevâbı:
– Allah’a
kulluk et, ve O’na hiçbir şeyi ortak koşma, namazını kıl, zekâtını ver ve
akrabânı gözet.3
İş bu kadar
basit. Ama dikkatimizi çeken nedir? Îman ve ibâdetin hemen arkasından ne
geliyor? Sıla-i rahim, yâni akrabâ ile iyi ilişki. Bu nasıl oluyordu? İmkân
nisbetinde onlara iyilik etmek, muhtaç iseler yardımda bulunmak, onlarla iyi
ilişkiler kurmak, onlara iyi davranmak ve ziyâretlerine gitmek.
Yüce Allah’ın
va’di şöyledir: Ana rahmine bağlı akrabâlık düzenini kurduktan sonra, bu
bağları yaşatanlara Allah’ın ilgisi devâm edecektir. Akrabâlık bağlarını
koparanları ise O (cc) kendi ilgisinden mahrum bırakacaktır. Peygamber
Efendimiz ashâbına bu bilgiyi verir ve sıla-i rahmi terk etmenin kötülüğüne
işâret eder; ardından Muhammed Sûresi’nin 22. âyetini4 okumalarını öğütlerdi.
Rızık genişler
ömür uzar
Bu meseleye çok
önem veren Peygamber Efendimiz’in bir sözü şudur: “Rızkının geniş ve ömrünün
uzun olmasını isteyen sıla-i rahimde bulunsun, akrabâ ve dostlarını ziyâret
etsin, onlara iyilikte bulunsun.”5
Evet, akrabâ
ziyâreti ve onlara iyilik rızık genişliğine vesîle oluyormuş. Tıpkı Sebe’
Sûresi 39. âyette buyrulduğu gibi: “Bilin ki hayırlı işlerde harcadığınız
malların yerine Allah yenisini verir. Çünkü O rızık verenlerin en
iyisidir.”
Ömrün uzaması,
hayâtın bereketli ve mutlu geçmesi demektir. İnsanları sevindirmek, mutluluk
sebeplerinin başında gelir. Düşünelim bir kere: Eski veya uzaktan akrabâ
birisini, yaşlı bir baba dostunu ziyârete gittik, elimizde bir kutu şeker veya
küçük bir hediyeyle kapısını çaldık. Görüştük, hal hatır sorduk, eski güzel
hâtıraları yâd ettik. Ve bunu sırf sıla-i rahim görevi bilerek iyi niyetle, bir
beklenti olmaksızın yaptık. Ziyâret ettiğimiz kişi ne kadar sevinir, mutlu
olur. Onun mutluluğu ve sevinci bize de yansır.
Peygamberimiz’in
(as) hadislerinde sıla-i rahim, akrabâ ziyâreti konusunda karşılık beklenmemesi
istenir; ilişkiyi kesenlerle de akrabâlık bağlarının sürdürülmesi gerektiği
bildirilir. Resûlullah şöyle buyurur:
“Karşılık
bekleyerek sıla-i rahim yapan, akrabâyı ziyâret eden bunu lâyıkıyla yapmış
sayılmaz. Asıl erdemli kimse, kendisine gelinmese de ziyâret ve ilişkiyi devâm
ettirendir.”6
Evet, erdemin,
fazîletin iyi davranışın bir gereği de neydi? Gelmeyene gitmek, vermeyene
vermek, kötülük edene iyilik etmekti.
DİPNOTLAR:
[1] Müslim,
birr, 22
2 Buhârî, edeb,
13
3 Müslim, îman,
12, 14
4 “Ey
münâfıklar, geri dönerseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabâlık
bağlarını koparmaya dönmüş olmaz mısınız?” Muhammed, 47/22
5 Buhârî, edeb,
12
6 Buhârî, edeb,
15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder