9 Haziran 2017 Cuma

"VAHHABİ, SELEFİ, HAŞHAŞİLER ZİHNİYETİ VE TÜRKİYE & BİLGİ, ALGI, MEDYA, HUKUK" - Av. Prof. Dr. Nurullah AYDIN

VAHHABİ, SELEFİ, HAŞHAŞİLER ZİHNİYETİ VE TÜRKİYE
 Av. Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Toplumda din, ahlak, hukuk kuralları altüst edildi. Gerçek din o değil anlayışı ile yüzlerce din anlayışı ve uygulaması ortaya çıktı. Hertürlü ahlaksızlık gerçek ahlak olarak yansıtılıyor. Hukukun üstünlüğü yargı bağımsızlığı anlamını yitirdi. Anayasa evrensel hukuk normları, kanunlar hükümsüz kılındı. Bu çarpık anlayış ile bütün insani ve toplumsal değerler hırpalandı, içi boşaltıldı.
Türkiye; demokrasi oyunuyla; siyasi, ekonomik, kültürel, askeri işgal altındadır.
Koalisyon olan vahhabi, selefi, haşhaşiler ile başlayan süreçte; vicdan sömürüsü, mağdur edebiyatı üzerinden maddi ve manevi bütün değerlerin sömürüsü yapılıyor, değerler altüst ediliyor. 
Din; hiçbir dönem bu dönemde olduğu gibi; hırsızlık, zimmet, yalan, talan ve yolsuzlukla bir arada anılmadı. Dolayısı ile en büyük ahlaki çöküş de bu süreçte yaşanıyor. 
Halk; hala şokta, ayılmak için narkozdan kurtulması gerekir.
Türkiye’nin yüzyıllardır süren aydınlanma süreci tersine dönüştürülüyor. Arap hurafelere dayalı ortaçağ anlayışı, Arap ahlaksızlığı, Arap çok eşliliği; Türkiye’nin inancı, düşüncesi, yaşamı haline getiriliyor. Ülkenin ortaçağ dönemindeki cahiliye yaşamına dönüştürülmesinde;  siyasetçisi, bürokratı, akademisyeni, gazetecisi, gaflet, dalalet ve hıyanet içinde. Kimi suskun, kimi destekçi. Kalemlerini ve çenelerini kullanıyorlar.
ABD-İngiltere-Fransa şer ülkeleri, Türkiye’ye eş başkanlık görevinin gereğini yaptırtıyorlar. Hayali Osmanlı cumhuriyetine odaklatılan siyasi kadrolar, devleti çözerken, milleti ayrıştırıyorlar ancak farkında değiller. Benden sonra tufan diyorlar.
Kim dur diyecek?
Gölge CIA olarak anılan Strafor, CIA adına çeşitli ülkelerden istihbarat toplayan Amerikalı bir düşünce kuruluşuna bilgi veren danışmanlar görevine devam ediyor.
Direnç sistemi kırılan ülkenin; casus hücreleri tehlike olarak algılama kodları değiştiriliyor. Düşman hücreler engelleme ile karşılaşmadan milli dokuyu kemiriyor.
Kredi kartı kıskacındaki geniş halk yığınları her şoklamada esarete bir adım daha yaklaşıyor.
Ülkeye giren kaynağı belirsiz sıcak para iç ve dış politikayı esir alıyor.
Gazilere 236 YTL maaş verilirken, terörist eski milletvekillerine maaş ödeniyor.
Taşeronlaşan şirketler eline teslim edilen köle işçiler ya göçük altında kalıyor, ya baraj suları götürüyor, ya da çadırlarda yanıyor. Göçük altında kalarak ölen işçi için biri kader derken, diğeri güzel öldüler diyor. Nedense bu kader ve güzel ölümler derebeyi çocuklarını bulmuyor, hep garibanı buluyor.
Din; insanları özgür kılmak için geldiği halde, din tacirleri elinde köleleştirme aracına dönüşüyor. Halk köleleşirken, dolar milyonerleri çoğalıyor. Kölelerin olduğu bir ülkenin işleyen evrensel hukuku olmaz.
İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri’nin casusu A. Ryan (1919) : "Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır. Biz gerçek ideali ‘din’miş gibi davranacak,  çıkarcı bir grubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız.” diyordu.
1919 da oynanan oyun 2012 de aynen devam ediyor. Din havucuyla İslam dini esir alınmıştır. Artık din ile “yolsuzluk, haçlıya yardım ve yataklık etmek, tefecilik, sömürü, yalan-dolan, devlet malından nemalanmak, devletin verdiği yetkileri Firavun hükmünde kullanmak” birlikte anılır oldu. Bu ahlaksız anlayış “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere geldim” diyen Peygamberin tebliğ ettiği Kur’an’i Muhammedi İslam’a savaş açmıştır. 
Türkiye; komşu ülke teröristlerine kucak açan ABD İngiliz Fransız istihbaratçılarının cirit attığı ülke haline gelmiştir. Muhalifler Türkiye’de eğitiliyor.
Türkiye, cephe ülke haline getiriliyor.
Milli Devlet düşmanlığı; sistemli bir şekilde sürdürülmektedir. Şoklama yöntemiyle bile saklanamayan İslamcı kimlik kamuflajı altında dönmelerin yuvalandığı organizasyonlar, işbirliği içindedir. Çıkarcı liberali, ateisti paylaşım ortaklarıdır.
İlahi mesajı tersyüz ederek dünyevileşmiş, lüks yaşam biçimini benimsemiş sözde Müslümancılarınmaskeli ve kirli yüzleri, niyetleri ancak aldatılan masum ve saf  Müslümanların uyanışı ile anlaşılır.Allah ile iman ve biat ile aldatma sorgulandıkça uyanış ve diriliş başlar.
Türkiye; batı dünyasının emperyalizminden, doğu dünyasının vicdan sömürüsünden, güney dünyasının din istismarından kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur. 
Türk Milleti demeyen soysuzlarla, Türk milliyetçisiyim diyen dönek ve dönmeler ülkeye ihanete devam ediyorlar.  Türk Milleti buna dur diyecektir.
Günün Sözü: Kaplumbağa ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerler.
BİLGİ, ALGI, MEDYA, HUKUK
Av. Prof. Dr. Nurullah AYDIN
İnsanlar; bilginin sınırsız dolaşımı, teknolojinin yaşamla içiçe geçmesi gerçeği ile yaşamaktadır. Hak, hukuk, adalet, düzen, ilişkilerde buna göre değişim geçirmektedir.
Çağdaş suç ve ceza anlayışı; insanlığın acı deneyimleriyle belli ilkelerle tanımlanmıştır.
Evrensel insanlık değerler bütünüyle, hukuk normları oluşturuldu. Böylece din, dil, ırk, renk, cins ayrımı gözetmeksizin herkesin hukuk önünde eşit olduğu gerçeği kabul edildi.
Din’ler, ideolojiler; kendi suç ve ceza anlayışını ileri sürerken, ben ve öteki ayrımcılığı ile hukuku işletmek ister.
Dünya’da; din’ler ve ideolojiler sıcak savaşı durdu. Din’ler ve ideolojiler çatışmasından hukukun evrensel ilkelerine geçişle, din ve mezhep çatışmasını bıraktı. Ama batı emperyalizminin sömürme yöntemleri değişti. Terör örgütleri kurup ülkeleri karıştırmak yolu tercih edildi. Buna en yatkın alan da ne yazık ki İslam ülkeleridir.
İslam dünyası; çatışma, katliam, yıkım, yağma alanı. Bir Müslüman diğerini beğenmiyor. Birinin hak, hukuk, adalet anlayışı diğeri ile uyuşmuyor.
Halk mı ahlaksızlaştı yoksa aklı mı tutuldu? Evet ne oldu? Yoksulluğun, yolsuzluğun, soygunun, talanın ayyuka çıktığı, zenginleşen bir avuç kesimin şatafat içinde yaşadığı yığınların işsiz, gelir düzeyi düşük olmasına rağmen böylesine bir tercih için bir neden olmalı.
Ahlaksızlar, yalancılar, dolandırıcılar, teröristler, katiller, işbirlikçiler, benimseniyor, seviliyor, tercih ediliyor. Peki ama neden?
Medya ilizyonu ile kitleler uyuşturuluyor. İnsan beyninin ürettiği dalgaları tespit etmek suretiyle düşünceler okunabileceğine ve kaydedilebileceğine ilişkin çalışmalar sürüyor.
Böyle bir icat gerçekleştirilmiş olsa ve bu aletten yeteri kadar üretilse, o zaman insanlar arası ilişkiler nasıl olacak, iletişim nasıl kurulacak, devlet işleyişi nasıl olacak sorusu soruluyor.
Bir düşünelim; güç ve yetki sahiplerinin elinin altında böyle aletler olsa ne yaparlardı? Herhalde, daha insan beynindeyken düşünceleri değiştirir veya insan beyninden silerlerdi.
Öyle ya insan düşüncesini okuyabilmek mümkün olursa, insan hafızasını silmek ve yerine birkaç dakika içinde yeni bir hafıza yerleştirmek de ardından gelirdi. Böylece; bu bilimsel kapasiteyi eline geçiren güç, bütün insanları robot gibi kullanabilirdi.
İnsanları robot olarak kullanabilmek için düşüncelerini okumaya veya bilgisayardaki gibi hafızalarını silip yerine başka bilgiler doldurma yeteneğine sahip makinelere gerek de yok. Çünkü günümüzde de tarih bilincini, kimlik bilincini, beynindeki inanç haritasını değiştirdikleri insanları robot olarak kullanabiliyorlar.
İşte bugün; operasyonunu, insanların algılamasını değiştirmekle görevli, bilim adamları, yazarlar, gazeteciler ve televizyoncular yapıyor. Kısacası, devletlere, milletlere hâkim olmak isteyenler, bunu insanları ikna etmek suretiyle ve medya vasıtasıyla başarıyor!
Esasen, insanları medya manyağı, müzik manyağı, spor manyağı haline getirmek, derin güçlerin kullandığı yöntemlerdir.
İnsan; bilinçaltı, gürültü, ritim ve saldırgan sesleri, renk bakımından zenginleştirilmiş hipno-renk etkilerini, bir sanatla karşılaştırma yapılamayacak kadar büyük bir hızla benimser. Bu tahriklerle manevi zekA körelir, bilinçaltı ve tanımayı sağlayan genetik program bozulur.
Toplumun genetiği değişmiş durumdadır. Toplumu bu KABUSTAN kim, nasıl uyandıracak?
Uyuşturulmuş sürü psikolojisine sokulmuş düşünme sorgulama yeteneğini kaybetmiş insan, insan olmak erdemliliğini, gerçekleri, kimin kim olduğunu anlayabilmelidir.
Önce hafızaları tazelemek gerekiyor.
Günün Sözü: Dünyada en zor şey insan olarak kalabilmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder