MERHUM MUSTAFA KOÇ’UN DEDESİ, ARKADAŞIM VEHBİ KOÇ...
İSMAİL AMASYALI
19. Dönem Kocaeli Milletvekili
Sayın
Cumhurbaşkanı R. Tayyip ERDOĞAN, Mustafa KOÇ’un irtihali üzerine Cuma namazı
sonrasında “Bir gün önce Mustafa, Ali KOÇ bizde idi. Mustafa KOÇ’a İÇKİYİ BIRAK
DEDİM. O DA BİRAZ AZALTTIM dedi” ifadeleri hadisi şerife uygun düşmemiştir. Hz.
Peygamber, “ÖLÜLERİNİZİ HAYIRLA YÂD EDİNİZ” dediği için biz ümmeti Muhammed
(SA) buna çok dikkat ederiz.
Özellikle
Taksim gezi parkı olaylarında canını kurtarmak için Divan Otele sığınmaya
çalışanlara kapısını açan Mustafa KOÇ’u itibarsızlaştırma ananasçı, cemaatçi,
gezici söylemleri hükümet ricali tarafından nasıl dile getirildiği yandaş medya
televizyon kanallarında, ilk haber gazete manşetlerindeki çirkin ifadeler
hafızamda canlanırken telefonlarımıza bir mesaj düştü, “Vehbi KOÇ, Nahum’un
oğludur. Haim Nahum Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı.
Haim Nahum çaldığı paraların yarısı oğlu Bernar Nahum’a ait, diğer yarısını da
diğer oğlu Vehbi KOÇ ortaklaşa Beko’yu kurdular. Koçların serveti, Osmanlı
parasıdır”.
Ben
Mustafa KOÇ’u bir defa Demirel ile birlikte toplantıda tanıdım. Rahmi KOÇ’la
ara sıra görüşürüm. Ancak Vehbi KOÇ arkadaşımdı. Kendisini 1967 yılında
tanıdım. O zaman KOÇ 66, ben 26, Recep Tayyip ERDOĞAN 13, Mustafa KOÇ 7 yaşında
idi.
1961
yılında işçi olarak gittiğim Almanya’dan çift tesirli hidrolik pres tezgahı
getirmiş, Vefa bozacısının karşısında aylık kirası 2000 TL olan bir hanın
altında kalıplarını getiren firmalara tencere, tava, oto yedek parçası basıyor,
günde 1000 TL para kazanıyordum. İşlerimi büyütebilmek düşüncesiyle Vehbi KOÇ’a
gitmeye karar verdim.
Beyoğlu
İstiklal Caddesi üzerindeki dört katlı binanın son katına çıkarken ikinci katta
dostum, arkadaşım KOÇ’un müdürlerinden Atalay ŞAHİNOĞLU oturuyor. Vehbi Bey’in
sekreteri Suzan Hanım’a Almanya’da çalıştığımı, Türkiye’ye dönüp iş kurduğumu
Vehbi Bey’i ziyaret etme arzumu bildirdim. Suzan Hanım, bir dosya kağıdı önüme
koydu ve “adınızı, adresinizi, telefon numaranızı yazın, biz sizi ararız” dedi.
Sordum “Vehbi Bey içeride mi?” cevap, “Evet”. Suzan Hanım’ın beyin
tomografisini çektim, “Eyvah, gene birisi geldi ya para veya iş isteyecek”.
Kağıda “Vehbi amca, ben Almanya’da işçi idim. Türkiye’ye döndüm, işimi kurdum.
Paraya, işe ihtiyacım yok, akla ihtiyacım var. Kaç para istersen ödeyeceğim,
ellerinizden öperim” diye yazdım. Suzan Hanım okudu, tebessüm etti ve içeri
girdi. Vehbi Bey’in sesi duyuluyor. “Derhal al o delikanlıyı içeriye” girdim,
elini öptüm.
Vehbi Bey,
“benim aradığım aklı benden istiyorsun. Akıl sermayemden biraz veririm.
Almanya’da bulundum diyorsun. Ben aklı döviz karşılığı satarım ha” dedi,
gülüştük.
Sordu “Ne
istiyorsun?” “iyi bir iş adamı nasıl olur?” dediğimde “arkadaşlarım, dostlarım
için hazırladığım bir metin var, sana da veririm. Bundan sonra sende benim
ARKADAŞIMSIN” dedi. Önce özgeçmiş, sonra tavsiyeler yazılı.
1901
yılında Ankara’da Çoraklık Semtindeki yazlık evde doğdum. Babam Koçzade Hacı
Mustafa Efendi, annem Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendinin kızı Fatma Hanım.
Öğrenimime dini eğitimle başladım. Hacı Bayram Camiinde, topal hocanın
mektebinde ilk dersimi aldım. Hacı Bayram Camii yanında kiralık bir evde
ilkokula başladım, okulu birincilikle bitirdim. Taç mektep denilen, Ankara
idadisini okudum. Babamın verdiği sermaye ile 16 yaşımda 1917 yılında ayakkabı
lastiği, şeker, kaşar peyniri satmak üzere bakkal dükkanı açtım. 25 yaşında
Koçzade Ahmet Vehbi KOÇ unvanı ile Ankara Ticaret Odasına kayıt yaptırdım. 1928
yılında da Ford Company temsilciliğini aldım. Bugünü anlatmaya gerek yok,
eserler ortada dedi.
Sordum,
“Bize tavsiyeniz nedir?”. “Sabah erken kalkar, sebebim Allah’la rabıta kurar,
mutlaka sabah namazımı kılar, yurtdışında olsam dahi cemaati kübra ile Cuma
namazını eda ederim. Esaslar detayda gizlidir. Her konuyu detayında incelerim.
Çocuklarımın, aile bireylerimin tamamı ile yakından ilgilenir, tavsiye veya
tenkitlerimi kayda geçirmek üzere mektupla bildiririm. israf, lüks ve
şatafattan kaçınırım. Tasarrufa ehemmiyet veririm vs.”
Sonra beni
Koç Holding’in Genel Müdürlerinden Ahmet BİNBİR ve otomotiv grubunun başındaki
damadı Erdoğan GÖNÜL’e emanet etti. Ben, Amasyalı otomotiv sanayisini kurarak
Fiat 124 yakıt depolarını, saç akşamını üreten 27 yaşında 500 kişi çalıştıran
firma sahibi oldum sonra Amasyalı Soba Fabrikaları, TBMM ve Avrupa
Parlamentosu.
Vehbi
KOÇ’a ve ailesine vefa borcum var.
Onu,
DİNSİZ, İMANSIZ, HAİM NAHUM’UN OĞLU OLDUĞU İDDİASI İLE itibarsızlaştırmak
isteyenleri, gezi parkı olayları nedeni ile Divan Oteline sığınan yaşlı, çocuk,
sakatlar üzerinden siyaset yaparak “PARELCİ, CEMAATÇİ, GEZİCİ” diyenler cenaze
namazını on binlerce insanla birlikte ön safta tabuta sarılı Osmanlı sancağını
okuyorlardı, “HAK VE GERÇEK OLAN KAİNATIN SAHİBİ ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR,
GÜVENİLİR VE SADIK MUHAMMED ONUN ELÇİSİDİR”.
Peygamber
kuldu, bu hitap kuladır, insanadır. Yani “İNSAN GÜVENİLİR VE SADIKTIR”. Ön
safta bulunanlar ne kadar güvenilir olduklarını vicdanlarında sorgulamış
olmaları lazım.
ÖNCE
İTİBARSIZLAŞTIR, SONRA CENAZE NAMAZINDA SAF TUT.
Telefonlara
mesaj gönderip Haim NAHUM’un torunudur iddiası ile cenaze namazını kıldırmak
istemeyenler başarılı olamamışlardır. Günümüzde televizyonlar, basın, halk
gerçekleri ortaya koydu. On binlerce insan safta, Mustafa KOÇ camide ve musalla
taşında.
Yakın
tarihi iyi inceleyiniz. Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da İstiklal
Mücadelesi sonucunda TC devletini kuran Atatürk’ün cenaze namazını hiçbir
camide kıldırmadılar.
10 Kasım
1938’de irtihal ettiğinde 100
metre sonra Dolmabahçe Cami, cenaze oraya getirilseydi
cemaat Levent’e kadar saf tutardı. Biraz ileri de Sultanahmet, Fatih.
Mustafa
KOÇ’ta, İstanbul müftüsü helallik istediğinde cemaat ve arşualem cevap
veriyordu, HELAL OLSUN. Atatürk’ten bunu esirgediler. TAKDİR ALLAH’INDIR.
Sonunda
onlarda DİVAN OTELİ’ne girdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder