ÖLÜM
AYRILIK DEGİL…
Unutulmaz
Hocam İsa Kayacan’ın Aziz Hatırasına
Buz
bağlamaz ayazda.
Sana
hasretiz İsa Hocam,
Öten
yaz da bu yaz da.
Ölüm haberini internetten okudum, anında şaşırıp kaldım, ilk dediğim söz
bu oldu:- Hayır, olamaz. Her telefon
konuşmasında iyiyim, doktorlar diyor ki, tedavim iyi sonuçlar veriyor. Ne oldu?
İyi sonuçlar ölüme mi götürdü. Şimdi anladım, doktorlar onu ümitlendirmek için
böyle diyordular. Ben de burada inanırdım, aslında hastalığının ne olduğunu
bana söylememişti, sadece bir az rahatsızım, ama doktorlar korkulu bir şey
olmadığını söylüyorlar – demişti. Ben de ölümü ona yakıştırmadığım için ona da,
doktorlara da inanmıştım. Hala da ölümü ona yakıştıra bilmiyorum. Haftada bir
defa arardı beni, konuşurduk, şiirden, sanattan, Türk Dünyasından, yeni
kitaplarımızdan, makalelerimizden… Her defasında telefonu kapatmadan bir gün
mutlaka Eskişehir’e geleceğim, Azerbaycan mutfağını çok özlemişim – diyordu. Hep bekliyordum… Hala da bekliyorum, her
telefon sesinde İsa Hoca’mdır –diyorum. Ama yok. Bekleye bekleye bir sene de
oldu, ben hala inanamıyorum. İnanmadığım halde bir gün beni İsa Hoca’mın
ölümünün bir senesi münasebetiyle Burdur’a ve Ankara’ya davet ettiler.
Burdur’dan Ahmet Ali Bilgen Hocam, Ankara’dan titrek sesiyle, gözyaşlarını
içine dökerek İsa Hoca’mın sağ eli olan kızı Gül Kayacan aradı:-Babamın ölümünün
bir senesi nedeniyle Ankara’da anma töreni olacak, gele bilir misiniz? Derslerimin çok olmasına bakmayarak
anında:-Mutlaka geleceğim – dedim.
Güzel bir son bahar gününde yüzümde
dünyanın kederi Burdur’a giden otobüse bindim. Kafamda İsa Hocamla ilgili bir
birine karışmış anılar vardı. Şaşkınlıktan telefonumu bile evde unuttum. Ne
yapacaktım? Burdur’da arayacağım insanların telefon numaraları da o telefonda
idi. Bir anlığa sanki ıssız bir adaya düştüm. Ne yapacağımı bilmedim. İsa
Hocamın ruhunu çağırdım. Anında yardım etti. Yıllarca dostluk ettiği şair yazar
Abdullah Satoğlu’yu aradım, sonra manevi evladı Mustafa Ceylan’ı buldum, sonra
Ahmet Ali Beyi…
Otobüste yanımdaki yer boş idi,
aslında İsa Hocam idi yanımda. Yol boyu konuştuk onunla. Azerbaycan anılarını
paylaştık, sonra şair, yazar kardeşlerini çok “özlediğinizi” söyledi bana. Ah, İsa Hocam nasıl da beyaz güvercin gibi
göklere uçtunuz, mavi bulutların içerisinde kayıplara karıştınız. Belki de
meçhul gemiye binip geri dönmeyecek şekilde bir yolculuğa çıktınız, sevenleriniz
rıhtımda ve bu seyahatten elemli. Kızlarınız günlerce siyah ufuklara baktılar,
gözleri nemli… Kim der ki, İsa Hocam gittiği yerden memnun…Sevdiklerinden ayrı
kalmak:
Arazı ayırdılar,
Kum ile doyurdular.
Ben sizden ayrılmazdım,
Zülüm ile ayırdılar…
Toplantıyı Burdur Araştırmacı Yazarlar
ve şairler Derneği, kısa adı BAYŞA-DER düzenlemişti. Panel başlamadan önce
Prof.Dr.İsa Kayacan’ın aziz ruhuna dua okundu. Sonra ise Kayacan’ın hayat ve
faaliyetini aks ettiren sinevizyon gösterimi oldu. Derneğin 1.Başkanı Ahmet Ali
Bilgen, 2.Başkanı Yusuf Çakar’dır. Toplantı Prof.Dr.İsa Kayacan’ın hayat ve
yaratıcılığı ile ilgili panelle başlandı. Panelde Yusuf Çakar ve Hüseyin
Kayacan sunum eşliğinde İsa Hocamızın yaşam öyküsünü anlattılar. İsa Kayacan’ın
yazarlığı ve araştırmacılığı ile ilgili
Sebahat Gümüş, Melahat Ecevit ve Zafer Azaklı, İsa Kayacan’ın yazarlığı
M.Cem Yiğit, Turan Atasever, Anılarla İsa Kayacan konusunu Mustafa Ceylan,
İsmail Kara, Gazetecilik Yönüyle İsa Kayacan adlı makale ile Burdur Gazeteciler
Cemiyeti Onursal Başkanı Ercan Taraşlı
konuşa yaptı. Daha sonra Burdur Yeni Gün gazetesinin muhabiri Kurşat Tuncel, İsa Kayacan’a yazılmış şiirler
ve makaleler hakkında Ahmet Can, Adnan Taraşlı, Ömer Yurtseven, Şiirlerle İsa
Kayacan konusunu Zeki Çelik, Ali Gözütok, Hüseyin Kaya, Anılar ve şiirler
konusu Ahmet Canbaba, Hatice Canbaba, Mansur Ekmekçi, İsa Kayacan ve Türk
Dünyası konusunu Eskişehir Osmangazi Üniversitesinin öğretim Üyesi, Azerbaycan Gazeteciler ve yazarlar Birliği
Üyesi Prof.Dr.Tamilla Aliyeva konuşma
yaptı. Panel Burdur’daki Atatürk Kültür
Merkezinin salonunda oldu. Burdur ve çevresinden, Türkiye’nin çeşitli
bölgelerinden İsa Kayacan Hocamızı sevenler salonda idi. Antalya’dan İsa Hocamızın manevi oğlu Mustafa
Ceylan ve Mansur Ekmekçi, İzmir’den
Turan Atasever, Isparta’dan Melahat
Ecevit, Zeki Çelik, Kütahya’dan Bekir Goncu, Ankara’dan her zaman hocamızın
hizmetinde canla başla duran vefalı kızı Gül Kayacan ve en yakın arkadaşı
İsmail Kara, aynı zamanda İsa Hocanın canı kadar sevdiği Azerbaycan’dan ve onu
çok seven Azerbaycan Türkleri adından ben vardım.
Panel sona erirken İsa Kayacan’ın kızı
Gül Kayacan ailesi adından Burdur Valiliğine, Belediye Başkanına, BAYŞA-DER’e
babasına gösterdikleri saygı içi teşekkür etti.
İ.Kayacan’ın ebediyete kavuşmasının
bir yılı ile ilgili Azerbaycan’dan, Türkmenistan’dan, Kazakistan’dan,
Balkanlardan, Kerkük’ten çok sayıda şair, yazar aradı. Azerbaycan’dan Bakı Devlet Üniversitesinden
Öğretim Üyesi, şair yazar Sona Çerkez mektup göndererek İsa Kayacan’ın ölümünün
1 senesinde toplantı geçirildiğini, onun ruhu için dualar okunduğunu yazdı. Sona
Çerkez daima İ.Kayacan’a yeni basılmış kitaplarını gönderiyordu, Hocamız da o
kitaplar hakkında tanıtım makaleleri yazıyordu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden
arayanlar bu toplantıyı düzenledikleri izin Burdur BAYŞA-DER’in Başkanı Ahmet
Ali Bilgen’e, Şair ve Yazarlar Derneğinin her bir üyesine teşekkür ettiler. Onlar
İsa Hocanın Türk Dünyası için gördüğü güzel işleri anlattılar. Anma töreninde
İsa Hoca’nın kitaplarından oluşan sergi açıldı, her kes sergiye büyük ilgi
gösterdi.
Sabahı gün İsa Hocanın anma törenine
gelen misafirler ve İsa Hocamızı çok seven Burdurlu şair ve yazarlarla birlikte
İsa Beyin doğup büyüdüğü bütün eserlerinde severek yazdığı Tefenni ve Ece
köyüne yollandı. Yol boyu İsa Kayacan Hocamızla ilgili anılar söyledik, zaten o
yanımızda idi, her zamanki gibi susuyor, bizleri dinliyordu. Bir az Tefenni’de
kaldıktan sonra İsa Hocamızın doğduğu Ece köyüne yollandık. Doğduğu ev uçulup
dökülmüştü. Ama İsa Hocanın şiirlerindeki ağaçlar, su kuyusu yerinde idi. Onlar
da bizim gibi mahzun idiler, “dertten” dilleri lal olmuştu, bir şey
söyleyemediler. Biz de onlar gibi İsa Hocanın hüznü ile yaşıyorduk. Onlar
dertli biz dertli… İ.Kayacan Hocamızın kızı Gül hepimizi duygulandırdı. Elini
İsa Hocamızın çok sevdiği elma, nar, ceviz ağaçlarını gövdesine sürdü, fısıltı
ile:-Babam mutlaka sizleri özlemiş, her geldiğinde sizleri kucaklar, yüzünü
gövdenize sürerdi. Şimdi babamın yerine ben sizi kucaklıyorum. Babamın sizinle
ilgili çok anıları vardır. Babamı unutmayın…
Ece köyündeki camide Prof.Dr.İsa
Kayacan’ın ruhuna dualar okundu, gelenlere helva dağıtıldı. Sonra İsa
Kayacan’ın adını taşıyan ve İsa Beyin kendi eliyle kurduğu kütüphane ziyaret
edildi. O anda İsa Hocamızı yanımızda his ettik. Her tarafta onun kitapları,
onun elinin düzeni vardı. Kütüphaneyi ziyaret eden şair ve yazarlar kendi
kitaplarını kütüphaneye hediye ettiler. Anma töreni köy meydanında – açık
havada, İsa Hocanın çok sevdiği çınarların altında oldu. Toplantıya başlar
başlamaz bir anlık rüzgâr geldi, o rüzgârdan heyecanlanan çınarlar yapraklarını
ellerimize döktüler. Aslında o rüzgar sıradan bir rüzgâr değildi, o rüzgar İsa
Kayacan idi, sevdikleri onu köy meydanında anarken Ankara’da mezarda kalamamış, uçup Ece’ye
gelmiş, çınardan yapraklar alarak bizim ellerimize dökmüştü, o yapraklar İsa Hocanın elleri idi, bizim ellerimize
dökülerek, ellerimizi okşayarak teşekkür ediyordu. Bu olay toplantıya gelenleri
çok duygulandırdı, her kes elindeki yaprağı öptü, İsa Hocanın elini öper gibi..
Ece köyünün muhtarı, İsa Hocanın okul
arkadaşları, köy aksakalları konuşmalar yapıp gelen misafirlere hem yerlileri
İsa Kayacan’ın adını böyle onurlandıkları için teşekkür ettiler. Türkiye’nin
dört tarafından gelen Kayacan severler onun hakkında anılarını dile getirdiler,
yazdığı eserlerden konuştular.
İsa Kayacan’la bağlı toplantıların
sunuculuğun hocamızın manevi kızı şair, yazar Aysel Al yaptı. Bütün toplantı
iştikakçıları, BAYŞA-DER ’in Başkanları Aysel Al’a teşekkür ettiler.
Böylece, Burdur’dan ayrılmak zamanı
geldi, ayrılık zor olsa da ayrılmak zorundaydık, çünkü İsa Kayacan Hocamızın
ikinci anma töreni Ankara’da idi. Oraya yetişmek zorunda idik. Yolculuktan önce
İsa Hocamı her zaman evinde ağırlayan emekli öğretmen, şair yazar Sabahattin
Gümüş’ün misafiri olduk. Aslında bu misafirlik de sıradan misafirlik değildi.
Bir şairin evinde Hocamızın aziz ruhunu yâd edecektik. Sabahat Hanım İsa
Hocamızın çok sevdiği yemeklerden bize ikram etti, dualar okundu, helva ikram
edildi. İsa Hocamızla ilgili anılar bizi gözyaşlarına boğdu. İsa Hocamın kutsal
ruhunun bu kadar aziz tutulduğunu gördüğümde gözyaşlarımı sildim, sadece
onurlandım, keşke her kes bu kadar sevilseydi. Ne güzeldir halk, millet
tarafından böyle yüksek değerlendirilmek… İsa Hocam cennetten mutlaka bizi
görmektedir.
Ankara yolculuğu başlandı. Mustafa
Ceylan, Aysel Al ve ben. Yol uzunu söz, sohbet İsa Hocamız oldu. Bazen
duygulandık, bazen tatlı sohbetlerini hatırlayıp gülümsedik.
Bu da
İsa Hocamızın yeniyetme çağından bir parça ekmek için geldiği, burada
çok meşhur olacağını, buradan bütün dünyayı kucaklayacağını, burada ebedi kalacağını aklının kıyısından geçirmediği
Ankara… Başkentimiz bizi moralsiz
karşıladı. Her yan sis, duman, soğuk. Belki de Ankara İsa Hocamızla birlikte
geleceğimizi “düşünmüştü”. Kim biliyor. Şimdi İsa Hocasız geldiğimizi
gördüğünde yüzümüze bakmak bile istemiyordu. Ama biz gelmiştik, İsa Hocanın
ruhunu sevindirmek için gelmiştik. Gelmeseydik ömür boyu kendimizi af
etmeyecektik. Aysel’n fakirhanesinde onun alil acele kurduğu kahvaltılık
sofrasında ekmeğimiz gözyaşıyla karışık yedik. Anılar, yine anılar.
Prof.Dr.İsa Kayacan’ın vefatının
1.Yıldönümü Anma Toplantısı Türk-İş Konfederasyonu Konferans salonunda idi.
Toplantıya hem Ankara’dan, hem de Türkiye’nin çeşitli yerlerinden çok sayıda
bilim insanı, eski bakanlar, eski Millet Vekilleri, gazeteci, yazar, şair, İsa Hocanın dostları,
aile üyeleri, sevenleri katılmıştı.
Paneli İsa Kayacan Hoca ile şiir, sanat yolunda birlikte
adımlayan Kerkük Kültür Derneğinin Başkanı Dr.Şemsettin Küzeci açtı. Onu da
diyelim ki, bu toplantının düzenlenmesinde Türkmen eli Kültür Merkezi, Gülce
Edebiyat dergisi, İLESAM, Türkiye Gazeteciler Federasyonu, Türk-İş, Dünya İletişimciler Derneği vs.
içtimai birlikler el ele çalışmıştılar. Anma töreninin açılışında ilk önce İsa
Kayacan’la çalışanlar söz aldılar, panelde ise Prof.Dr.Tamilla Aliyeva,
Prof.Dr.İrfan Nasrettinoğlu, Abdulla Satoğlu, Mustafa Ceylan konuştular. Anma
törenine katılanların her biri İsa Kayacan Hocamızın şiir, sanat dünyasından,
vatan, millet sevgisinden söz açtılar. Gençlerin kalbinde yazıp yaratmak
aşkının güçlenmesinde onun gördüğü işleri dile getirdiler. İsa Kayacan’ın
torunu Filiz Kayacan’ın kızı Nazlı dedesinin örnek bir insan olduğunu, onun
yolunu devam ettireceğini dile getirirken çok hüzünlendi, gözyaşları Nisan
yağmuruna döndü. Gerçekten İsa Kayacan Nazlı’nın yazılarını, şiirlerini
gazetelerde yayımlarken sanki dünya onun olurdu, yüzünde güneş doğuyordu. Nazlı
sahnelere dedesinin elinden tutarak çıkıyordu. Şimdi gözleri salonda dedesini arıyordu,
o ise torununa cennetten bakıyordu.
Anma töreninde İsa Kayacan’ın ruhuna
dualar okundu, kızları Gül ve Filiz Kayacanlar babalarının ruhuna saygı
gösterdikleri için toplantıya gelen, konuşmalar yapan her bir insana teşekkür
ettiler:-Babamız bir daha kanıtladı ki, ölüm ayrılık değil, bu gün burada
olanlar babamızın gördükleri işleri hatırlamakla onun ölmediğini dediler. Bu
kadar eser veren, bu kadar insanın kalbinde sevgi tohumu eken, vatanı, milleti
için canını feda eden insanları ölüm yenemez. İsa Kayacan yaşıyor, o ölmedi,
onun ölümü ayrılık değil…