SAMET OCAKOĞLU;
Tarihin şahitliğinde demokrasi, adalet ahlakı, ilim ve hukuk yolunda
verilen fazilet mücadelesi sürdürülecektir.
Merhum
Başvekil Adnan MENDERES’in Genel Başkanı olduğu Demokrat Parti 11. Dönem
Milletvekillerinin, milletin tevdi ettiği anayasal yasama hakkının
hukuki bütünü Milletvekili özlük haklarını da gasp etmiş 27 Mayıs
askeri darbesinin mağduriyetlerini gidermek kararlılığı ile açtığım ve
kamuoyunda 27 mayıs davası olarak bilinen davamın hukuki sürecini kamuoyu ile
paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyorum.
Tümü
millete ait bu öykünün bir eklentisi olan bu davamın
açılma nedenlerini ve davamdaki hukuki
amacı ajanslarımız, yazılı ve görsel basınımız olanakları ile
kamuoyuna duyurmuştum.
Açıklamalarımızda
özellikle belirttiğim gibi, davanın tüm taraflarca kayıtlı hukuka uygun
değerlendirilmesi ve yargı tarafından hukuka uyumlu şekilde karara bağlanması,
sadece darbe mağduriyetlerini bir nebze onarmayacak daha önemlisi ülkemizin
gelecekteki hukukuna da tasarım yapacaktır.
Diğer
yanda, siyasi gündemi uzun süre meşgul eden yeni anayasa yapılması
çalışmalarının, hiç bir döneme nasip olamamış sayısal çoğunluğa sahip iktidar
döneminde başarısızlığa uğraması her ne kadar bir uzlaşma zorluğu mevcudiyeti
algısını bizlerde yaratsa da, gerek yüce Meclis zeminindeki ferdi irade
beyanları, gerekse TBMM’den ve siyasi yapılardan yansıyan görüntülerde 27 Mayıs
darbesinin hukuksuzluklarına hukuk tevdi edilebileceği düşünülmüştü.
Her ne
kadar davamı, hakkın iadesini bir ihsan konusu değil de, hukuki hak olduğu ve
iadesinde geç kalındığı ve bu konularda toplum önünde türlü siyasi
illüzyonlar yapıldığı kanaatimizle açmış olsak da; Darbe ve Muhtıraları
Araştırma Komisyonu kurmuş, çalışmalar yapmış ve binlerce sahifelik rapor
düzenlemiş TBMM’de ve özellikle iktidar kanadından, Milletvekillerinin yasama
iradesini kullanma konusunda rahat bırakılması ile ve meydanlarda ifade
edilenlere uygun girişimlerle bu yaraların bir nebze sarılabileceğini
düşünmekteydik.
Şubat
2014’de TBMM’deki temaslarımda pek çok Milletvekilimizin bu konuda samimi niyet
içerisinde olduğunu şahsen görmüştüm. Şahsen yıllardır bu konuda sürdürdüğüm
temsil ve tebliğ pozisyonum ışığında olup biteni vicdan terazimde tarttığımda,
kim olursan ol öykümüze illüzyon yapamazsın ve yaptırtmam demekteyim.
Diğer
yanda kamuoyuna arz edilen uğraş içinde iken yaşama paralel hale gelmiş,
nemacı tiyatrovari bir hakim pozisyon aktivitesi adeta yollarımızı
tıkamaktadır. Ateş düştüğü yeri yakar. Elbette yiğitlik isteyen bir iştir bu
yollarda durmak. Geride kalan günlerde Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü
diplomat önündeki Türkiye fotoğrafını yorumlarken, mazinin oluşturduğu ve
çıkarlarımız olan hedeflerden hatta Kopenhag kriterlerinden nasıl uzaklaşmakta
olduğumuz anlatmaktadır.
Bu
açıklama ile eş zamanlı olarak yakın tarihte yapılacak Cumhurbaşkanlığı
seçimine dair siyasi otoritenin kendi gündemine ve tezlerine uymayan olası
gelişmeleri “geçti o günler” sözleriyle eleştirmesine bakınca., Merhum Başvekil
Adnan Menderes hükümetlerinin isabetli ve sürdürülebilir dış politika
hedefleri, milli amaçlarımız ve AB öyküsü için adeta ‘’ geçti o günler
‘’ denecek konuma gelindiği düşünülmektedir. Elbette o günlerin geçmesi,
geleceğe maliyetleri olacak bir başarısızlık öyküsüdür ve sayenizde bunlar oldu
sözümüzün muhatapları vardır.
Davalı
TBMM'yi temsilen hukuk işleri müdürlüğü tarafından davamıza verilen
cevabı okuduğumda, ülkemin hukuku ve TBMM’nin şahsiyeti adına yüzüm kızardı.
Kurum temsil ettiği yüce meclis iradesi ile çelişerek 27 Mayısın ne olduğunu
yargıya beyan etmekte samimi davranmamış ve 27 Mayısı müdahale
olarak tanımlamıştır. Halbuki, TBMM’nin yasama iradesini yansıtan organlarından
olan Dilekçe Komisyonu Başkanlığı, bir komisyon kararı olan yazısında 27 Mayısın
ne olduğunu açık ve anlaşılır şekilde ifade etmiştir.
TBMM adına
mahkemeye verilen ve davanın reddinin talep edildiği dava cevabında hak sahibi
11. Dönemin görevinin 27 Mayıs 1960’da sona erdiğini beyan ederken, TBMM
Dilekçe Komisyonu Başkanlığı olay hakkında Meclis fesih edilmiştir vurgusu
yapmaktadır.
Diğer
yanda Ankara Asliye Mahkemesi bigünah olan öykümüze dair davamızı ‘’
İşçi-İşveren arasındaki alacak davası ‘’ olduğunun yazıldığı kararında, davanın İdari Yargıda Görülmesi Gerektiği yönünden talebimizi ret etmiştir. Davamda avukatımız Gökhan
KARATEKE’nin alanı olan usüle dair bu karar temyiz edilmiştir.
Hak ve
Adalet duygusunu bütün zamanlar için aydınlatacak, geleceğin Demokratik
Parlamenter Rejimi hukukuna ışık tutacak yönde karar talebimiz sürmektedir.
Dava hakkında hukuki süreç devam etmektedir.
Dilerim
yollarımıza dikilen musibetler, rahmete dönüşür vatan toprağında
yeşerir. Haklı davamızla ilgili başımız diktir. Öykümüz siyasi illüzyonlara da
teslim edilmeyecektir. Ayrıca davamızın bu aşamasına kadar yanımıza gelebilende
olamamıştır.
27 Mayıs
davam karşısında muhattaplarımızın
bugüne kadar ki yaklaşımlarını ve ifade ettiğimiz mahkeme kararını
içimize sindiremiyoruz.
Vazgeçilmezimiz
olan yargı zemininde haklı davamızı sürdüreceğiz. Bize dua edin. Yalnızlığına
ancak yürekte milyonların varlığı his
edilerek dayanılan bu yollarda
kalmışken, bize dua edin. Kamuoyuna saygı ile duyururum. Samet OCAKOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder