16 Nisan 2014 Çarşamba

SAMET OCAKOĞLU; Tarihin şahitliğinde demokrasi, adalet ahlakı, ilim ve hukuk yolunda verilen fazilet mücadelesi sürdürülecektir.

SAMET OCAKOĞLU; 
Tarihin şahitliğinde demokrasi, adalet ahlakı, ilim ve hukuk yolunda verilen fazilet mücadelesi sürdürülecektir.
Merhum Başvekil Adnan MENDERES’in Genel Başkanı olduğu Demokrat Parti 11. Dönem Milletvekillerinin,  milletin tevdi ettiği anayasal yasama hakkının hukuki bütünü  Milletvekili özlük haklarını da gasp etmiş 27 Mayıs askeri darbesinin mağduriyetlerini gidermek kararlılığı ile açtığım ve kamuoyunda 27 mayıs davası olarak bilinen davamın hukuki sürecini kamuoyu ile paylaşmayı  bir sorumluluk olarak görüyorum.
Tümü millete ait  bu öykünün bir  eklentisi olan bu davamın açılma nedenlerini  ve davamdaki  hukuki amacı  ajanslarımız, yazılı ve görsel basınımız olanakları ile kamuoyuna duyurmuştum.
Açıklamalarımızda özellikle belirttiğim gibi, davanın tüm taraflarca kayıtlı hukuka uygun değerlendirilmesi ve yargı tarafından hukuka uyumlu şekilde karara bağlanması, sadece darbe mağduriyetlerini bir nebze onarmayacak daha önemlisi ülkemizin gelecekteki hukukuna da tasarım yapacaktır.
Diğer yanda, siyasi gündemi uzun süre meşgul eden yeni anayasa yapılması çalışmalarının, hiç bir döneme nasip olamamış sayısal çoğunluğa sahip iktidar döneminde başarısızlığa uğraması her ne kadar bir uzlaşma zorluğu mevcudiyeti algısını bizlerde yaratsa da, gerek yüce Meclis zeminindeki ferdi irade beyanları, gerekse TBMM’den ve siyasi yapılardan yansıyan görüntülerde 27 Mayıs darbesinin hukuksuzluklarına  hukuk tevdi edilebileceği düşünülmüştü.
Her ne kadar davamı, hakkın iadesini bir ihsan konusu değil de, hukuki hak olduğu ve iadesinde geç kalındığı  ve bu konularda toplum önünde türlü siyasi illüzyonlar yapıldığı kanaatimizle açmış olsak da; Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu kurmuş, çalışmalar yapmış ve binlerce sahifelik rapor düzenlemiş TBMM’de ve özellikle iktidar kanadından, Milletvekillerinin yasama iradesini kullanma konusunda rahat bırakılması ile ve meydanlarda ifade edilenlere uygun girişimlerle bu yaraların bir nebze sarılabileceğini düşünmekteydik.
Şubat 2014’de TBMM’deki temaslarımda pek çok Milletvekilimizin bu konuda samimi niyet içerisinde olduğunu şahsen görmüştüm. Şahsen yıllardır bu konuda sürdürdüğüm temsil ve tebliğ pozisyonum ışığında olup biteni vicdan terazimde tarttığımda, kim olursan ol öykümüze illüzyon yapamazsın ve yaptırtmam demekteyim.
Diğer yanda kamuoyuna arz edilen uğraş içinde iken  yaşama paralel hale gelmiş, nemacı tiyatrovari bir hakim pozisyon aktivitesi adeta yollarımızı tıkamaktadır. Ateş düştüğü yeri yakar. Elbette yiğitlik isteyen bir iştir bu yollarda durmak. Geride kalan günlerde Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü diplomat önündeki Türkiye fotoğrafını yorumlarken, mazinin oluşturduğu ve çıkarlarımız olan hedeflerden hatta Kopenhag kriterlerinden nasıl uzaklaşmakta olduğumuz anlatmaktadır.
Bu açıklama ile eş zamanlı olarak yakın tarihte yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine dair siyasi otoritenin kendi gündemine ve tezlerine uymayan olası gelişmeleri “geçti o günler” sözleriyle eleştirmesine bakınca., Merhum Başvekil Adnan Menderes hükümetlerinin isabetli ve sürdürülebilir dış politika hedefleri, milli amaçlarımız ve AB öyküsü için adeta   ‘’ geçti o günler ‘’ denecek konuma gelindiği düşünülmektedir. Elbette o günlerin geçmesi, geleceğe maliyetleri olacak bir başarısızlık öyküsüdür ve sayenizde bunlar oldu sözümüzün muhatapları vardır.
Davalı TBMM'yi temsilen hukuk işleri müdürlüğü tarafından davamıza verilen cevabı okuduğumda, ülkemin hukuku ve TBMM’nin şahsiyeti adına yüzüm kızardı. Kurum temsil ettiği yüce meclis iradesi ile çelişerek 27 Mayısın ne olduğunu yargıya  beyan etmekte samimi davranmamış ve  27 Mayısı müdahale olarak tanımlamıştır. Halbuki, TBMM’nin yasama iradesini yansıtan organlarından olan Dilekçe Komisyonu Başkanlığı, bir komisyon kararı olan yazısında 27 Mayısın ne olduğunu açık ve anlaşılır şekilde ifade etmiştir.
TBMM adına mahkemeye verilen ve davanın reddinin talep edildiği dava cevabında hak sahibi 11. Dönemin görevinin 27 Mayıs 1960’da sona erdiğini beyan ederken, TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanlığı olay hakkında Meclis fesih edilmiştir vurgusu yapmaktadır.
Diğer yanda Ankara Asliye Mahkemesi bigünah olan öykümüze dair  davamızı ‘’ İşçi-İşveren arasındaki alacak davası ‘’ olduğunun yazıldığı kararında,   davanın  İdari Yargıda Görülmesi Gerektiği  yönünden talebimizi  ret etmiştir. Davamda avukatımız Gökhan KARATEKE’nin alanı olan usüle dair bu karar temyiz edilmiştir.
Hak ve Adalet duygusunu bütün zamanlar için aydınlatacak, geleceğin Demokratik Parlamenter Rejimi hukukuna ışık tutacak yönde karar talebimiz sürmektedir. Dava hakkında hukuki süreç devam etmektedir.
Dilerim yollarımıza dikilen musibetler, rahmete dönüşür  vatan toprağında yeşerir. Haklı davamızla ilgili başımız diktir. Öykümüz siyasi illüzyonlara da teslim edilmeyecektir. Ayrıca davamızın bu aşamasına kadar yanımıza gelebilende olamamıştır.
27 Mayıs davam karşısında muhattaplarımızın  bugüne kadar ki yaklaşımlarını ve  ifade ettiğimiz mahkeme kararını içimize sindiremiyoruz.
Vazgeçilmezimiz olan yargı zemininde haklı davamızı sürdüreceğiz. Bize dua edin. Yalnızlığına ancak  yürekte milyonların varlığı his edilerek  dayanılan bu yollarda kalmışken, bize dua edin. Kamuoyuna saygı ile duyururum. Samet OCAKOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder