9 Mayıs 2014 Cuma

Prof. Dr. D. Ali ERCAN, UZAK DA OLSA BİR UMUT VAR … ama mutluluk döneminin doğumu çok acılı olacak...

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

UZAK DA OLSA BİR UMUT VAR
… ama mutluluk döneminin doğumu çok acılı olacak

Değerli arkadaşlar, öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, artık her önüne gelen, her eli kalem tutan, her mikrofonu veya kamerayı önünde bulan  hemen her konuda,  bilir-bilmez yazıyor, çiziyor, konuşuyor. Eskilerin deyimiyle “ahkâm” kesiyor. Büyük bir bataklıktaki milyonlarca kurbağa sesinin yarattığı curcunaya çok benziyor Bilişim Dünyamız; gürültülü bir kakafoni, iğrenç  bir bilgi kirliliğinden başka bir şey değil... Aslına bakarsanız, Dünyadaki genel durum da bizdekinden pek farklı değil...
Bilerek bilmeyerek yaratılan bu sisli ortam, aslında oltanın ucuna takılmış  informasyon (reklam!?)  kurtçuklarıyla dolu “bir avlan ortamı”dır; kafası bulandırılmış, pusulası şaşırtılmış yığınlara yönelik sürüm, satış, siyaset, sömürü alanıdır. “Küresel liberal ekonomik sistem” bu minval üzere, kendine özgü bir mantıkla işlemektedir; bu mantığa göre, ne olursa olsun, tekerlek dönmeli, üretim-paylaşım-tüketim sarmalındaki bireyin beyni Din-Siyaset-Ticaret kafesinde tutulmalıdır. 
Birey doğumundan ölümüne değin “müşteri”dir ve öyle kalmalıdır; bebek müşteridir, çocuk müşteridir, kadın müşteridir, öğrenci müşteridir, hasta müşteridir, emekli müşteridir, inanan müşteridir vs... Ve birey/müşteri son tahlilde aldığından daha çoğunu vermiş olarak sahneden ayrılmalıdır. Anlamsız ve gereksiz olsa da, Doğanın yıkımına mal olsa da, bir şekilde üretim sürdürülmeli, haksız ve dengesiz paylaşımla gerginleştirilmiş toplumlar savurgan tüketim döngüsünde tutulmalıdır… 
Peki, Gezegenimiz üzerinde, doğayla çelişkili bu gidişat daha ne kadar sürer dersiniz?  
“Hep böyle gider; çünkü insanlar aslında gerçek bilgi aranışında değil, teselli beklentisindeler; bilgi edinmek değil, teselli bulmak istiyorlar; coşku, heyecan arıyorlar, alkışlamak istiyorlar.. Bilgi edinmek ise zor, zahmetli ve sıkıntılı bir iştir; o nedenle insanlık alışkanlıklarına bağlılığı sürdürecek, topluma nesnel bilgi verenler değil, sosyal ortamda ve medyada eğlendiren, gaz veren, umut ticareti yapan insanlar, teselli eden kaynaklar (yani tuzaklar) tercih edilecektir.....” diyebilirsiniz,  ama unutmayalım, son sözü doğa yasaları söyler; Doğa yasalarıyla çelişkili sosyal yasalar sürgit egemen olamazlar.
Değerli arkadaşlar, mevcut gidişatın çok uzun süreceği kuşkuludur. En geç bu yüzyılın ortalarına doğru Petrolün eko-teknik anlamda bittiği, dolayısıyla, enerji kriziyle tetiklenmiş küresel ekonomik kriz(ler)in, çöküntünün baş gösterdiği, bir yandan da nüfusun 10 milyara doğru tırmandığı kaotik bir durumu düşünün. Üstüne üstlük kaçınılmaz hızlı iklim değişikliğinin neden olacağı olumsuz çevre etkilerini düşünün.  Sosyal yapı büyük acılarla kökünden değiştirecek ve tapınılagelen küresel kapitalist paradigma bu Yüzyılın sonunda  çökecektir. Kapitalist sistemin uydurup dillere doladığı Sürdürülebilir kalkınmak saçmalığı terk edilerek,  sürdürülebilir yaşam” aranışına geçilecektir.

22. yüzyıla insanlık büyük bir kıyımdan arta kalan hayli azalmış, (2-3 milyarlık) bir nüfusla ve hayli yıpranmış olarak, ama kesinlikle çok daha deneyim kazanmış, aydınlanmış ve beynindeki binlerce yıllık cenderelerden kurtulmuş olarak girecektir. 22. Yüzyıl, Gezegenimizde bilimin gerçekten egemen olduğu, küresel sosyal barışın etkin korunduğu yepyeni, mutlu bir sürecin başlangıcı olabilir, bedeli çok ağır olsa da. Sevgilerimle. æ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder