Her kim olursanız olunuz; vicdanınız sizin ruh hakeminizdir;
o hakem sahtekârlık yapıyorsa sizin ruhunuz tam sahtekâr olmuş demektir. Böyle
bir durumda karşımıza çıkan tablo; insanlar arasında ayırımlar yaparak,
ötekileştirerek benlerini tatmin eden kin ve nefret kusan sahte dinci
kimlikliler toplumu kandırmaya devam eder.
Toplumu her türlü ayırım modelini kullanarak ayrıştıran,
düşman eden, nefret duygularını keskinleştiren bir politikacıyı nasıl
bilirsiniz?
Her halde 'çok iyi' demezsiniz, tıpkı musalla taşında
mevtaya kerhen de olsa ya da adet üzerine de olsa!..
Ayrıştırmadan benliklerimizi kin ve nefret duygusuyla
beslenmiş egoların oluşturduğu çemberin içinden çıkmanın yolunu aramayıp; tıpkı
suya düşenin yılana sarıldığı gibi bugün de politikacının yalanına sarılıyor
insanlar…
Bugün toplum bu yanlış tabloyla iç içe yaşıyor!..
***
Bu zihniyetin egemen olduğu toplumda beklenmedik kötü şeyler
olmaya başlıyor. Senin-benim-bizim gibi düşünmeyenler 'kötü' oluyor, sadece
'ben'ler öne çıkıyor, benlerin egemen olduğu düşünceler büyüyor, egomuz doruğa
çıkıyor!..
'Ben'i', benleri törpüleyemediğimiz için, yontamadığımız
için 'bizim' diyemediğimiz için işler tam yumaklaşıyor. Birlik ve bütünlük
ardiyeye alınıyor, birliğe ikna edilmediğimiz / etmediğimiz için düşmanlıklar
keskinleşiyor, toplum kamplaşmaya başlıyor!.. Kardeşlik, barış söylemlerine
destek veren türküler bile sadece kulağa hoş gelen 'nağme' olarak kalıyor.
Vicdan hakeminin egemen olamadığı kısır döngülerin işgaline
uğramış bir ruh ne edebiyattan, ne şiirden, ne sanattan, ne de milli ve manevi
değerlerden nasiplenir; bu değerlerden fakir bir ruh halimizle yaşar gideriz.
***
Toplumu din marketçiliğiyle kandıran politikacıları
destekleyen vatandaş kitleleri; Tanrı'ya şirk koşma anlamına gelen yatırlardan
medet ummak, onlara umut mumları yakmak, ağaç dallarına bez parçaları bağlamak
gibi tuhaf batıl inançları benimsediler. Bunlardan medet umdular, onları asla
yadırgamıyorum, asla hakir de görmüyorum. Aslında bu ziyaretler, ta Orta
Asya'dan Anadolu'ya taşınan bozkır kültürün bir devamıdır. Esas sorun, hakja
Kuran dışı, uydurma hadislerle Emevi Kültürünün "din" diye
sunulmasıdır. Çünkü bu vatandaş kitleleri o çok yüzlü, mürai, sahtekar
politikacılara yıllarca oy verdiler ve onlardan 'güzel şeyler' beklediler.
Peki, beklentilerine yanıt aldılar mı?
Hayır!
Aksine her geçen gün daha da kötü duruma düştüler!
Yıllarca paranın esir aldığı ruhlar canavarlaştı, doyumsuz
oldular, paraya taptılar, 'adamın dini de, imanı da para' oldu. Aldatmacalarını
gizlemek için kendilerinin söylediklerine kendilerinin dahi inanmadığı
siyasetçilere 'taptılar'! Birileri birilerinin, af edersiniz, g…k..
oluverdiler!.. Sanki 'ehlibeytlermiş' gibi dokunanına kutsama, türeyene de
kutsallık atfetme cehaletini görmek sıradan olay oldu!
İnsan, insan tapar mı, taptılar!..
***
Bu hal akılla izahı mümkün mü?
Bilmek, öğrenmek yerine inanmak ve inandırmak / inandırılmak
yeterliydi ikbal için, menfaat için!..
Birileri onların yerine karar verebiliyordu.
İnsanlar, yalan söylemeyi, akı kara, karayı ak göstermeyi
meslek edinmiş cumhuriyet düşmanı kinci ve nefret kaynağı, mürai ruhlu, çok
yüzlülere inandılar; saf vatandaşımı, halkımı kandırmaya devam ettiler halen de
ediyorlar. Halkın vergisinden altın kaplama klozetli "ak-kondular"
yapabilme hafifliğini gösterenleri savunan vicdan hakemi kararmış sözde
aydınlar ve onlara özenen cahiller tarafından savunuluyor!..
Her renkte gördüğünüz çakıl taşları kadar renkli ve çeşitli
çakıllar kadar yalan söylüyorlar. Yalanı söylerken Tanrıyı unutup din olgusunu
kandırma aracı olarak kullanıyorlar. İşte felaketin en büyük yeri burasıdır.
Biatçi kurbanlar, söylenen yalanlara inanıyor ve yalanın doğru olduğunu
savunuyor, işte sözün bittiği yer de burası oluyor. Yalanlarla sadece halkı
değil, kendilerini de kandırdıklarını unutuyorlar.
Sevgiden yoksun, ruhu kin ve nefretle yoğrulmuş insanların
vicdan hakemi tamamen kara delik gibidir. Vicdanı körelmiş, kararmış, yürekleri
ve sulanmış beyinleri aracıyla Türk halkına felaketten başka bir şey
vermiyorlar-veremezler.
Prof. Dr. Ramazan DEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder